İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri, Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü 1. sınıf öğrencileri, haber toplama ve yazma dersinin final projesi için söyleşiler yaptı. Gezi Parkı'nda son polis saldırısı yaşanmadan önce, parkta henüz direnişçiler varken, Öğrenci Kolektifleri'nden Ezgi Taş'la yapılan söyleşi onlardan biri...
2006 yılında İTÜ'de üniversite gençlerinin sorunlarını çözmek için kurulan Öğrenci Kolektifleri, Gezi Direnişi’nde de boy gösterdi.
Türkiye’de birçok üniversitede hızla yaygınlaşmaya başlayan Öğrenci Kolektifleri faşizme, ırkçılığa, gericiliğe, emperyalizme, neoliberalizme karşı olan üniversitelilerin bir araya gelerek oluşturduğu bağımsız bir öğrenci kuruluşu.
Gezi Direnişi’nin ilk gününden itibaren direnişte olan kolektif öğrencilerinden Ezgi Taş’la parka polis baskınından önce görüştük.
Eylemin başından beri Gezi Parkı’nda mısınız?
Evet eylemin başından beri oradayız. İlk gün saldırı olduktan sonra bütün arkadaşlarımızla geldik, çadırımızı kurduk, o günden beri buradayız.
Neden eylemin içinde yer aldınız?
Biz üniversitelerimizde 2006 yılında kurulmuş bir örgütüz. Kırkı aşkın ilde varız. Birçok üniversitemizde polis şiddetine, halk gasplarına karşı bir direniş büyütmeye çalışıyorduk, örgütlü ve örgütsüz olarak. Şimdi ise Gezi Direnişi’nde ilk günden beri buradayız, burada sadece çevre hakkı mücadelesi yok. Başta bir çevre hakkı mücadelesi olarak gelişti, aslında bugüne kadar AKP iktidarının uyguladığı baskı ve faşizme karşı bir tutum sergiliyoruz. Sadece üniversiteliler olarak değil, her kesimden insanlar olarak direniyoruz. Aslında birbirinden çok uzakta olan insanların bile buluştuğu bir nokta oldu burası ve biz de bu yüzden buradayız. Gezi Direnişi’nin sonuna kadar da burada olacağız.
Nasıl bir eylem tarzına sahipsiniz? Kolektif olarak Gezi Parkı’nda nasıl eylemlerde bulundunuz?
Ortak eylemlerde zaten hep birlikte buradaydık. Onun dışında burada, kolektif olarak üniversitenin kürsüsünü kurmaya çalışıyoruz. Üniversiteli arkadaşlarımızı bir arada tutarak birlikte olabilmek istiyoruz. Okulların sınav dönemi olduğundan okullarda çok fazla bir eylem yapamadık. Ancak Gezi Parkı'nın bütün dinamiğini gençler oluşturuyor. Kolektif olarak buradaki birçok arkadaşımızla temasımız var ve buranın genç dinamiğinin en önemli öznelerini biz oluşturuyoruz. Onun dışında forumlar yapıyoruz.
Kolektif olarak hükümetten talepleriniz nelerdir?
Taksim Dayanışması’nın altı tane talebi var zaten. Onların arkasındayız; ancak başka taleplerimiz de var. Talepler karşılanamayacak belki ama öncelikle Tayyip Erdoğan'ın istifa etmesi gerekiyor. Kaç günden beri insanlar toplanıyor. Tek günde iki milyon insanın bulunduğu söyleniyor ki bu insanlar tek slogan atıyor: ''Tayyip istifa ve faşizme karşı omuz omuza.'' Hükümetin istifa ederek hile olmadan halkın kendi iradesini kullanarak kurabilmesi en büyük talebimizdir. Gezi Projesi’nin iptal edilmesi İstanbul Valisi’nin ve Emniyet Müdürü'nün istifa etmesi, biber gazının yasaklanması ve yaşanan ölümlerin hesabının verilmesi çok önemli. Taleplerimiz bunlardır.
Türkiye’de apolitik olmakla suçlanan bir gençlik var. Sizce bu hareket algıyı değiştirdi mi?
Gerçekten apolitik olarak düşünülen bir gençlik vardı.Bir kısmı da doğru, çok yanlış olduğu söylenemez. Politik olan insanlar da var. Bu direniş gerçekten bir eşik, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Şaşırtıcı bir ortam var, gelmez dediğimiz insanlar bir bakıyorsunuz barikatın önünde yer alıyor. Ancak herkes politika yapıyor, herkes duyarlı demek yanlış olur. Örneğin; okulda kantin zamlarına karşı durduğumuzda 5 kuruş fazla veririz ne olacak diyen insanlar artık olmayacak. Çünkü direnmenin yan yana durmanın ne demek olduğunu bilen bir gençlik var.
Öğrencilerin bu hareketin içerisindeki ağırlığı nedir?
