- 553 numarada Adalet Bakanlığı var!
- İyi ya, burası.
Komünist parti lokalinin emniyet müdürlüğüyle aynı mekanı paylaşması pek olağan sayılmaz herhalde. Kilisenin bir kısmının kürtaj hakkını savunan derneklere bırakılması, başbakanlık terasının devrimci bir örgüte kiralanması da...
Peki, işçi özyönetimine dayanan patronsuz bir kooperatifin bir bakanlık binasında çalışmasına ne demeli? Demek, her şey sahiden de mümkünmüş şu fani dünyada. Hem, kapatılan seramik fabrikasındaki işçilerin "işgal et, diren, üret" sloganıyla kilidi kırıp üretimi kendi yönetimlerinde devam ettirmelerinden çok da farklı sayılmaz aslında. Resmi Gazete'nin özelleştirilmesiyle işsiz kalan Adalet Bakanlığı çalışanları da, kendi işyerlerinde hayata geçirmişler bunu.
Resmi Gazete özelleştirilince...
Campichuelo İşçi Kooperatifi'nin hikayesi seksenli yılların sonunda başlıyor. Raul Alfonsin hükümeti Resmi Gazete'yi özelleştirmeye karar verince, gazeteyi yayımlayan Adalet Bakanlığı çalışanları da bir çözüm yolu aramaya başlıyorlar kendilerine. Az buz değil. Dizgici, sekreter, idari görevli, teknik eleman derken kimisi matbaada, kimisi büroda çalışan yaklaşık 120 kişi.
Bir kısmı kendine başka bir iş aramaya gidiyor, bir kısmı kalıyor. Kalanlar, işyerinden ayrılmamaya, üretimi kendi yönetimlerinde sürdürmeye devam etmeye karar veriyorlar. Başkanlık koltuğunda Carlos Menem'in oturduğu 1992'de taraflar arasında anlaşma sağlanıyor sonunda.
Devlet, Resmi Gazete'nin hazırlanıp basıldığı bölümlerde çalışanları bir işçi kooperatifi olarak tanıyor. Odalar, matbaa, eşyalar ve makineler cüzi bir kira karşılığı bu kooperatife bırakılıyor. 1992'den 2007'ye on beş yıldır da bu serüven sürüyor.
Ücretler özel sektördekinden yüksek
Buenos Aires kentinde işgal yoluyla işçi yönetimine alınan yaklaşık otuz işletme var. Bunların beşte birini matbaalar oluşturuyor. Paseo Colon caddesindeki Buenos Aires matbaa-grafik sendikasının yetmişli yıllardan beri mücadeleci sendikacılığın adeta kalesi olması, bunun en önemli sebeplerinden biri. Cumpichuelo'nun sekreteri Marta on beş yıllık süreci anlatırken sendikanın önemini özellikle vurguluyor: "Özelleştirmeden sonra 1,5 yıl boşta kaldık. İşgal sürecinde hem matbaa-grafik sendikası hem de kamu çalışanları sendikasının büyük katkısı oldu. Bakanlık da uzlaşmayı seçti." Hikayenin devamıysa şöyle:
"En büyük handikapımız makinelerin külüstür olmasıydı. 1995-96'da bunun krizini yaşadık. Bankadan kredi almayı başarınca yeni makineler edindik. 2001'deki ekonomik krizi de atlattık. Şu anda ücretlerimiz özel sektörün üstünde. Şubat 2006'da onarım ve yenilenme giderlerimizin karşılanması için bir devlet yardımı aldık. Orta sınıf bir yaşam standardımız var. Başlangıçtan beri burada olan 33 kişiyiz. Yaşlarımız 40-50 arasında. Ama aramıza sonradan katılan gençler de var. Gençlere mesleki eğitim veriyoruz, kurslar açıyoruz".
