Dünyanın en önemli düşünce kuruluşlarından bir olarak görülen Brookings Institution bünyesinde, Küresel Ekonomi ve Kalkınma Programı'nın kıdemli araştırmacısı Robin Brooks, Türkiye'nin Erdoğan'ın ekonomik politikaları nedeniyle devalüasyonun eşiğine geldiğini açıkladı.
"Türkiye döviz krizi döngüsünde"
Brooks kişisel X hesabından 8 Eylül'deki son paylaşımında şu tespiti ileri sürdü:
Türkiye, sürekli olarak imkânlarının ötesinde yaşadığı için bitmek bilmeyen bir döviz krizi döngüsüne hapsolmuş durumda. Bu, Erdoğan'ın iktidarda kalmaya çalışmasıyla ilgili. Bunu yapmanın tek yolu, ithalatı emen ve devalüasyonu kaçınılmaz kılan GSYİH büyümesini sürekli artırmak...
"Erdoğan'ın siyasi rejimi, sermaye kaçışına yol açıyor"
Brooks aynı gün yaptığı bir başka paylaşımda da Erdoğan'ın siyasi rejimiyle mali rejimi arasındaki çatışmaya dikkat çekti.
Erdoğan, Mart 2025'te Türkiye'nin muhalefet lideri Ekrem İmamoğlu'nu tutukladığında, ülkeden muazzam bir sermaye kaçışı yaşandı ve Türkiye'nin resmi döviz rezervleri büyük bir darbe aldı. Erdoğan muhalefeti zayıflatmaya devam ederse, Türkiye'nin geleceği böyle olur.
Brooks, ertesi gün 9 Eylül'de gene X'ten paylaştığı gözleminde şunları sordu:
Yabancı yatırımcılar, Erdoğan'ın muhalefet lideri Ekrem İmamoğlu'nu tutuklatmasından bir ay sonra, Nisan 2025'te Türkiye'den tam 11 milyar dolar çekti. Türkiye devasa bir carry trade (döviz alım satım) piyasası. Carry trade piyasalarının en nefret ettiği şey oynaklık. Peki Erdoğan neden muhalefetle uğraşmaya devam ediyor?
"Erdoğan politikaları birkaç yılda bir büyük devalüasyon gerektiriyor"
Brooks 10 Ağustos'taki paylaşımında da Erdoğan'ın Çin'in büyüme oranlarında büyüme hedefleriyle Türkiye'nin kapasitesi arasındaki uyuşmazlığa dikkati çekmişti.
Türkiye'nin birkaç yılda bir döviz krizi yaşamasının sebebi, Türkiye'de doğası gereği bir sorun olması değil. Erdoğan'ın Türkiye'yi Çin tarzı oranlarda büyütmeye çalışması. Bu, Türkiye'nin birkaç yılda bir büyük devalüasyonlar yapmadan sürdürebileceği bir şey değil...
Türkiye, Erdoğan yönetiminde kendini düzeltebilir mi?
Ne yazık ki hayır!
Brooks, 19 Temmuz'daki daha kapsamlı bir çözümlemesinde Türkiye'nin ekonomik açmazlarının siyasal rejiminin kaçınılmaz bir türevi olduğunu başlıktaki ifadeyle dile getirmiş ve Erdoğan'ın iktidara asılmak için önümüzdeki günlerde seçim ekonomisine sarılacağını ileri sürmüştü.
Türkiye, Cumhurbaşkanı Erdoğan hükümetinin bankacılık sistemini kullanarak seçimleri kazanabileceği kredi patlamaları yaratabileceğini keşfettiği 2017 yılından bu yana bir yükseliş-düşüş döngüsüne hapsolmuş durumda. Bu siyasi teşvikler, yıllar içinde Türkiye'nin potansiyelinin çok üzerinde büyümesine ve kaçınılmaz olarak döviz krizi ve devalüasyonla sonuçlanan sürdürülemez büyüklükte cari açıklara yol açmasına neden oldu.

Ancak cari açık son yıllarda daraldı ve bu da Türkiye'nin nihayet köşeyi döndüğüne dair umutları artırdı. Yukarıdaki grafik, 2000'den 2025'e kadar her yılın Mayıs ayında (şu anda veri bulunan son ay) Türkiye'nin cari hesap bakiyesini gösteriyor. Bu yılki açık oldukça küçük ve 2024'teki benzer şekilde küçük bir açığı takip ediyor. Yakın tarihte Türkiye'nin daha iyi bir bakiyeye sahip olduğu tek bir yıl var: 2019. Bu yıl, bankaları kredileri kısmaya zorlayan ve Türkiye'yi resesyona ve kısa süreli bir cari fazlaya sürükleyen 2018 döviz krizinin ardından gelmişti.