Buradaki halkın çoğunu gençler oluşturuyor.Yaşlı teyzelerin, amcaların hakkını yememek lazım; ama burada genç bir dinamik var. Üniversite ve liselilerin çoğunluk olduğu bir direniş. Zaten nerede bir direniş varsa oranın ruhu gençtir, dinamiktir. Bu da çok önemli direnişin devamının sağlanması için. Alkol, kürtaj vb. yasaklamalara en çok maruz kalan gençler olduğu için gençlerin burada olması çok önemli.
Direnişteki polis şiddetini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Polis şiddeti orantılı mı orantısız mı tartışmalarını geride bıraktık, çok bariz 4 insan öldü burada. Gezi Parkı'na müdahale edilmeyecek denildikten sonra yanımıza ses bombaları düştü. Arkadaşlarımız geçici duyma kaybı yaşadı. Polis kasıtlı şiddet uyguluyor. Ethem Sarısülük'ü öldüren polisin görüntüleri var ve polis devlet tarafından korunuyor. Emri veren devlettir, bütün polisler de onursuzdur. Onurlu olsalar bu işi yapmazlar. Polis şiddetiyle insanları korkutmaya çalışıyorlar; ancak insanlar korkmuyor artık, en fazla kolum gider yaklaşımı var. Bir şeyleri aşabilmek için de korkuyu aşabilmek en büyük adımdır.
Tayyip Erdoğan’ın Gezi Direnişi’ndeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tayyip Erdoğan (T.E) ne dediğini bilmiyor sanırım. Bazen çok sert bazen de çok ılımlı açıklamalar yapabiliyor. Buradaki direnişçiler açısından T.E 'nin ne deyip ne demediği çok önemli değil. Buradaki insanlar artık ne istediğini çok iyi biliyor. T.E buranın kaderini belirliyor, nitekim bir polis saldırısı olduğunda dağılma hali olabiliyor. T.E ne derse desin buradaki direniş devam edecek. Ne kadar sürer öngöremiyorum, ama kazanımsız ayrılmak zor. T.E'nin açıklamalarını kayda değer bulmuyorum.
Sosyal medyanın Gezi Direnişi’ndeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sosyal medya çok önemli. Kolektif olarak her zaman bir örgütlenme aracımız oluyor, ancak sosyal medya üzerinden çok daha rahat örgütlenebiliyoruz. Eylem olduğunda Mısır'daki devrimde atılan twitin iki katı twit atılmış. Twitter'dan insanlar ne olduğu hakkında bilgi alabiliyor. Buraya bir saldırı olduğunda insanlar buraya akabiliyor. Türkiye'de 78 ilde eylem yapıldı. Bunun altında da sosyal medya yatıyor. Tayyip Erdoğan sosyal medyayı denetleyemiyor. Bu nedenle direnişçiler için çok önemli bir haber kaynağı.
Televizyon kanallarının uyguladığı sansür hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şu anda kanallara hiç kimsenin güveni yok. Gazeteciler işten atıldı. Daha çok haber verir dediğimiz kanallarda bile haber göremedik. Ancak alternatif olarak oluşturulan kanallar var. Çapulcu TV mesela sendika.org'un oluşturduğu bir kanal daha sonra bizim kendi sitemiz var kolektifler.net gibi. Halk TV insanların habere ulaşabilmesini sağlıyor.
Kolektif olarak içinizde farklı görüşlerden insanlar mevcut mu?
Gezi için 2 milyon insan birleşmişken Kolektif içinde sanmıyorum ki bir farklılık olsun. Ama onun dışında farklı görüşler olabiliyor. Mesela ilkelerimiz var bizim içimizde gerici, faşist, cinsiyetçi, homofobik insanlar barınamaz. Bunun dışında herkes farklı görüşe sahip olabilir. En büyük artımız da o farklı görüşlerden en büyük artıyı yakalamaya çalışıyoruz.
Kolektif içinde ölen, yaralanan ya da gözaltına alınanlar var mı?
Gözaltımız olmadı. Ama yaralanan çok fazla; sadece İstanbul'da 25'e yakın yaralımız var. Eskişehir'de Caner Ertay adlı arkadaşımız terörle mücadele ekipleri tarafından gözaltına bile alınmadan öldüresiye dövüldü. Polis şiddetine buradaki herkes gibi biz de maruz kalıyoruz.
Bu hareketin kazanımları var mıdır? Sizce olay nereye varacak?
Şu an hiçbir kazanım olmasa bile, bu insanlar birlikte olunabileceğini, direnişin büyütülebileceğini gördüler. Bu çok büyük bir kazanım. Belki burada Gezi Parkı'nın yıkılmasına, Topçu Kışlası’nın yapılmasına engel olamayabiliriz. Ama en azından birşeyleri değiştirmeye çalışmak, önüne geçmek buranın en büyük kazanımı. Biber gazının yasaklanması gibi daha büyük kazanımların peşindeyiz. (SÖ/YY)
* Sema Özcan, İstanbul Arel Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü 1. sınıf öğrencisi