*Fotoğraflar: bianet
Almanya'da aşırı sağcı Alternative für Deutschland'ın (AfD) 2016 seçimlerinde yüzde 13 oy oranıyla parlamentoda meşruiyet kazandı.
Eylül ayında İsviçre'de yapılan seçimlerde yine ırkçı söylemleriyle bilinen Radikal Parti (FDP) ise oyların yüzde 16,3'nü alarak üçüncü oldu.
ABD'de tek devletçiliği savunan Trump, Fransa'da onu "Önce Amerika" demekle eleştiren ancak göç ve iltica yasasını sertleştiren Macron, göç korkusu nedeniyle Brexit sürecine giren, şimdi de geri dönemeyen İngiltere ve "Tek millet, tek bayrak, vatan, tek devlet" vurgusu dillerden düşmeyen Türkiye...
Tüm dünyada yükselen ırkçılığa ve karşısında yükselen anti ırkçı girişimlere Berlin ve Viyana üzerinden baktık.
Berlin'de bakanlık tarafından asılan pano tepki çekti.
"Senin vatanın, senin toprağın" panolarıyla göç edenleri geri göndermeye çalışan kampanyalardan, kapılarına "AfD giremez" yazısı asan dükkanlara ve ırkçılığa yürüyüşlerle direnenleri gözlemledik.
Bu yazı dizisinde Chemnitz'den hortlayan (ya da yeniden yüksek sesle dillendirilmeye başlayan ayrımcılığı) buna karşı Berlin'de 250 bin kişiyi "Burada artık ırkçılığa yer yok" diye yürüten barışçı kalabalığı, göçmenlerle yerleşiklerin kaynaşması için birlikte yemek yapma etkinlikleri düzenleyen ve menüsünde "Falafel Waffel" mesajı veren "Über den Tellarand" ekibini, Viyana'da her Perşembe aşırı sağcı iktidar ortaklarına karşı inatla toplanan protestocuları ve neye/neden direndiklerini okuyacaksınız.
Diziye Chemnitz'de yaşananlardan sonra artan ırkçı söylem ve Berlin'de yüzbinlerin katıldığı ırkçılık karşıtı yürüyüşle başlıyoruz.
Bugün Tagesspiegel mülteci hakları yazarı Andrea Dernbach ve Unteilar yürüyüşüne katılan bir göstericinin düşüncelerini okuyacaksınız.
Newton'un üçüncü yasasındaki "etki-tepki" meselesi sosyolojik değerlendirmeye tabii ki indirgenemez ancak 2019'a girerken ayrımcılık ve aşırı sağ varsa yıl 2019 olmak üzereyken daha bilinçli bir tepki de var.
Chemnitz ile hortlayan Nazi selamı
Irkçı söylemler Almanya tarafında yeniden hortlayalı Chemnitz'de bir Almanya vatandaşının göçmen kökenli biri tarafından bıçaklanması ve ardından sokaklara yasaklı Nazi selamını taşıyan olaylar sonrası ayrımcı söylemler de "Yıl 2018, Almanya'da ırkçıların yeri yok" diyen karşı hareket de yürüyüşlere başladı.
Irçılık karşı yürüyüşe 250 bin kişi katıldı
Bunlardan en büyüğü 13 Ekim'de Berlin'de gerçekleşti. Berlin, tarihinin en büyük protestolarından birini yaşadı. Kişisel olarak Gezi direnişinden sonra deneyimlediğim en barışçıl, en harika protesto yürüyüşüydü.
Unteilbar'ın düzenlediği ve Almanya basınında katılımın 40-50 bin civarında olacağı öngörülen gösteriye yaklaşık 250 bin kişi katıldı.
Her yaş skalasından ve kökenden insanların katıldığı yürüyüş de neredeyse hiç polis yoktu.
Arka sokaklarda olası durumlara karşı bekleyen Berlin polisinin herhangi bir şekilde ortaya çıkmasına gerek kalmayacak kadar barışçıl, herkesin birbirine gülümseyerek yürüdüğü gösteri Alexanderplatz'dan başladı, Leipzig üzerinden devam etti, kalabalık Brandenburg kapısının önünden geçerek Zafer sütununa kadar yürüdü.