Söz, yetki, karar çalışanlarda
Campichuelo'da kooperatife dair kararlar tüm çalışanların katılımıyla toplanan işyeri meclisinde alınıyor. Ancak işle ilgili gündelik görüşmeler ilgili pozisyonlardaki çalışanlar tarafından yapılıyor. Örneğin ücretlere ve çalışma saatlerine işyeri meclisinde karar veriliyor ama müşterilerin siparişlerine ne fiyat verileceğini meclis değil bu işle görevli birim belirliyor.
Ücretlere gelince, kooperatifin kasasında biriken paranın nasıl kullanılacağına, ne kadarının yeni yatırıma harcanıp ne kadarının eşitçe paylaştırılacağına işyeri meclisi karar veriyor. Bunun yanında bir de, herkesin aylık sabit ücreti var. Campichuelo kooperatifi sabit ücretlerin belirlenmesinde sektörün geleneksel basamaklandırmasına uymayı yeğlemiş. Ancak basamaklar arası fark sembolik düzeyde tutularak, herkesin birbirine yakın ücret alması sağlamış. Özyönetimin muzipçe itiraf edilen bir yararı da şu:
- Kendimize cömertçe ücretli izin veriyoruz!
Hükümetle ilişkiler gayet iyi
Campichuelo kooperatifindekiler devletle fazla bir sorun yaşamadıklarını, bu açıdan diğer işgal fabrikalarına göre şanslı olduklarını belirtiyorlar. Politik süreçler ve bakanlık binasının konumu, işlerini kolaylaştırmış. Diğer bazı örneklerde gördüğümüz tahliye girişimleri, polis saldırısı, coplu-bombalı çatışmalar yaşanmamış. Hem federal hükümetle hem kent hükümetiyle, hem de Adalet Bakanlığı'yla ilişkilerinin gayet iyi olduğunu söylüyorlar. Adalet Bakanlığı'nda çalışanlarsa zaten eski arkadaşları.
Bir defasında, bakanlığın bir birimindekiler mekan darlığından bunalınca, kooperatifin yönetimindeki kısımdan bir bölüm verilmiş onlara. Üstelik, resmi gazeteyi artık özel bir şirketin basmasına, bakanlıktaki matbaaya sahip çıkan kooperatifin ise esasen dışarıya iş yapmasına karşın, arada ufak tefek paslaşmalar da olmuyor değil. Campichuelo kooperatifinin müşterileri arasında bakanlık da bulunuyormuş.
Venezüella deneyimi önemli
İşgal yoluyla işçi yönetimine alınan işletmeler yakın zamana kadar Arjantin'e has sayılıyordu. Ancak son iki-üç yılda yaşanan gelişmelerle bu durum değişti. Patronları tarafından kapatılan işletmelerin işçi kooperatiflerine dönüştürülerek yeniden üretime sokulması sürecinin devlet eliyle gerçekleştirildiği Venezüella, yeni ve zengin bir deneyim olarak göze çarpıyor.
Campichuelo kooperatifinin başkanı Hugo Oscar Cabrera kendisiyle randevumuzun hemen öncesinde Buenos Aires'teki özyönetim matbaaları arası bir toplantıya katılmıştı. Bu buluşmayı şöyle anlatıyor:
"Geçen yıl Venezüella'daki toplantılara giderek oradaki deneyimi yakından inceleme fırsatı bulduk. Venezüella'daki model, aynı sektördeki patronsuz işletmeler arasında bağlantılar kurulmasını da içeriyor. Arjantin'e döndüğümüzde, Venezüella'daki modelden nasıl yararlanabiliriz diye düşünmeye başladık. Şimdi Buenos Aires'teki altı matbaa olarak, matbaa-grafik sendikasının da içinde yer aldığı platform oluşturduk. Birinci ilkemiz, tüm işletmelerin kendi otonomilerini koruması. Ama kendi otonomilerimizi korumak kaydıyla beraber neler yapabiliriz, bunu araştırıyoruz." (GÇ/TK)