Postyapısalcı düşünceyle tanışmanın ardından ilginç, anlaşılması zor, soruları yanıtlarından bol metinlerin yazarı olarak çıktı karşıma Süreyyya Evren. Cemal Süreya'nın y harfini ödünç alıp Süreyyya oluveren Süreyya.
Biz postmodern miyiz, değil miyiz, neresindeyiz diye sorup dururken, Süreyyya tutup postmodern bir kız seviyor. Şaka bir yana "Postmodern Bir Kız Sevdim" romanını yazıyor. Şimdilerde ise kitap sonuna düşülen nota kulak verecek olursak, "Postmodern Bir Kız Sevdim'den Buruşuk Arzular'a uzanan sergüzeştiyle Süreyyya Evren" bizi yeni tatlara davet ediyor.
Postyapısalcı düşüncenin duraklarını çok iyi bilen Süreyyya, yapıbozum kavramını kitabın tamamına sindirmiş görünüyor. 7 arzuya adadığı bir kitap? Kurban? Edeyim değil olayım dedirten? Arzu kavramını felsefi olarak işleyen Deluze ve Guttari'yi roman tadında bizle buluşturacak diye düşündürtüyor. Ben 7 ayrı öykü ve arzu beklerken yine beklediğimden şaştım ve "arzu sapağı'nda" kalakaldım.
Çirkin Ördek Yavrusu, Dönme, Dişetleri, İçtenlik, Sıvacılar, İkame Kuşak, İnfilak- Çıt, Mobil Tohumlar, Üç Cennet, Uyuyan Sevgilinin Çift Dili, Big Baba Bum (Dil Ağrısı), Ağda Kokusu ve Şehrazat'ın Oyunu parçalarından oluşup bir bütün olamayan, olmak istemeyen anlatı Buruşuk Arzular?
Kitap,okurun kafasında kurulmayı, yeniden yapılıp bozulmayı,yeniden üretimi bekliyor. Yazarın da istediği gibi; kahraman, yazar egemenliğini ortadan kaldıracak bir okur katılımı, okur- yazar- metin dengesini yeniden kuracak. Umuyoruz.
Günaha davet değil, günahın kendisi. Açık söyleyeyim bu kitabı okumak bir işkence. Naçizane okur yazarınız ben, yolda, durakta, vapurda açıp okurken; yandaki adamın gözü ilişir de iştahı kabarıp tacize yeltenirse diyerek gizli saklı, tırsarak açtım sayfalarını.
Çünkü, kitap sakınılmadan kullanılmış ayıp! sözlerle bezeli. Birşeyleri yıkmaya çalışırken içeriğin kendisi olabilen bir dili seçmiş Süreyyya. Pasolini'yi izlerken yönetmenine duyduğum güvene rağmen benimseyemediklerimi, Anais Nin'e hayranlığıma rağmen okurken yaşadığım rahatsızlıkları ve hazzı hatırlatan bir duyguyla Buruşuk Arzular. Başka türlü anlatılamaz mıydı? Ya da başka nasıl anlatılabilirdi?
Üzerine ayrıntılı bir yazıyı, yazarla olası söyleşimizden sonraya bırakıyorum. Ama eril mi eril bir dil gördüm, buldum belki de böylesi bir dile maruz kaldım demek istiyorum. Arzu kavramını erkeklikle, erkek cinselliğinin hakimiyetiyle yanyana koymamıştım şimdiye değin. Dişil, yapıbozan, bozmak deyince akla gelen bozmak'ı örneğin dışlayan bir arzu?
Yıkıcılığı tüm iktidara karşı işleyen.
Atladığım noktanın "buruşuk" olduğunu hatırladığımda, negatifliğimi dengeleyen bir eleştiriye geçiverdim. Buruşuk aklınıza ne getirirse, arzunun yanındaki yerini alarak başlıyor devinimine, kendi eleştirisine.
Buruşuk, büzüşük, solgun ve sönük bir erkeklik organının dünyanın sonu demek olduğu sevgili dünyamızda umarız "Buruşuk Arzular" eril olanın karşısındayken ona hizmet etmez.
Şaşırmak, tanışmadıysanız tanışmak, buluştuğunuzda heyecanlanmak, epeydir göremediyseniz uğramak için Buruşuk Arzular'a takılın. Okura elinden alınan aktifliğini verme telaşındaki Süreyyya Evren'in güzel çabasının hatırına. "Ey bal dilli okuyucu, sen ki geçmişin tüm öykülerini bilirsin ve çağımızdaki olaylardan hiçbiri gözünden kaçmaz; bu ağda kokusundan nasıl kurtulacağımı da bilir misin?" diyor. Kulak vermeden geçmeyin çağrısına.
Böylesi metinler, açıklanma ya da açıklama zorundalığını kırar ve size bırakır. Bu sebeple aracılığımı bırakıyor, geri çekiliyorum.
Dedim ya? Ne yapacağı bilinmez..
Bu eVrEn başka EVREN!? (ÖÖ/BB)