Suriye’de rejim muhalifleri ve devlet güvenlik güçleri arasında iki yılı aşkın bir süredir süren çatışmalar 100 bin kişinin ölümüne yol açtı, iki milyona yakın Suriyeli de komşu ülkelere sığındı. Türkiye’de de resmi rakamlara göre 350 bin Suriyeli var. *
Suriyeliler için 10 ayrı ilde, 20’nin üzerinde çadır ve konteyner kent kuruldu. Bu çadır kentlerin altısı Hatay’da. Çadır kentlerdeki yaşam, kimi zaman “açık cezaevi” benzetmesiyle, kimi zaman çıkan yangınlar ve tartışmalarla gündeme taşınsa da, yaşam koşullarından pek de haberdar değiliz. Bunun bir nedeni, medyanın çadır kentlere girişinin yasak olması.
Güvenlik ve sağlık koşullarının yetersizliği ve kamplarda yaşanan gerilimlerden dolayı evlere yerleşen Surıyelilerin sayısı da binlerce. Evlere yerleşen Suriyelilerin izini Hatay mahallelerinde sürüyoruz. Tahminen beş bin Suriyeli ailenin yaşadığı Kırıkhan ilçesinde, Gündüz mahallesindeyiz. İki yüzden fazla Suriyeli ailenin yaşadığı mahallenin her köşesinde Suriyeli görmek mümkün. Araba yıkayan Suriyelilerle selamlaşıp ilk eve giriyoruz.
Tutuklanan eşin cenazesi eve gönderilmiş
Odalarda birkaç kıyafet dışında neredeyse hiç eşya yok. Aileler, hem geride kalan yakınları, hem de kendi güvenlikleri için fotoğraflarının ve isimlerini haberlerde yer almasını istemiyor.
Bu uyarıların ardından, yarı Arapca yarı Kürtçe sohbete başlıyoruz. Evin annesi Hatice K’nin eşi önce tutuklanmış, ardından da Halept’de evlerinin önüne cenazesini gönderilmiş. K “Ne olursa olsun ülkemden ayrılamayacağım” diye düşünmüş. Ama iki kızının eşleri de bombardımanlar sonucu hayatını kaybedince, “Buradan gitmek lazım” diyerek yola cıkmış. Hatta evlerindeki son geceyi de bombardıman altında geçirmişler. İki yaşındaki torunuyla birlikte tam 7 kişi yürüye yürüye Asi nehrine kadar gelmişler. Nehri kayıkla geçmek zorunda kalınca, yanlarına aldıkları tüm eşyaları da nehrin kıyısında bırakmışlar. Hatice K. bırakılan eşyaları anlatırken savaş ortamından kaynaklanan travmalar yaşayan oğlunun ilaçlarını bastıra bastıra söylüyor, bir de torunun bayramlarda giydiği kıyafeti anlatıyor.
"Bomba yoksa cennetteyiz"
Neyse ki torunun severek giydiği ve şimdilerde evin duvarlarını süsleyen beyaz kıyafetlerden komşuları göndermiş, ama oğlunun ilaçlarına bir türlü ulaşamıyorlar. Üç aydır Hatay’da olan Hatice K ve ailesinin son günlerde neşesi yerine gelmiş. Evin erkek çocuklarından biri yine Suriye’den gelen bir ailenin kızıyla nişanlanmış. “Bayramdan sonra düğün var” diyor Hatice K. “Hayat devam ediyor. Bomabalardan uzaktaysanız cennettesiniz. Mutluyuz”
"Tel örgülerin altından sürüne sürüne geldik"
İkinci durak Haykus’ların evi. Hemen her evde tanık olduğumuz gibi burada da 15’e yakın kişi yaşıyor. Aileler, daha ucuza geldiği için, evleri ortaklaşa kullanmayı tercih ediyor. Bu kez, 26 yaşındaki Haykus söze giriyor. Halep’in bir köyünden gelmiş. Annesi babası tüm aile yollara düşmüşler; günlerce yürümüşler, en sonunda da sınırdaki tel örgülerden sürüne sürüne Türkiye’ye girmişler. Hayata umutlu bakıyor Haykus, “Herşeye rağmen buraya geldik, bundan sonra buradayız” diyor ve Suriye’nin şartları düzelse de gitmeyi düşünmediğini söylüyor.
