Boğaziçi Üniversitesi'nde, akademisyenler ve öğrencilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rektör atamalarına karşı özerk ve demokratik üniversite talebiyle başlattıkları 2 Ocak'tan bu yana devam eden direniş 44 haftayı geride bıraktı.
Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri her iş günü olduğu gibi bugün de "#KabulEtmiyoruzVazgeçmiyoruz" diyerek arkalarını 205. kez rektörlük binasına döndüler.
Akademisyenler nöbet boyunca ellerinde "Kabul Etmiyoruz" "Vazgeçmiyoruz" yazan dövizler ile görevine son verilen Can Candan, dersleri kapatılan Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve tutuklu öğrencileri Berke ve Perit'in fotoğraflarını taşıdılar.
Direnişin 306. gününde Güney Meydan'da bir araya gelen Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri burada yaptıkları açıklamada, Naci İnci'nin ilgili kurullarının hiçbiri muhatap alınmadan, kurum iradesi hiçe sayılarak şeffaf olmayan bir şekilde rektör olarak atanmasının 74., İnci'nin, Can Candan'ı görevden almasının 109. ve Candan'ın İnci'nin talimatıyla kampüse alınmayışının 26. günü olduğunu hatırlattılar.
Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Türkiye'de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.
"Tüm tahribatların takipçisiyiz"
Açıklamada geçen 300 günü değerlendiren akademisyenler, "Bu süre içinde açıkça gördük ki, atanmış rektörler ve ekipleri, üniversitemizin uzun yılların birikimi sonucu oluşmuş kurumsallığına, özgürlükçü ve çoğulcu ortamına, akademisyenleri ve öğrencilerine karşı düşmanca bir tutum sergiliyor. Atanmış rektörlerin baskıcı ve merkeziyetçi uygulamalarla kurumumuz ve bileşenlerine verdikleri tüm tahribatların takipçisiyiz. Demokratik, özgür ve özerk üniversite mücadelemizden vazgeçmiyoruz" dediler.
Üniversiteye hasar veren yeni kararlar
Akademisyeneler hafta içinde de atanmış rektör ve heyetinin, üniversitenin akademik araştırma niteliği ve itibarına büyük hasarlar veren bir dizi karara imza attığını, bunlardan ilkinin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü'ne ilgili kurullara danışılmadan öğretim üyesi atanması hazırlıkları olduğunu, diğerinin ise Boğaziçi Üniversitesi Yayınevinin faaliyetlerine son verilmesi olduğunu belirttiler.
"Öğrencilere soruşturma ve davalara son verilsin"
Açıklamada atanmış rektör İnci'nin öğrenci protestolarını bir asayiş sorunu olarak görmeye, çözüm olarak ise güvenlikçi uygulamalardan medet ummaya devam ettiğine dikkat çeken akademisyenler, şöyle dedi:
"Tutukluluk haline yapılan itirazları bu hafta reddedilen 2 öğrencimizin derhal serbest bırakılarak kampüse dönmelerini ve öğrencilerimize yönelik soruşturma ve davalara son verilmesini talep ediyoruz."
Tutuklu öğrecilerden Berke'den mektup
Öğrenciler, nöbet sonrasında tutuklu arkadaşları Berke'nin Metris Cezaevi'nden yolladığı mektubu da okudu. "Herkesin eşitçe fikirlerini paylaşarak ve elini taşın altına koyarak çok güzel şeyler ürettiği 300 gün deneyimledik ve deneyimlemeye devam ediyoruz. Aslında 300 gündür bu okulu yönetenler yine biz bileşenleriz" sözleriyle duygularını dile getiren Berke, mektubunda Boğaziçi için direnenlere selam gönderdi.
Aileler, mezunlar ve çalışanlardan destek
Ortak nöbete ülkenin dört bir yanından kampüse gelerek katılan öğrenci aileleri "Herkes bilsin: Bizler çocuklarımızın yanındayız ve onlarla gurur duyuyoruz" dediler.
Mezunlar ise Güney Meydan'da okudukları bildiride "İçinde bulunduğumuz tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandılar.