"Hareket etme özgürlüğü temel bir insan hakkıdır"
Viyana'dan Berlin'e geçen sosyoloji yüksek lisans öğrencisi Avusturyalı Thomas "Ayrımcılığın Avrupa'da giderek büyüdüğünü izliyoruz" diyor ve ekliyor:
"Bir şekilde 'korkmuş bir kesim var ve göçmenler onlar için 'mükemmel bir düşman'. Avusturyalı olduğum için kendi adıma bir ayrımcılık yaşamıyorum ama ten rengi ya da geldiği yer yüzünden ayrımcılığa uğrayan çok arkadaşım var.
"Unteilbar'ın düzenlediği yürüyüşe tam da bu yüzden katıldık. İnsanlar yaşamak ve çalışmak istedikleri yerde olmalı. Hareket özgürlüğü temel bir insan hakkıdır ve Almanya'da AfD, Avusturya'da FPÖ gibi faşist hareketler/partiler bu temel insan hakkını almaya çalışıyor.
"Unteilbar gibi büyük organizasyonlar zulme uğrayan insanlara dayanışma göstermesi açısından önemli."
"Irkçılık şimdi parlamentoda oturuyor"
Tagesspiegel gazetesinin mülteci uzmanı kıdemli muhabere Andrea Dernbach, "Bana göre Almaya'da ırkçılık her zaman vardı, araştırmalara göre yüzde 20'ye yakın bir oranda. Bu her zaman böyleydi ve çok değişmedi" diyor ve ekliyor:
"Şu andaki esas problem ise bu insanlar artık parlamentoda oturuyor, medya tarafından çok daha fazla söz hakkı buluyor.
"Aynı zamanda Alman olmayan vatandaşlar tarafından kurulan dernek ve vakıflara ayrılan ödeneklerin kesilmesi gibi tartışmalar gündeme geliyor. Ve bu operasyonel bir hal alıyor.
"Henüz kazanamadılar ama dikkatli olmalıyız"
"Hala AfD'ye oy vermeyen yüzde 83'lük bir kesim var, henüz kazanmadılar, ama çok dikkatli olmalıyız. Bence Doğu Almanya'da bile ırkçılık karşıtı çok akım var ve bu beni umutlandırıyor."
"Unteilbar yürüyüşünden de son derece pozitif duygularla ayrıldım" diyen gazeteci ırçılığın/ ayrımcılığın daha görünür hale geldiği konusunda da uyarıyor:
"Holokost'a rağmen ırkçılığa bağışıklığımız yok"
"Almanya'ya baktığınızda holokostun bedelini ödemiş gibi görünüyoruz. Dersler çıkardık, yüzleştik, çok fazla kurum ve kuruluş oluşturduk bununla ilgili ki artık bağışıklığımız olsun. Kesinlikle yok, kesinlikle yok."
"Bir profesörden bile ırkçı yorumlar gelebiliyor"
Berlin'de röportaj yaptığım ya da tanıştığım çoğu gazeteci son iki üç yıldır ayrımcılık karşıtı haberlerine çok sayıda olumsuz yorum aldıklarını söylüyor. Andrea Dernbach da onlardan biri. Şöyle devam ediyor:
"Son dönemlerde bana sürekli e-mail atan ve açıkça ırkçı yorumlar yapan bir okuyucum var. Normalde yapmam ama birkaç e-mailden sonra adını google'da arattım. Çünkü bir üniversite e-mailinden mesaj atıyordu. Herkes bir şekilde üniversite adresi edinebilir.
"Adını google'da arattıktan sora onun Münih Üniversitesi'nde bilim teorisi alanında profesör olduğunu gördüm. Sadece küçük bir bölge üniversitesi değil. Almanya'nın en köklü üniversitelerinden birinin felsefe departmanında.
"Bu değişen şeylerden biri, son birkaç yıla kadar bu yoktu. Bundan daha da geriye gitmemek için dikkatli olmalıyız." (PT)
Yarın: Spiegel Online yazarı Ferda Ataman, TAZ gazetesinden Ebru Taşdemir ve Viyana'dan gazeteci Rami Ali konuşuyor