Çatısı olmayan evde üç çocukla yaşıyor
Şimdi de tavanı ve pencereleri olamayan bir eve konuk oluyoruz. Otuz yaşında, üç çocuk annesi Zeynep karşılıyor bizi. Yarı açık evin bahçesindeki 6-7 bidon su dikkatimizi çekiyor. Zeynep, “Banyo için ısıtıyoruz” diyerek merakımızı gideriyor. Onlar da -Hamide (2), Halil (4) ve Fatma (6) ile- Afrin üzerinden yürüyerek gelmiş. On saat yürüyüp sınırı geçtiklerini anlatan Zeynep, “Hiçbir şeyimizi almadan geldik. Burada herşeye ihtiyacımız var. İş istiyorum” diyor. Suriye’de hayat normale döndüğünde geri dönmek ister mi? Yanıtı net: “Orası bizim için bitti.”
"Bombardıman sesinden uyuyamıyorduk"
Süleyman M’ni evndeyiz. Halep’te işçilik yapıyormuş; bombardımanda evi yıkılınca, 14 kişilik bir ekiple sınıra kadar araçlarla gelmişler. Çadır kampları güvenikli bulmadıklarından bu eve yerleşmişler. Bazen tarlada çalışmaya gidiyor ve buradan aldığı parayla evin kirasını ödüyorlar. Ülkelerine geri dönmeyi hiç düşünmüyor. “Bomba sesinden uyuyamıyorduk. En azından burada psikolojik olarak rahatız” diyen Süleyman M’nin son cümlesi, “Orayı kafamdan sildim”.
Kocasını keskin nişancılar vurmuş
Şimdi de bir ay önce Suriye’den gelen Gade H’nin konuğuyuz. Beş çocuğuyla Halep’ten araçlarla gelen Gade’nin kocası keskin nişancılar tarafından vurulmuş. “Mitingler başladığında, önce gözaltına aldılar, sonra takip etmeye başladılar eşimi. Biz de evimizi değiştirdik; orada da buldular. Birçok kez makinalı tüfeklerle taradılar. Oradan başka bir eve geçtik, ama orada da bizi buldular. Bir gün eşim bakkala gitti, pencereden bakıyordum. Apartmanın üzerindeki sniper tarafından vuruldu” diye anlatıyor. O an şoka girdğğini söyleyen Gade, çocuklarını kurtarmak için hemen ülkeden ayrılmaya karar veriyor. Gade’nin kocası gibi 600 kişinin keskin nişancılar tarafından öldürüldüğü bölge “ölüm meydanı” diye anılıyor.
Elektrik ve su yok
Gade H’nin beş çocuğuyla yaşadığı evde elektrik ve su yok. Komşularından su getiriyorlar, el feneriyle evlerini aydınlatıyorlar. Yine de umutlu Gade H. “En azından güvenli bir yerdeyiz”, diyor, “Türkiye ve Suriye düşman olmasın, bizim de çocuklarımız burada büyüsün.”
Parmağındaki yüzüğü soruyorum. Kocasının kendisine ilk hediyesiymiş. O ağlıyor, ben susuyorum. (EK/HK)
* Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) rakamları.
Yarın: Sivil toplum kurumlarının Suriye’den gelip Türkiye’ye yerleşenler için ne gibi çalışmaları var? Bir örnek Hayata Destek Derneği’nin insani yardım projeleri. Projeler neye göre üretiliyor? Kaç proje var? Projelerden kaç yetişkin ve genç yararlandı?Hayata Destek tarafından Suriyeli ve Türkiyeli çocuklar için tasarlanan Türkiye’nin ilk ve tek ekoloji parkının tüm ayrıntıları.