Zamanlama iyi, eşit temsil yetersiz
AB İçin Kadın İnisiyatifi'nin Brüksel toplantısının zamanlaması çok iyi oldu. Komisyon kararının açıklanmasından hemen sonra ve çok olumlu bir zamandı. Bu zamanlama, dikkatlerin kadınlara yönelmesine imkan verdi.
Buna karşılık, konuşmacıların seçimi ve konuların belirlenmesinde arzu ettiğim kadar iyi bir temsil gerçekleşmiş değildi. Örneğin, Türkiye'den kadın hareketi üzerine konuşan kadınlar ağırlıktaydı, AB'den ise siyasetçiler...
Türkiye'den siyasi kanattan sadece Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) bir kadın milletvekili vardı ve konuşmacıydı. (Bunun eşitsiz temsil dışında bir anlamı olup olmadığını da ayrıca düşünmek, öğrenmek gerek.)
Türkiye'den konuşmacılar Türkiye'deki kadın çeşitliliğini yeterince yansıtmıyordu; hatta, modernist ve/veya modernleşmenin getirilerinden yararlanmış farklı kadın kesimlerini bile yeterince temsil etmiyordu.
Örneğin, tesettürlü Müslüman kadın kesiminden tek bir konuşmacı yoktu.( Bunun katılımcı/dinleyici olarak gelen bu kesimden kadınların da bizlerle aynı salonda değil, locada oturmalarına yol açmış olup olmadığını kestiremiyorum; ama bizimle oturmadılar, bu net ve açık şekilde görülüyordu.)
Avrupa'daki Türkiyeli göçmenler adına Fransa'dan bir kuruluştan gelen konuşmacı yerine de Belçika'dan bir temsilci olması daha doğru bir seçim olurdu. (Paris'ten gelen konuğun konuşmasının içeriği çok değerli olmakla birlikte bunu söylemeliyim.) AB'den Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan tek bir konuşmacının olmaması da dikkat çekiciydi.
Konuşmacıların belirlenmesindeki bu yetersizlik ve gündemin çok yoğun hazırlanmış olması, konuşmacıların kopuk kopuk konuşmalarına, zamanın kaymasına, katılımcılara yeterince zaman kalmamasına yol açtı.
AB'den konuşmacıların Türkiye'ye ilişkin istatistiksel bilgileri tam bir faciaydı. Uçan Süpürge'nin web sayfası da dahil, veri tabanlarının geliştirilmesinin ve tanıtılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Mekan çok etkileyiciydi; ama karanlık ve loş olması, konuşmacı sayısının çokluğu, çok sık ve uzun konuşmalar dikkati zorladı.
Türkiye'den giden ve konuşmacı olmayan kadınların kimler oldukları, kimleri temsil ettikleri, onlarla ne zaman, nerede, nasıl ve ne için görüşülebileceği düzenlenmemişti. Bu nedenle bu katılımcıların varlıklarından yeterince yararlanılmadığını düşünüyorum. (Uçan Süpürge adına, AB tarafından gelen bütün konuşmacılarla görüşüldü, onlara bülten, broşür ve kartvizit verildi.) En azından Belçika'daki kadın hareketi ağlarıyla, kuruluşlarıyla bir araya gelmek mümkün olsaydı iyi olurdu. Bu birliktelik, gelecek için kurulması muhtemel işbirliklerine göz atma imkanı verirdi.
Katılım, bütün kadın toplantılarında olduğu gibi yine kadın ağırlıklıydı. Toplantının yapıldığı gün aynı saatlerde Brüksel'de bir konuşma yapan Leyla Zana'ya sık sık gönderme yapıldı. Bu durum, biyolojik olarak kadın olanların kadınların temsili açısından ne ifade ettiğine bir örnekti; kadınların kadın olmanın dışındaki kimliklerini de dikkate almamız gerektiğini bir kez daha anımsattı bize.
AB'de Türkiye için Kadın İnisiyatifi Başkanı Arzuhan Yalçındağ'ın sade, alçakgönüllü, sınırlarını iyi belirlemiş bir profil çizdiğini düşünüyorum. Bu profilin sürdürülmesinin bu girişimin sıcak ve içten bir ilişki ağı ile devam etmesine katkıda bulunacağı kanısındayım.
Konuşmalar sırasında gelen önerileri, daha çok AB tarafından gelen konuşmacılar dile getirdi. Bizim de taleplerimiz, beklentilerimiz açık ve net bir biçimde oluşturulmalı ve gündemde tutulmalı, en azından bundan sonrası için...
Bundan sonra, öncelikle Fransa ve Hollanda'da toplantılar olacağını sanıyorum. Bu toplantılara daha iyi hazırlanmalıyız.
Türkiye'de sıradan kadınların mücadelesinin kahramanları neden yoktur, diye düşünüyorum. Kahramanlıkla temsil arasındaki ilişkiyi, temsilin temsil ettiğinden farklı olmakla ilişkisi üzerine düşünüyorum. AB'nin uygulama dediği şey, yani günlük hayat sıradan bir şey değil mi yoksa? Yoksa bu kadar sıradan olmamız mı bizi görünmezleştiriyor? (BB)