Sucrede olduğu gibi, Bolivyanın kentlerinde yaşayanların birçoğu kendi kültürlerine sırt çevirmiş durumda. Yollardaki Japon arabaları, parklarda şapkalarını ters çevirerek tur atanlar, başka bir kültüre girişin kestirme yolu gibi görünen hot-dog restoranları, Bolivyalıların, kendilerine sunulan kültürle meşgul olduklarının göstergeleri.
Junina önceki seçimde Ulusal Devrimci Harekete (MNR Movimiento Nacional Revolucionario) oy vermiş; neden yerli liderler Felipe Quispe ya da Evo Moralesi desteklemediğinin cevabı ise sessizlik.
Belki de, Junina çocuklarından etkilenmiştir; ama açık olan Sucre pazarındaki kadınların birçoğunun ne Moralesden ne de Quispeden hoşlanmadığı Junina, Onlar yalnızca yerlileri düşünüyor diyor. Peki, yeni Başkan Carlos Mesa ülkeyi düzlüğe çıkarabilir mi? Junina, umut diyor Sucre pazarındaki kadınlar, yalnızca umutlu olmak istiyor
Parkta Yaşar Kemalle karşılaşmak
Sucre sessiz. 27 gün süren genel grevden geriye duvarlardaki yazılar, camları kırılmış hükümet binaları kalmış. Sucreliler normal hayatlarına devam etmeye çalışıyor. Tıpkı, çimenlere uzanmış Yaşar Kemalin Halcon (İnce Memed) kitabını okuyan Adela gibi
Türkiyeden 15 bin kilometre ötede bir Türk yazarını okuyan Adela ile konuşmaya başlıyoruz. Adela, Yaşar Kemali tanımıyor, yalnızca kuşları sevdiği için kitabı satın almış: Gelecek yıl üniversiteye gideceğim. Bolivyanın asıl sorunu yoksulluk. Ne iş var, ne de gelecek Gençlerin çoğu idareciler gibi ulus ötesi kültürün kuşatması altında. Goni (GOnzalo Sanchez de Losada) Bolivyadan çok Amerika Birleşik Devletlerine (ABD) bağlıydı.
Adela, yeni başkan Mesanın bir şeyler yapacağı konusunda umutsuz. Düşünsene Mesa diktatörlük yıllarında bakandı, katliamlar yaşanırken Losadanın yardımcısıydı diyor Adela. Gerçekten de, tarihçi, gazeteci, 90lı yılların Bolivyasına damgasını vuran Mesanın ismine her yerde rastlayabilirsiniz. Bu yalnızca politikacı olduğu için değil Sahip olduğu özel televizyon, yayınevleriyle bir anlamda Mesa, Bolivyanın kültürel hayatının en önemli ismi olmaya yetiyor
Sucrenin sessizliğini ardımızda bırakarak La Paza doğru yola çıkıyoruz. Niyetimiz, ayaklanma sırasında katliamın yaşandığı Altoyu görmek. Alto aslında 2 milyon nüfusa sahip La Pazın bir mahallesi ama, 800 bin kişinin yaşadığı campesinoları, işsizleri, eski madencileri ve 1952 devrimi yıllarından kalma mahalli örgütlenmeleriyle Bolivyanın politik hayatında önemli bir yer işgal ediyor.
27 gün süren genel grev sırasında mahalle örgütleri aktif tavır almış, yollara kurulan barikatlarla La Paza giriş çıkışın kontrol altına alınması bile mahalle komitelerinin gücünü anlamak için yeterli
Güneş altında kırmızı tuğlalı evler
Bolivyanın soğuk gecesi yerini yakıcı sıcağa bıraktığı sıralarda Altoya giriyoruz. Kırmızı tuğlalı, filizleri açık bırakılmış evler Yol kenarına tezgahlarını açmış yerli kadınlar, işlerine ulaşmak için dolmuş kuyruğundaki insanlar İlk bakışta, Altonun diğer kentlerden hiçbir farkı yok.
Alto, gri gökyüzünün altında kırmızı tuğlalardan müteşekkil bir kenti andırıyor. Alto yoksul, Alto umutlu Altonun umudu duvarlara taşmış, Başkan Morales Katil Goni defol
Alto, ayaklanma sırasında özellikle beş yaşındaki bir çocuğun öldürüldüğü katliamla adını duyurmuştu. Yollardaki barikatlar hala duruyor ama, insanların yüzlerindeki tedirginliği görmek için kahin olmaya gerek yok.
Tedirginliğin asıl sebebi, katliamın sorumlusu olan Yerko Kukocun Başkan Losada ile birlikte Miamiye kaçmış olması. Altoluların adalet beklentisi yalnızca silinmeye yüz tutmuş duvarlarda kalmış gibi görünüyor.