Çalışanlar adına açıklama yapan Eğitim-Sen temsilcileri ise son 300 gündür yaşananların bir üniversitenin nasıl yönetilemeyeceğini gösterdiğini vurgulayarak şöyle dedi:
"Şimdiden Türkiye demokrasi tarihine geçen bu uzun soluklu mücadelemizin eskisinden de güzel bir Boğaziçi yaratacağına inanıyoruz"
Nöbetin ardından öğrenciler 300 gündür sürdürdükleri direnişin sesini çoğaltmak için sergi, pankart atölyesi, Berk ve Perit'e mektup yazımı ve konser gibi barışçıl etkinlikler düzenledi.
Akademisyenlerin 41. açıklaması tam metinBugün 5 Kasım Cuma. Nöbetimizin 205., direnişimizin 306. günündeyiz. Sizlere hâlen basının alınmadığı, çevresinde polisin ağır silahlarla devriye gezdiği, her köşesinin kameralarla, özel güvenlik güçleri ve sivil polislerce denetlenmeye çalışıldığı, girişlerine yüksek demir parmaklıkların yerleştirildiği kampüsümüzden sesleniyoruz. Bu hafta özerk ve demokratik üniversite mücadelemiz 300 gününü doldurdu. 306 gündür sabır ve metanetle, üniversitenin bir kurum olarak özerkliğinin, akademik özgürlüğün en önemli teminatı olduğuna inanarak hocalar, öğrenciler ve mezunlar olarak direniyoruz. Direnişimiz üniversite bileşenlerinin iradesini hiçe sayarak yapılan rektör atamaları ve siyasi kadrolaşma çabalarına karşı başlamıştı. Bu süre içinde açıkça gördük ki, atanmış rektörler ve ekipleri, üniversitemizin uzun yılların birikimi sonucu oluşmuş kurumsallığına, özgürlükçü ve çoğulcu ortamına, akademisyenleri ve öğrencilerine karşı düşmanca bir tutum sergiliyor. Atanmış rektörlerin baskıcı ve merkeziyetçi uygulamalarla kurumumuz ve bileşenlerine verdikleri tüm tahribatların takipçisiyiz. Demokratik, özgür ve özerk üniversite mücadelemizden vazgeçmiyoruz. Bu hafta da atanmış rektör ve heyeti, üniversitemizin akademik araştırma niteliği ve itibarına büyük hasarlar veren bir dizi karara imza attı. Bunlardan biri, üniversitemizin Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü'ne ilgili kurullara danışılmadan öğretim üyesi atanması hazırlıklarıdır. Millî Eğitim Bakanlığı'nın 1416 sayılı kanuna dayanarak yaptığı görevlendirme talebi kurum içi değerlendirme prosedürleri uygulanmadan rektörlükçe onaylanmaya çalışılıyor. Bir kamu üniversitesi olarak Boğaziçi'nin kapıları elbette tüm adayların başvurularına açıktır. Ancak, bu adayların Boğaziçi Üniversitesine öğretim üyesi olarak atamaları 16.01.2019 tarihli Senato kararıyla belirlenmiş, "Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyeleri Atama ve Yükseltme Esasları" çerçevesinde yapılan değerlendirme sonucunda gerçekleşir. Atanmış rektörlüğün üniversitemizin Senato kararına aykırı olarak ve kurullarının değerlendirmesine fırsat vermeden yapmayı tasarladığı bu atama liyakate dayalı kriterlerimizi hiçe saymaktadır. Bu, üniversite özerkliği ve bölüm iradesine karşı yapılmış büyük bir darbedir. Bu atamanın bir an önce durdurulmasını talep ediyoruz. Üniversitemizin kurumsal yapısına hasar veren bir diğer karar ise 1995'ten beri felsefeden dilbilime, edebiyattan fiziğe, iktisattan matematiğe pek çok alanda 300'den fazla başlıkta kitap yayınlayan Boğaziçi Üniversitesi Yayınevinin faaliyetlerine son verilmesi. Her ne kadar atanmış rektörlük üniversitemiz bileşenlerinden ve kamuoyundan gelen yoğun tepkiler neticesinde aksini iddia etse de, son editörü de işten çıkartılan ve çalışan hiçbir personeli kalmayan yayınevinin fiilen kapatıldığı aşikârdır. Bir kamu araştırma üniversitesinin vazgeçilmez değerlerinden birisi; akademik ve bilimsel olarak nitelikli üretimi destekleyecek ve yayacak; kurumsal ve toplumsal hafızayı besleyecek ve koruyacak, bu yolla kamu yararı sağlayacak olan yayıncılık faaliyetlerinin yürütülmesidir. Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi; aynı Cinsel Tacizi Önleme Koordinatörlüğü ve Öğrenci İşleri Dekanlığı gibi, üniversitemize itibar ve değer katan, öncü ve örnek yapılardan biridir. Bu birimlerin, atanmış yönetimin gayriciddi ve hoyrat tutumlarıyla yok edilmesini kabul etmiyoruz. Üniversitemizin bilimsel, çoğulcu, katılımcı, özgürleştirici değerlerini korumaya ve geliştirmeye kararlıyız. 14 yıldır kurumumuzda ders veren ve üniversitemizin kültür ve sanat hayatına eşsiz bir değer katan Can Candan'ın işine son verilmesini takiben kampüse girişi hâlen engelleniyor. 25 Ekim'de Can Candan'ın davetli olduğu kulüp etkinliği de rektörlük tarafından yasaklanmıştı. Benzer bir şekilde, derslerine son verilen bir diğer hocamız Feyzi Erçin'in de katılacağı kulüp etkinliği 30 Ekim tarihinde engellendi. Bu yasakçı uygulamalar hem öğrencilerimizin eğitim haklarını gasbetmekte, hem de üniversitemizi çölleştirmektedir. Fakülte ve bölüm kararları yok sayılarak işine son verilen meslektaşımız Can Candan ile dersleri iptal edilen Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar'ın haksızca uzaklaştırıldıkları işlerine iade edilmesini talep ediyoruz. Atanmış rektörlük öğrenci protestolarını bir asayiş sorunu olarak görmeye, çözüm olarak ise güvenlikçi uygulamalardan medet ummaya devam ediyor. Kampüs içindeki en ufak bir ihtilafın çözümünü disiplin soruşturmaları açmakta ya da kolluk güçlerini okula davet etmekte gören rektörlük, bu hafta da üniversitedeki huzuru ve güvenliği bozma, hakaret ve tehdit gerekçesiyle öğrenciler hakkında dosya oluşturup savcılığa şikâyet etti. Naci İnci bu şekilde üniversite-içi tüm çözüm kanallarını atlamakta bir beis görmüyor. Öğrencilerin barışçıl protesto haklarını tanımayan bu anlayış, okulumuzun 2 lisans öğrencisinin devam eden tutukluluk hallerinin de sorumlusudur. Gerek eğitim ve öğretim hakkının cezalandırma ve şiddet yoluyla gasbı, gerek yapılan idari usulsüzlükler, gerekse Naci İnci'nin "Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna" başvurarak kendisi için öğrencilerimize ilişkin aldırdığı koruma tedbir kararı yönetim acizliğinin delilleri. Üniversitemiz yönetilemiyor. Bunun en önemli sebebi akademisyenlerin %95'inin ret oyunu almasına rağmen yönetici koltuğunda oturmaya ısrar eden Naci İnci ve ekibidir. Her türlü dayatmaya rağmen demokratik ve özerk üniversite mücadelemizi ilk günkü kararlılığımızla sürdürüyoruz. Üniversitemizin özgür ve eleştirel düşünceye dayalı eğitim ve araştırma standartlarından taviz vermiyoruz. Öğrencilerimizin çoğulcu, eşitlikçi ve katılımcı bir ortamda öğretim görmelerini sağlayamaya devam ediyoruz. Üniversitemizdeki tüm fakülte dekanları ve enstitü müdürleri seçimle göreve gelmelidir. Şeffaf ve demokratik yollardan belirlediğimiz Mühendislik Fakültesi Dekanı, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürleri bir an önce görevine atanmalıdır. Atanmış Rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimlerin istifasını talep ediyoruz. Tutukluluk hâline yapılan itirazları bu hafta reddedilen 2 öğrencimizin derhal serbest bırakılarak kampüse dönmelerini ve öğrencilerimize yönelik soruşturma ve davalara son verilmesini talep ediyoruz. Türkiye'de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar, direnişimizin 300. gününde de: Kabul Etmiyoruz Vazgeçmiyoruz! | |
(KÖ)