Bu grafikteki sorun, Türkiye'nin en son cumhurbaşkanlığı seçimlerini yaptığı 2023 yılı. Önceki seçimlerin aksine, bu seçim son derece çekişmeli geçti ve Erdoğan ancak ikinci turda kazandı. Hükümet, ekonomiyi canlandırmak için elinden geleni yaptı ve bu da uzun zamandır görülen en büyük cari hesap açığına yol açtı. Açıktaki son daralmanın, Türkiye'nin bir sonraki seçiminin yakın olmamasından kaynaklanması muhtemel. Erdoğan tekrar aday olursa, tüm ihtimaller boşa çıkar.
Tüm bunların bir dipnotu, görev süresi sınırlamaları getiren ve Erdoğan'ın erken seçim (2028'den önce) ilan etmediği ve parlamentoda yüzde 60 çoğunluk (ki Erdoğan şu anda buna sahip değil) sağlamadığı sürece tekrar aday olmasını yasaklayan Türkiye'nin seçim yasasıdır. Ancak -muhalefet lideri Ekrem İmamoğlu'nun kısa süre önce hapse atılması göz önüne alındığında- Erdoğan'ın iktidarı mücadele etmeden bırakmayacağı kesin gibi görünüyor.
Önümüzdeki dönemde [Türkiye'de] çok daha fazla "teşvik harcaması" kampanyası olacak.
Robin Brooks kim?
Brooks uzun süre Goldman Sachs’ın döviz stratejisti olarak piyasalara yön veren öngörüler yaptı.
Daha sonra Institute of International Finance’de (IIF) başiktisatçı olarak, özellikle gelişen piyasalar ve sermaye akımları üzerine öngörülerde bulundu.
Şimdi Brookings’te daha çok jeoekonomi, yaptırımlar ve makroekonomik dengelere odaklanıyor.
Bu kariyer çizgisi, kendisinin hem piyasa aktörleri hem de politika çevrelerinde dikkate alınan bir analist olmasını sağladı.
Brooks'un öngörüleri
▶ 2022–2023’te Türkiye: Brooks, Türkiye’nin aşırı genişlemeci kredi politikası ve düşük faiz ısrarı nedeniyle liranın değer kaybını ve cari dengenin bozulması konusunda erken uyarılarda bulundu. Bu öngörüler büyük ölçüde gerçekleşti.
▶ 2022 sonrası küresel faiz ortamı: ABD’de enflasyonun kalıcı olacağı ve Fed’in faiz artırımlarını uzun süre devam ettireceği öngörüsünü yaptı. Bu da doğru çıktı.
▶ Rusya’ya yaptırımlar: Avrupa’nın enerji şokuyla karşılaşacağı ve yaptırımların ikili ticaret akımlarını yeniden şekillendireceği analizleri, özellikle 2022–2023’te doğrulandı.
Brooks'un öngörüleri arasında abartılı olanlar da vardı.
▶ Gelişen piyasa çöküşleri: Brooks zaman zaman “sermaye çıkışı” risklerini çok sert vurguladı. Bazı ülkelerde bu uyarılar abartılı kaldı; örneğin Hindistan ve Brezilya öngörüldüğü kadar büyük kriz yaşamadı.
▶ ABD dolarının zayıflayacağı tahminleri: 2020–2021 döneminde doların değer kaybedeceğini sıkça dile getirdi; kısa vadede haklı çıksa da 2022 sonrası Fed faiz artışlarıyla dolar yeniden güçlendi.
Brooks'un kısa vadeli piyasa tahminlerinde isabet oranı yüzde 100 değildi. Ancak bunun bütün stratejistler için geçerli olduğu, döviz ve emtia piyasalarında öngörülerin sıklıkla “erken” ya da “aşırı” çıktığı söyleniyor.
Orta ve uzun vadede ise Brooks’un öngörüleri, özellikle gelişen piyasaların kırılganlığı, Türkiye’nin ekonomi politikası, yaptırımların kalıcı etkileri gibi konularda genel yön itibarıyla gerçekleşme eğiliminde oldu.
Brooks'un öngörülerine ilişkin olarak iktisatçılar dünyasında “zamanlamada yanılsa da yön belirlemede çoğunlukla haklı çıktığı" kanaati hakim.
(AEK)