Yol kenarında açık bırakılmış lağımlarda oynayan çocukları, karakol binasının önünde gazete okuyan polisleri ve de tezgahın başında uyuyakalmış yerli kadını görünce, Başkan Mesnın verdiği adil yargılanma sözünün bir şakadan ibaret olduğunu düşünüyoruz, ister istemez
Sanki katliam hiç yaşanmamış gibi bir hava var; ama bunun yalnızca bir görünüm olduğunu anlamak için La Paz sokaklarını görmek yeterli
La Paz da, Sucre gibi sessiz, dört tarafı dağlarla çevrili kocaman bir gecekonduyu andıran La Paza vardığımızda, Bolivyada hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, insanların bekleyiş içerisinde olduğunu anlıyoruz.
Başkan Mesa, ülkenin barışa ihtiyacı olduğunu ve ulusal birliğin sağlanması gerektiğini söyledi. Mesa, ayaklanmanın dinmesini bekliyor. Campesinolar, Bolivya İşçiler Sendikası (COB Centralo Obrero de Boliviano) hükümet üzerindeki baskılarının devam edeceğini duyurdular. Onlar, taleplerinin yerine getirilmesini bekliyor; Santa Cruz gibi nispeten zengin bölgelerde yaşayanlar gaz satışından daha fazla pay almayı ve bir tür özerklik kazanacağı günleri bekliyor
Bu ülkenin neye ihtiyacı var?
Gringo otele ihtiyacın var mı? La Paz otobüs terminalindeki Bolivyalı için beyaz olan herkes Gringo Bolivyalının teklifi büyük bir kente geldiğimizin habercisi gibi Ama, La Pazın diğer kentlerden farkı, belki de bir ironi gibi duran meydanda taşlara kazınmış başkan heykelleri ABDden bu kadar nefret edip de onu bu kadar taklit etmenin ironiden başka bir anlamı olabilir mi?
La Paz, ironiden müteşekkil bir şehir, başkanlık konutunun birkaç adım ötesindeki kilisede Aymara yerlilerinin bayrağını gördüğümüzde, Başkan Mesanın ülkenin yerli bir lidere ihtiyacı olduğu sözünü hatırlıyoruz. Başkanlık konutuna bu kadar yakın ve kaderine terk edilmiş gibi duran kilisenin başka ne anlamı olabilir ki?
Bolivyada devrim olabilir miydi? Eski sendikacı Eduardoya göre, bu çok zor bir soru. İnsanlar isyan etti, katil ülkesine döndü, sonrası için ne olacağını kestirmek güç deyip; Bekliyoruz diyerek sözlerini tamamlıyor Eduardo.
Gerçekten de Bolivya şu anda bekleme halinde. Başkan Mesa bir reform programı sundu. Bu programın içinde, gaz satışına ilişkin referandum yapılması, yolsuzlukla mücadele, idari sistemin yenilenmesi, yeni bir gaz yasasının oluşturulması da var; ama ülkenin yerli bir başkana ihtiyacı var diyen Mesanın sözlerini Bu ne Quispe ne de Morales olmayacak diye sürdürmesi, başkanın yalnızca zaman kazanmaya çalıştığının göstergesi.
Aymaralıların lideri Quispe, Şimdilik yalnızca hükümeti devirdik, devrim yakında dedi; ama genel grev sırasında Morales için söylediği Yalnızca Cocayı düşünen bir oportünist sözlerini hatırlayınca, devrim için nasıl bir birliktelik oluşturacağı büyük bir soru işareti haline geliyor.
Quispenin devrim yakında sözü nasıl gerçekleşecek bilinmez ama, yaşanan tek gerçeklik ülkenin bir bekleyiş içerisinde olduğu. Bu bekleyişin çok da uzun sürmeyeceği açık Çünkü, ABD elçisi David Greene, ayaklanmanın dinmesinden sonra Cochabambayı ziyaret ederek Bu ülkenin temel sorunu naro-trafic. Alternatif gelişmeye, mesela turizme ihtiyacınız var demişti. Greenein bu sözleri, ne ABDnin ne de ona bağlı politika yürüten hükümetin asıl sorunu anlamadığının bir göstergesi.
27 gün süren genel grev sırasında kitleler, gazın ulusallaştırılmasından toprak reformuna, Cocanın serbestçe üretilip endüstriye katılmasına kadar birçok radikal talepte bulundu. Hükümetin yaptığı ise, şimdilik krizin atlatılmasını beklemek. Ama, bu bekleyişin çok da uzun sürmeyeceği açık. La Pazın sessizliğinin her an patlamaya hazır bir bombayla yüklü olduğunu görmek güç değil (NK/BB)