AKP iktidarının İsrail ile mutabakat imzalaması ve düşürdüğü Rusya uçağı için özür mektubu göndermesi; ardından Erdoğan’ın Rusya Başkanı Putin’i araması, Türkiye’nin dış politikadaki sekter ve saldırgan tavrından vaz geçme yolunda olduğu şeklinde yorumlanıyor.
İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Doç. Dr. Hakan Güneş ile AKP’nin neden “U dönüşü” yaptığını ya da yapmak zorunda kaldığını konuştuk.
"AKP'nin kartları tutmadı"
Güneş önce bu noktaya nasıl gelindiğine bakmak gerektiğini söylüyor ve diyor ki “AKP’nin Ortadoğu ile ilgili dış politikadaki seçeneklerinde oynadığı kartların hiç biri tutmadı”.
Bu o kadar başarısız bir siyasetti ki Güneş’e göre bu kartlardan biri bile tutsaydı oradan devam edecek bir dizi başka hamlelerle Ortadoğu’da proaktif siyasetini sürdürecekti.
"0 Sorundan" gelinen nokta
Hakan Güneş hakkında Doç. Dr. Hakan Güneş, lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi’nde Felsefe bölümünde yaptı. Yüksek lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi’nde Balkanlar Ortadoğu ve Asya Gelişmeleri Programı’nda yaptı. Doktorasını ise Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. İngilizce, Rusça, Farsça, Özbekçe ve Kırgızca bilen Güneş, Rusya, Ukrayna, İran, Kafkaslar, Çin ve Orta Asya üzerine çalışıyor. |
Güneş AKP’nin oynadığı kartları şöyle özetliyor:
“Tüm Ortadoğu’da serbest ticaret merkezleri oluşturmak; iş insanları için karşılıklı serbest geçiş ilişkileri tesis etmek şeklinde planlanan yumuşak dönemdi. Bölgedeki tüm aktörlerle iyi ilişkiler kurulmaya çalışılan ‘0 Sorun’ dönemiydi.
“Ancak Suriye savaşı ve ‘Arap Baharı’ ile denklem birden değişti. Türkiye çok hızlı bir oyuncu olarak var olmak istedi. Özellikle Suriye’de edinebileceği nüfuz üssüyle birlikte bölgenin diğer kesimlerine de belirli bir nüfuz yayılması yapabileceğini düşündü. Tabii aynı dönemde Mısır meselesi de vardı. Mısır’da İhvan ile işbirliği yaparak Ortadoğu’da etkin siyaset götürmek istedi. O da olmadı.
“Suriye’de rejim değişikliği olmasını sağlayıp yerine Türkiye’nin nüfuzunda kurulacak yeni bir rejim oluşturma planı vardı. Bu da gerçekleşmedi.
“İsrail’e karşı ‘One Munit’ ile özetlenebilecek bir çıkışla İslam coğrafyasına liderlik yapma hayali de işlemedi.
“Rusya’nın Suriye’deki politikalarına karşı, NATO’yu arkasına almak için yaptığı Rusya savaş uçağını düşürme hamlesi de tutmadı.
“Yine NATO’yu ve batıyı yanına çekmek için Suriye’de uçuşa yasak bölge, güvenli bölge oluşturma politikasını da gerçekleştiremedi.
“Irak’ta Barzani’yi ikna edip, batıyı ikna ederek bölgesel bir tutunma alanı elde etmeye çalıştı; bu da tutmadı.
“Bu süreçte zaman zaman ABD’ye yakın, bazen Almanya’ya yakın durmakla birlikte 5-6 yıl öncesine göre dış politikadaki tüm ilişkileri olumsuz noktaya doğru gitti. En son Rusya ile birlikte tüm komşularıyla sorunlu hale geldi. Komşularından Gürcistan’ı bir miktar dışında tutabiliriz; ama bunun bir önemi yok.”
"Neden şimdi?"
AKP’nin ve Erdoğan’ın bu politik hamlelerin bir kısmında ısrar etmesi beklenebilirdi. Çünkü 13 yıllık iktidarlarının bize gösterdiği aslında sekterleşme eğiliminde bir siyasi yapıları var.
O halde esas soru şu: Neden dış politikada birden yumuşamaya gidildi?
“İçeride Kürt sorunu silahlı bir çatışma halinde devam ettiği için; ve Türkiye’nin iç güvenliği ve bütünlüğü için tehlike arz ediyor seklinde yorumlanmaya başlandığı için işler değişti. Çünkü hükümetin PKK’den aldığı sinyalin içeriği değişti.
“Şöyle açıklayayım: Dışarıda çok düşmanınız varsa içerideki düşmanınıza mühimmat, istihbarat ve siyasi destek gelecektir. Türkiye bugüne kadar komşularıyla oluşturduğu sorunlu ilişkisiyle PKK’ye böyle bir desteğin önünü açmış oldu.
“İsrail ve Rusya adımlarını ekonomik saiklerden ziyade içerideki Kürt silahlı gücüne gelen bu yardımları daha büyük tehdit olarak görüp içeri kapanmaya karar verme olarak yorumluyorum.
