Cumartesi Anneleri/İnsanları Galatasaray Meydanı’ndaki 649. eylemlerine, Birleşmiş Milletlerin (BM) 21 Aralık 2010’daki kararıyla 30 Ağustos’un Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü ilan edildiğini hatırlatarak başladı.
İnsanlığa karşı işlenen bu suçu ortadan kaldırmak için BM’ye imzalanacağı taahhüdü verilmesine rağmen herhangi bir adımın atılmadığı “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmesinden Korunmasına Dair Sözleşmenin” Türkiye tarafından derhal imzalanması talebinde bulundu.
“Yargının bağımsız ve tarafsız değil, yok olduğu dönem”
Eylemde konuşan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu; meydandaki insanların bayramı kutlayamadıklarını, kayıplarının acılarını yaşadıklarını ve bu acılara her gün yeni acıların eklendiğini belirtti.
“Türkiye kendi tarihinin en acılı, en hukuksuz, en adaletsiz dönemini yaşıyor” diyen Tanrıkulu “yargının değil bağımsız ve tarafsız, yok olduğu bir dönemdeyiz” diyerek devam etti.
Tanrıkulu’nun ardından sözü alan, 1996’da Güçlükonak’ta gözaltında kaybedilmiş olan Ahmet Kaya’nın kızı Emine Kaya Erdek, 20 yıldır aile üyelerinin mezarlarının peşinde olan ve 1 ay önce memleketindeki yasal işlemleri gerçekleştirdikten sonra mezarları açmak için bir görevlinin tayin edilmemesi sonucu katledilmiş olan yakınlarına ait mezarları kendi elleriyle kazdıklarını anlattı. Erdek, kaybolan 10 kişiye ait kemiklerin sadece üç tabuta yerleştirilebildiğini söyledi.
“Tek isteğimiz adalet ve sorumluların yargılanması”
1993 yılında Urfa, Siverek ilçesinde gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın oğlu Şerif Taşkaya söz aldı.
1993’de gözaltına alınmasından sonra babalarıyla ilgili hiçbir bilgiye ulaşamadıklarını belirten Taşkaya taleplerine hiçbir cevap verilmediğini, taleplerinin “alındığı gibi çöpe atıldığını” belirtti.
“Hiçbir şekilde insan gibi muamele görmedik” diyen Taşkaya hak, adalet, demokrasi arayanlara karşı olan cezalandırma tutumunun toplumu kutuplaştırdığını, kimsenin yargıya güveni olmadığını, yargının birbirini yemeğe başladığı sürece insanlar adalet beklemediğini belirtti.
Ancak Taşkaya durumun geç olmadığını ve insanlara doğru bir yaklaşımla yaklaşılırsa çözülemeyecek hiçbir şeyin olmadığını söyledi. Taşkaya konuşmasını, tek isteklerinin adalet ve katillerin yargılanması olduğunu belirterek sonlandırdı.
Taşkaya’nın ardından söz alan, 1995’de gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi “Adalet varsa biz 22 yıldır neden buradayız” diyerek konuşmasına başladı. 1 Eylül’ün dünya barış günü olduğunu hatırlatarak savaş hiç kimseye bir şey kazandırmadığını ve kazandırmayacağını söyledi. Yıldız konuşmasını “Bir bayram gününde burada olmak bir anne için ne demektir, tüm vicdan sahiplerine, Türk halkına soruyoruz” diyerek sonlandırdı.
“Barış, insan onuruna yaraşır bir yaşamın temel unsuru”
1 Eylül dünya barış gününün ertesinde buluşmuş olan Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın açıklamasında, “barış hakkının, bireyler açısından bir insan hakkı olduğu”, barışın meydanda fotoğraflarını taşıdıkları mezarsız bırakılanları için bir armağan olacağı ifade edildi.
Açıklamada, bayram konuşmalarında ülkeyi yönetenlerden “barış” sözcüğünün hiç duyulmadığı, barışın sadece kendileri tarafından dillendirildiğine dikkat çekildi.
Halkın yüreğine su serpecek, halkın yarasına merhem olunacak herhangi bir cümle ve sözün duyulmadığına dikkat çeken Cumartesi İnsanları, bu bayrama da “çiçek bırakacağımız bir mezar” düşlerini gerçekleştiremeden girdiklerini söyledi.
Talep: Adalet ve hakikat
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon imzalı açıklamada, Barış Günü vesilesiyle talepler dillendirildi.
Herkes için huzur ve barış, herkes için bayram sevinci yaşanabilmesi için Türkiye’nin önce insan haklarına ve adalete ihtiyacı olduğu, yurttaşların hak ve özgürlüklerini esas alan adil bir yönetime ihtiyaç duyulduğu vurgulandı. Bu gerçekleştirilmeden bayramdan, huzurdan ve barıştan söz etmek “ülkeyi hakikatten koparıp toplumu yalanlarla yaşatmaktır” dendi.
Eylemde Sur’da öldürülmesinin üzerinden 92 hafta geçmiş olan Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi anılırken, Cizre ve Yüksekova kayıp yakınlarının bu hafta da bir araya gelemedikleri ve onların da sesleri olduklarını belirttiler.
Açıklama, “Devleti yönetenleri baskı ve şiddet uygulamalarına son vererek demokrasinin ve hukukun sınırlarına çekilmeye çağırıyoruz. Kayıplarımızı istiyoruz! Faillerin cezalandırılmasını istiyoruz! Barış istiyoruz!” diye sonlandı. (BG/AS)