Fotoğraf: Beyza Kural, bianet
Haberin Kürtçesi için tıklayın
Afrin operasyonuna dair üniversitede lokum dağıtılmasına karşı "İşgalin, katliamın lokumu olmaz" pankartı açtıkları için "Terör örgütü propagandası" ile suçlanan 14’ü tutuklu 22 Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin davası bugün Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
Tutuklu ve tutuksuz öğrencilerin tamamı duruşmada hazır bulundu. Savunmalarını yapan öğrenciler suçlamaları reddederek tahliye ve beraat talebinde bulundu.
Ardından söz alan avukatlardan Aynur Tuncer dosyadaki hukuka aykırı deliller üzerine, Metin Sezgin söz konusu eylemin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiği üzerine, Levent Pişkin ise atılı suçun unsurlarının oluşmadığını savunarak öğrencilerin yargılandığı Terörle Mücadele Kanunu 7/2 maddesi yönünden savunma yaptı.
Son olarak söz alan avukat Yıldız İmrek de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi (AYM) karalarından örnekler sunarak hak ve özgürlüklere ilişkin beyanlarda bulundu. Avukatlar ilk aşamada derhal beraat, mahkemenin aksi kanaati halinde tutuklu öğrencilerin tahliyesini talep etti.
Mahkeme başkanı: Orta boşalmadan gelmiyorum
Mahkeme salonu küçük olduğu için duruşmayı izlemeye gelen çok sayıda kişi ayakta kaldı. Bazıları ise yere oturdu. Mahkeme başkanı Ömer Günaydın ayaktakilerin dışarı çıkarılmasını istedi. Salondan tepki veren isimlerden biri de CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'ydu.
Günaydın, avukatlara seslenerek "25 yıllık hukukçu olan vekil de gelsin ben size anlatayım. Bu şekilde yargılama yapılmaz" dedi. Ardından CHP'li Ali Şeker tepki gösterdi. Günaydın, "Siz kim olarak konuşuyorsunuz" diye sordu. Şeker "Ben İstanbul milletvekiliyim" dedi.
Mahkeme başkanı büyük salon olmadığını o nedenle duruşmayı küçük salonda yaptıklarını söyledi. "Güvenlik ortayı boşaltmadan ben gelmiyorum" diyerek salonu terk etti.
Atay: Pankartı sosyal medyadan öğrendim
Mahkeme Başkanı Ömer Günaydın, salonun düzeni sağlandıktan sonra geri döndü. 11.21'de başlayan duruşmada Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt alınması kararı verildi. Agah Suat Atay savunmasının hazır olduğunu belirterek şu ifadelere yer verdi:
"Saat 15.00'te Hakan Yılmaz hocamın dersi vardı. ben de olay günü sapancadaydım. Kampüse girdiğimde piramit denilen bölgeden geçerken kaos fark edince o bölgöye bakayım dedi. olay yerine baktım. etraftaki insanlara sordum ne olduğunu. ben de ne olacak diye seyretmeye başladım.
Mahkeme Başkanı (MB): Saat kaçtı?
Agah Suat Atay (ASA): Ben geldiğimde ne slogan ne alkış ya da eylem olduğunu düşündürten bir şey yoktu. Ben de izledim sıkıldım ve sonra gittim. iddianamede benim işaret ederek bir şeyler söylediğim iddia ediliyor. Öğrenci işleri dekanımız Zeynep Uysal ne yaptığımızı sordu ben de onu yanıtlıyordum. Olaydan sonra sosyal medyadan öğrendim pankartı, dövizleri.
MB: İsmen teşhis edebileceğin herhangi birini gördün mü, "Kürdistan faşizme mezar olacak" sloganını duydun mu?
ASA: Olayın nasıl geliştiği hakkında hiçbir fikrim yoktu. Dolayısıyla kimseyi tanımıyordum.
Mahkeme başkanı: Slogan atan birilerini gördün mü?
Felsefe öğrencisi Berke Aydoğan dersten sonra kütüphaneye gittiğini ve orada kalabalık bir ortam gördüğünü söyledi. Ardından izlemeye başladığını, izinsiz şekilde açılan masayla ilgili sorun olduğunu anladığını ve akademisyen Zeynep Uysal'ın gelmesiyle gerginliğin sona erdiğini, kendisinin de olayın ardından kütüphaneye geri döndüğünü söyledi.
Mahkeme Başkanı Günaydın, Aydoğan'a da pankart taşıyan, slogan atan birilerini görüp görmediğini sordu. Aydoğan kimseyi görmediğini, "Orada çok az bulunduğum için gergin ve hızlı geçti benim için. Olayın üzerinden çok zaman geçti. Ancak terör örgütü propagandası içeren bir slogan atmadım ya da eylemde bulunmadım" diye yanıtladı.
Avukat Levent Pişkin Aydoğan'a izinsiz masanın kime ait olduğunu sordu. Aydoğan bilmediğini söyledi. Mahkeme başkanı "İzinsiz olduğunu nereden biliyordun" dedi. Aydoğan küçük bir yer olduğu için konuşmaları duyduğunu söyledi.