“Bunu pekiştiren bir durum daha var. İçeride süren savaş AKP’ye ve dolayısıyla Erdoğan’a başkanlık rejimi için MHP ve CHP’yi konsolide etme şansı veriyor. Bunu başarmış da görünüyorlar. Milliyetçi oylar, Erdoğan’ın zaman zaman yüzde 50’nin altına inen oylarını yukarı taşımasına yardım ediyor.
“Bu iki etken dolayısıyla politika değişikliği kaçınılmaz oldu. Kaldı ki başta belirttiğim üzere Ortadoğu’da oynadıkları hiçbir kart tutmadığını da ekleyin bu etkenlere.
“Ama bu kartların tutmaması da ikincil etken. Üç yıl önce de oynadıkları kartların işleme şansının zor olduğunu görmüyorlar mıydı? Görüyorlardı. Değişen ne, içerideki Kürt silahlı gücünün edindikleri düşmanlardan aldığı desteğin artık yönetilemez hale gelmesi birincil sebep bence.
“İsrail’le ilişkilerle de Rusya ile ilişkilerde de pazarlıklar bu minvalde devam edecekler.
Sürdürülebilir bir politika mı?
Bu noktada yanıt aranması gereken bir diğer soru da bu politikanın kalıcı olup olamayacağı?
Güneş “sorunsuz dış politika eğiliminin 5-10 yıl sürebileceğinden emin değilim” diyor.
“Bu aşamadan sonra yeniden sorunsuz ilişki siyasetini sürdürmek dirayet ister. Mesela bir ülke ile sorunları çözmeye çalışırken, çıkar çatışmasının çıkabileceği diğer ülke sorunları kaşıyacaktır. Bu beklenebilir bir durum. Böyle bir politikayı sürdürmek için sakin ve kararlı bir yaklaşıma ihtiyaç var. Ben böyle bir kararlılık görmüyorum; sakinlik ise beklemiyorum. Daha çok şu dönemi atlatalım siyaseti bu. PKK’yi silahlarını bırakma noktasına getirmeyi amaçlayan geçici bir politika gibi geliyor bana."
"Bir stinger'a bakar"
Özellikle Rusya ile ilişkilerin krize dönüşmesi sonrası "Türkiye’nin zaten daha sertleşme şansı var mıydı" sorusu akla takılabilir. Hakan Güneş bu yoruma şöyle yanıt veriyor:
"AKP'nin başka hamle yapma şansı vardı. Batı’nın Suriye nüfuz bölgelerini değiştirmeyeceğini kabullenip, o blokla ilişkilerini normalleştiremeye çalışıp Rusya ile sorununu geri plana atabilirdi mesela. Ama bu yola girmedi. O nedenle ben bu hamleyi Kürt meselesine bağlıyorum. PYD’den ziyade Hakkari Diyarbakır hattındaki askeri probleme bağlıyorum. Günde bir helikopter düşmeye başlarsa başka bir merhalede olduğumuz anlaşılır ki bunun eşiğindeyiz. Bu stinger ya da muadili bir silaha bakıyor; sonrası Afganistan’daki Sovyetlerin düştüğü durum olur. Bunun ilk sinyalleri verildi. Dolayısıyla bu hamleler Kürt sorunun dış desteğinin kesilmesi için yapıldı."
“Türkiye’nin taraf seçmesi gerekecek”
“Bu politikanın sürdürülebilir olması da şüpheli. ABD ile Rusya’nın Suriye’deki nüfuz bölgeleri paylaşımında bağımsız aktör olma şansının olmadığı gören Türkiye’nin bir tarafı seçmesi gerekecek. Stratejik olarak müttefiki olan batı ile ilişkilerini bozmak yoluna gidemez. Ama İsrail anlaşması bu konuda bir düzenleyici gibi görünüyor.
“İsrail anlaşması Hillary Clinton’la yakınlaşmak için”
“Konjektördeki ana değişim, başkanlık seçiminde Hillary Clinton’ın Kasım’daki Başkanlık seçimini kazanması olasılığı yüksek görünüyor. Yahudi lobisine en yakın aday Clinton. Kasım 2016 sonrası Obama dış politikasının değişmesi bekleniyor. İsrail ile yakınlaşma, ABD’nin Ortadoğu’daki politikalarında avantaj sağlayacak diye görülüyor olabilir.
“Yani Rusya ile işlerin iyi gitmeyeceği, çatlakların olabileceği öngörüsü zaten var."
“AKP tabanına anlatabilmek”
Aslında hem İsrail hem de Rusya AKP tabanı için “doğal düşman” mertebesinde ülkeler. Dolayısıyla bu iki hamleyi tabana anlatmak kolay değil: “İsrail’le yakınlaşma, Rusya’dan özür, çok yönetilebilecek kararlar değil, özellikle AKP tabanı için”.
Güneş tüm bu olan bitenin vardığı noktada özetin özeti durumu tek bir cümleyle özetliyor: “Cihanda sulh, yurtta savaş” politikası…
"İçeride savaşı olabildiğince sertleştirmek, dışarıda olabileceği kadar yumuşak davranmak. Çünkü hatırlayın İsrail ile mutabakat ve Rusya’ya mektubun gönderildiğini açıkladığı konuşmasında Gezi Parkı'na Topçu kışlası ve Taksime Cami külliyesini yapma açıklamasını da yaptı ve söylemin ana ekseni 'hainler'di." (HK)