İlkokul 1. sınıftayım. Sınıfcak 23 Nisan pikniğine gittik. Biz örtülerimizi sermiş, piknik yapıyoruz.
Bakla falcısı geldi. Annelerimiz fal baktırdı.
Bizim sınıftan Eyüp’e aşığım. Acaba sonumuz ne olacak? Anneme ‘bana da fal baktıralım mı’ der gibi baktım.
Anladı...
Biz Eyüp’le de birbirimizi sevdiğimizi de söylemedik misal.
Ama biliyoruz.
O bana sataşıyor, ben onu dövüyorum, ilişkimiz oturdu…
Okulda düşüp gözlüğümün camlarını kırmıştım, bahçede oturdum, annem kızar diye ağlıyorum.
Eyüp saçımı okşayıp, “üzülme ben sana yeni bir gözlük alırım” demişti.
Seviyor.
O esnada yanımızda Uğur da var. Üç arkadaş filmi gibiyiz. Bunlar kör kızın gözlerini açtırmaya kararlı…
Falcı tülbendini yayıp baklaları salladı, “Çok kısmetlisin evladım, yıldızın yüksek, büyüyünce kuyumcuyla evleneceksin. Bileğinden dirseğine kadar bilezik takacak kocan.”
Demek Eyüp büyüyünce kuyumcu olacak.
3 numara şaşı gözlerim 24 ayar parlayarak Eyüp’e bakıyorum, o da bana…
Çok şükür.
Onun da bana aşık olduğunu herkes biliyor.
Sınıftan ayrıca Uğur bana, Mihrican Eyüp’e aşık.
Mihrican çok güzel, kıvırcık saçları var. Kumral, renkli gözlü... Ne var? Ben de olabilirdim kumral. Ne kumralı sarışın mavi gözlü bile olurdum. Babamlar Selanik göçmeni bir kere. Ama ben annemlere çekmişim…
Mihrican’ın güzelliği aramıza giremedi. Eyüp sınıfta, “Mihrican güzel ama Seray çok sempatik” diyormuş. Uğur da iyi hoş ama biraz düz bir arkadaş. Elindeki 0,5 kalemi döndüre döndüre ders çalışsın ancak…
Eyüp ne güzel güldürüyor beni.
Ağzı laf yapıyor.
Hem sınıfta öğretmenin lafını kesmeye cesaret eden tek çocuk.
Azar işitince kendini savunuyor…
Biraz mikroptu da. Tam başı belaya sokacak erkek! 6 yaşında turnayı gözünden vurmuşum…
Eyüp’ün ailesi de pikniğe gelmiş. Galiba Eyüp durumu ailesine de açmış. Niyetimiz ciddi. Eyüp’ün ablaları hep “hadi siz biraz el ele yürüyün filan” diyorlar.
Annesi, bana dolma uzatıp “ye Seray, senin için yaptık” diyor. Eyüp’ün annesi “Hansel’le Gratel”deki çocuklara semirsinler diye yemek veren kadın gibi besliyor beni. Hayır cadı değil ama neticede kaynana...
Piknik alanında at turu yaptıranlar var.
Atın sahibi yularından tutuyor, at da adamın adımlarına göre rahvan rahvan yürüyor. Bütün heybetimle ata biniyorum. Daha doğrusu annem beni kucaklayıp atın eyerine oturtuyor…
Ben Elizabeth oluveriyorum.
Köydeyken bir film izlemiştik (Yarış Tutkusu) Elizabeth Taylor çocuk yıldız olarak başrolde.
Elizabeth’in bir atı var, adı Pay. Atını çok seviyor. Elizabeth jokey olarak, Pay’la birlikte at yarışına katılmak istemektedir. Kızlar at yarışçısı olamaz kuralı karşısına dikilince Elizabeth de erkek kılığına girerek Pay’ın sırtında yarışa çıkar. Pay dörtnala gidiyor, Elizabeth omuzlarını titrete titrete at koşturuyor.
Ben de Elizabeth gibi dörtnala at koşturmak istiyorum fakat dedemin atı yok köyde. Bir eşeğimiz var: Misis Dört Nal, o da çok yaşlı, dörtnala koşmak şöyle dursun, geviş getirmeye mecali yok.
Bir keresinde Deve Yokuşu Çayı’na giderken komşunun atını ödünç almıştık, ona da beni bindirmediler. Yol dik kayalıklardan oluşuyor. At beni düşürürmüş, sırtında taşıdığına dik yolda ancak eşek sahip çıkarmış…
Ama bugün 23 Nisan neşe doluyor insan, nihayet ata bindim. Atın sırtındayken Pay’ın sırtındaki Elizabeth Taylor’um. Eyüp’ün önünden geçerken göz süzüyorum.
Ya Eyüp işte böyle, bak dörtnala gidiyorum.
Eyüp yan yan gülüyor. Zaten o hep öyle muzırdır. Eyüp ardımızda kalıyor.
Piknikçiler bana bakıp gülümsüyor. “Kıza bak ne güzel ata biniyor” diyorlardır. Dörtnala gidiyorum…
“Aaaa anne kıza bak, omuzlarını titretiyor.” İncecik bir kız sesi… Parmağını bana doğru uzatmış, “at koşmuyor, kız omuzlarını titretiyor, hahahaha!” Bizimkiler, öğretmenim, annem, kaynanamgiller ve müstakbel kuyumcu Eyüp kahkahalarla gülüyor.
Niye gülüyorlar ki, bir kere ata binmeyi Elizabeth’ten öğrendim ben! Ondan iyi mi bilecekler? Atın dörtnala koşmadığını, önden yürüyerek çeken adamın ağır adımlarına ayak uydurduğunu o an fark ettim.
Ben ata her binenin omuzları titrer sandığımdan, omuzlarımı kendiliğimden kaldırıp indiriyormuşum.
Adam bir yandan gülerek “bir sonraki yarışta senin ata oynayacağım” diyor.
Çok kızgınım. Herkes bana kahkahalarla gülüyor.
Gülmesenize be, Elizabeth’im ben!
Ben o 23 Nisan Çocuk Bayramı'nda, her ata binenin dörtnala gidemeyeceğini öğrenmiş olarak attan indim. (SŞ/YY)
* Öykücü Seray Sahiner'in Can Yayınlarından Gelin Başı (2007) ve Hanımların Dikkatine (2011) adlı iki kitabı var.