Şükran Yaren Tuncer 13.30'a yakın dersten çıktığını, yemekhaneye ve kantine gittiğini söyledi. Kütüphaneye doğru ilerlerken slogan atan bir grup gördüğünü söyledi. "Bunlar hep duyduğum sloganlardı" diye konuştu. Onların arkasından geldiğini ve masanın karşısına gittiklerini gördüğünü söyledi. Ardından Zeynep Uysal'ın gelişi ve sivil polislerin müdahalesiyle beraber olayın bittiğini belirtti.
Mahkeme başkanı slogan atıp atmadığını sordu. Tuncer "Savaşa hayır barış hemen şimdi ile faşizme karşı omuz omuza sloganlarına eşlik ettim. Bunlar da her eylemde söylenilen evrensel sloganlar" diye yanıtladı.
Erkol: Gözaltında işkence gördüm
Yüksek lisans öğrencisi Zülküf Erkol, kütüphanede ders çalışırken gelen sesler üzerine merakla aşağı indiğini, uzaktan tartışmayı izlediğini, Zeynep Uysal ve güvenlik görevlilerinin stanttaki öğrencilere bir şey anlatmaya çalıştıklarını fark ettiğini ve kalabalığa biraz daha yaklaştığını söyledi. Yaklaşık 20 dakika sonra olay yerinden ayrıldığını ifade etti:
"Faşizme karşı omuz omuza sloganına eşlik ettim. Ama herhangi bir şekilde bir terör örgütünün propagandası içerdiğini düşünmüyorum. Siyasal bir eleştiri olarak ele alınmalı. Suçlamaları kabul etmiyorum. Gözaltında işkence gördüğüm için karakoldaki ifademi korku ve tedirginlik içinde verdim."
Öztürk: Okuluma devam etmek istiyorum
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler öğrencisi Yusuf Noyan Öztürk "Şiddetin her türlüsüne karşı çıkıyorum. Daha önce karakola girmemiş bir insan olarak 14 gün gözaltında kaldım, şiddet gördüm, tehdit edildim, ailemin ve benim geleceğimin karartılacağı yönünde tehditler aldım" diye konuştu.
Öztürk yaşanan olayla bir ilgisi olmadığını, Öğrenci İşleri Dekanı Zeynep Uysal'ın müdahalesiyle gerginliğin sona erdiğini gördüğünü söyledi:
"Böyle olaylar bizim okulumuzda çok sık meydana gelmez. O nedenle olayın yaşandığı alan kalabalıklaşmaya başladı. Ben de yakınlaşarak izlemeye devam ettim. Net olarak hatırlamasam da bazı sloganlara iştirak ettim. Attığım sloganlarda terör örgütü propagandası içeriği ve benim böyle bir niyetim yoktu. Böyle olaylarla ilgili daha önce yasal bir süreç yaşamadığım için suç olduğunu düşünmedim."
"Okuluma devam etmek istiyorum" diyen Öztürk tahliyesini ve beraatini talep etti.
Savcı: Güzide bir okulda eğitim görüyorsunuz
Savcı "'İşgalin katliamın lokumu olmaz' pankartı arkasında uzun süre bulunarak slogan attığını görüyorum. Boğaziçi Üniversitesi gibi güzide bir okulda eğitim görüyorsunuz ve öğrenci olarak memleket meselelerine hassasiyet gösteriyorsunuz. Biz de o yollardan geçtik ancak seni oraya iten saik neydi, onu merak ediyorum" diye sordu.
Öztürk olayın gelişme sürecini tekrar anlatarak "Siyaset Bilimi öğrencisiyim, gözlemlemeyi önemsiyorum" diye yanıtladı.
Kimya öğrencisi Esen Deniz Üstündağ da suçlamaları reddederek olay anında kütüphanede bulunduğunu, laboratuvara gittiği sırada güvenlik görevlileri ile Zeynep Uysal'ın izinsiz masadakilerle konuşmalarına şahit olduğunu ifade etti:
"Üç ay boyunca her yerde 'terörist' olarak anıldım. Bu süreçte bana ve sevdiklerime yaşatılanların telafisi olmayacaktır. Kimya öğrencisi olduğum için benim bir deneyim yedi saat sürüyor. Bu üç ay nedeniyle okulum en az iki yıl uzayacak. Terör örgütü propagandası içeren hiçbir slogan atmadım."
Öztürk: Propaganda değil siyasi eleştiri
Sevde Öztürk, olay günü kütüphanede ders çalıştığını, dışarıdan bir protesto gibi göründüğünü "izinsiz masa açan grubun bir takım kışkırtmalarına" karşı fiziksel bir çatışma olmadığını söyledi:
"Atılan sloganlarla terör örgütü arasında nasıl organik bir bağ kurulduğunu anlamıyorum. Barış içerikli sloganlar nedeniyle tarörist olarak yaftalanmayı kabul edemiyorum. Sloganların terör propagandası olarak değil siyasi eleştiri içeriğiyle anlaşılması gerektiğini düşünüyorum."
