Britanya'da hükümet, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne koyduğu (ÇHS) çekinceleri kaldırma kararı aldı.
Sözleşmeye konulan çekince sayesinde, göçmen ve sığınmacı çocuklar, haklarındaki işlemler yapılırken tutuklu tutulabiliyor.
Sözleşme, her koşulda "çocuğun yüksek yararı"nın gözetilmesini öngörüyor. Hükümet, çekincenin kaldırılmasının göçü teşvik edeceğini ve göçmenler üzerindeki kontrolü azaltacağını öne sürüyordu. Hak savunucuları ise yıllardır çekincenin kaldırılmasını talep ediyordu.
Şimdi, göçmen çocukların da ülkedeki diğer çocuklar gibi eğitim, sosyal hizmetler ve sağlık hizmetlerinden yararlanmasının önü açılmış olacak.
Britanya hükümeti, çocukların satılması, çocuk fahişeliği ve pornografisine karşı ÇHS'ye ek protokolü imzalayacaklarını da açıkladı.
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), bu adımları mutlulukla karşıladıklarını söyledi.
Türkiye "kültürel haklara" çekinceli yaklaşıyor
1989'da oluşturulan ÇHS, dünyadaki en kapsamlı ve yaygın kabul gören çocuk hakları metni. Türkiye, sözleşmeyi 1990'da imzaladı ve 1995'te yürürlüğe koydu.
Fakat, Türkiye sözleşmenin kültürel haklarla ilgili maddelerine çekince koydu. Böylece çocukların anadilinde eğitim hakkı, eğitimin kültürel çeşitliliği içerecek şekilde düzenlenmesi gibi sorumluluklarını üstlenmemiş oldu.
Türkiye'de de aktivistler ve uzmanlar hükümetten bu çekinceleri kaldırmasını talep ediyor.
Türkiye'nin çekince koyduğu maddeler şöyle:
Sözleşmenin kitle iletişim araçlarının çocukların gelişimi için kullanılmasını öngören 17. maddesinin (d) bendi üye devletlerin "kitle iletişim araçlarını azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine özel önem göstermeleri konusunda" teşvik edeceklerini söylüyor.
Eğitimle ilgili 29. maddenin (c) bendinde taraf devletlerin, eğitimin, "çocuğun ana-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının geliştirilmesi"ne yönelik olduğunu kabul ettiği belirtiliyor.
30. maddede de "Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz" deniliyor. (EÜ)