* Fotoğraf: Beyza Kural
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Cumartesi Anneleri/İnsanları’na açılan “700. hafta davası” 25 Mart’ta İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesinde görülecek ilk duruşma ile başlayacak.
Hem 700. Haftada meydana gelen polis saldırısını hem de davanın anlamını, kendisi de davada yargılanan hak savunucularından, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi üyesi Sebla Arcan ile konuştuk.
Arcan o gün de önceki 799 haftada olduğu gibi yasalardaki toplantı ve ifade özgürlüğü haklarını kullanmak için bir araya geldiklerini, bu ölçüde bir polis saldırısı beklemediklerini, davanın da hukuki değil siyasi gerekçelerle açıldığını e hak savunucularını kriminalize etme çabası taşıdığını söyledi.
TIKLAYIN - Cumartesi İnsanları’na 700. hafta davası
Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın 25 Ağustos 2018'deki 700. Haftası eylemine düzenlenen polis saldırısında gözaltına alınan 46 kişiye “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan dava açıldı.
TIKLAYIN - 700. Hafta Müdahalesi Ve Bakan Soylu'ya Tepki
İddianamedeki tek delil, polisin olay günü tuttuğu tutanak ile tahkikat evrakı.
TIKLAYIN - Polis Cumartesi Anneleri'ne Plastik Mermiyle Saldırdı
“Böyle ağır bir saldırı beklemiyorduk”
700. hafta eylemine polis plastik mermi ve gaz bombasıyla müdahale etmiş, çok sayıda hak savunucusu gözaltına alınmıştı.
Sebla Arcan, o gün böyle bir saldırıyı beklemediklerini anlattı, “Hiç aklımıza gelmemişti” dedi:
“Çünkü 699 hafta boyunca oturmalarımız hiçbir sorun olmadan gerçekleşmişti, hatta son 499 haftası sorun yaşanmadığı gibi güvenliğimiz alınmış, idare ve devleti yönetenler eylemimizi tanımıştı. Birden bire böyle ağır bir saldırı beklemiyorduk.”
“Hukuki değil siyasi gerekçelerle açıldı”
Bu saldırının üzerinden yaklaşık iki yıl geçtikten sonra müdahaleye maruz kalan hak savunucularına “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla dava açıldı.
Arcan, davayı şöyle yorumladı:
“Davalar artık hukuki gerekçelerle açılmıyor. Eğer hukuki gerekçe aransaydı bu dava açılamazdı. Çünkü ortada suç sayılacak bir fiil yok. Biz orada Anayasa ve uluslararası sözleşmelerden gelen toplanma hakkımızı kullanıyorduk, suça konu olabilecek bir faaliyetimiz de olmadı.
“Yasalardan kaynaklanan hakkımızı kullandık ancak bu dava kanuna dayalı değil. Hukuki değil siyasi gerekçelerle açıldı, bugünün gündemi ve günümüzün politik ortamı nedeniyle açıldı.”
“Hak ve özgürlük talep eden herkese karşı…”
Bugünün ortamı demişken, Arcan’a, geçen haftalarda açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nı nasıl değerlendirdiğini de sorduk:
“Bu eylem planları hak savunucularında daha çok ‘Eyvah’ duygusu yaratıyor. Eylem planlarının açıklandığı şeklinde değil hayata nasıl geçtiğine bakıyoruz. Bu planlar, kağıtta veya sözde kalan, toplumu oyalama, Batı’ya mesaj verme amacı taşıyor.
“Fiiliyatta ise hukuk askıya alınmış durumda. Temel hak ve özgürlüklerin suç sayıldığı, kullandırılmadığı bir dönemde yaşıyoruz.
“Bu davada yargılanan da kendileri de birer hak savunucusu olan kayıp yakınlarının hak arama mücadelesi… Aslında bu dava hak ve özgürlük talep eden herkese yönelik bir tehdittir.” (AS)