Mahkeme başkanı: Kürtçe biliyor musun?
Kübra Sağır savunmasında olay günü dersliğe giden yol üzerinde okul kulüplerinden birinin izinsiz masa açıldığını ve karşılıklı iki grubun münakaşa ettiğini gördüğünü söyledi. Masası olan grubun diğer grubun üzerine yürüdüğünü ancak arada güvenlikler olduğunu, Öğrenci İşleri Dekanı Zeynep Uysal ve sivil polislerin müdahalesiyle gerginliğin sona erdiğini ifade etti:
"Masa açan grup tarafından açılan görüntüler nedeniyle üç aydır tutukluyum. Kamuoyuna ve çevreme terörist olarak yansıtıldım. Terör örgütü propagandası yapacak hiçbir eylemde bulunmadım."
Mahkeme başkanı Günaydın, "İzinsiz bir masa açıldığını söylüyorsun, yapılan eylem izinli miydi" diye sordu. Başkan Günaydın "Gönül isterdi ki adliye koridorlarına taşan etkinlikler olmasın. Tabiki ülkenizin sorunlarına eğileceksiniz. Biz susun demiyoruz" diye ekledi.
MB: "Bijî biratiya gelan" diye bir slogan attın mı?
Kübra Sağır (KS): Hatırlamıyorum.
MB: Kürtçe biliyor musun?
KS: Anadilim.
MB: Benim de anadilim onun için aksanımda sorun yok. Anlamını biliyor musun?
KS: Yaşasın halkların kardeşliği.
Gürler: Çıplak bir halde darp edildik
Tutuklu öğrencilerden Tevger Uzay Tulay, olay anında tesadüfen orada bulunduğunu ve fiziksel bir müdahaleye şahit olmadığını söyledi.
Yine tutuklu öğrencilerden İsmail Gürler, ders çalışmak üzere kütüphanede olduğunu, kuzey meydanda gördüğü kalabalık üzerine oraya yöneldiğini ifade etti. "Herhangi bir örgütün adını ağzıma almadım, şiddet içeren bir eylem sergilemedim, buna tanık da olmadım. Bugüne kadar sadece derslerimle ve okulumla ilgilendim. Huzur ortamını bozacak hiçbir eylemde hayatım boyunca bulunmadım" diye konuştu. Gürler, kayda geçmesini istediğini belirterek gözaltı sürecinde yaşadıklarını anlattı:
"Eylemden sonra okula gitmekten vzageçmedim ama bir gün okuldan çıktığım anda yaka paça gözaltına alındım. Ekip otosunda iki buçuk saat darp edildim. Darp raporum var. Sonra Vatan Emniyet'e götürdüler. Muhammet Bilgin ile beni nezaret girişinde çıplak halde soydular ve o halde dövdüler."
Karakaş: Lokumlara ben de üzüldüm
Gürler'in sonrasında savunmasına başlayan Muhammet Bilgin hiçbir şekilde terör örgütü propagandası yapmadığını, kafeteryaya giderken sesleri duyması üzerine kalabalığa doğru yöneldiğini ve yaşananları izlediğini dile getirdi. Matematik bölümünden Deniz Yılmaz ve Türk Dili ve Edebiyatı öğrencisi Enes Karakaş da aynı yönde beyanlarda bulundu.
Karakaş savunmasında "bayrağa ve şehitlere hiçbir şekilde hakaret etmediklerini" ancak karşı tarafın "Sizin derdiniz Türk bayrağı ve şehitler" gibi "manipüle edici" söylemlerde bulunduğunu kaydetti. "Bu nedenle çiftlikbank benzetmesi yaparak popülist bir siyasi eleştiride bulundum" diye konuştu.
Lokumların yere dökülmesinin medyada infial yarattığını söyleyen Karataş "Açıkçası lokumlara ben de üzüldüm" dedi. Kimsenin kasten böyle bir eylemde bulunmayacağını düşündüğünü, güvenliğin bile elinin yanlışlıkla çarpmış olma ihtimalinin olduğunu belirtti.
Bir öğrencinin iddianamesi birleştirildi
Sosyoloji bölümünden tutuklu Mete Ulutaş, beyanında üç yıldır vegan olduğunu, hayatını bir canlının bile zarar görmemesi üzerine kurduğunu söyledi. Kütüphaneye giderken kalabalığı gördüğünü ve her iki gruptan da insanlarla ortamı sakinleştirmek adına konuştuğunu ifade etti.
Olayın 19 Mart'ta gerçekleştiğini ancak kendisinin 5 Mayıs'ta gözaltına alındığını ve bu sürede kaçmadığını, o nedenle delil karartma ya da kaçma şüphesi olmadığını kaydetti.
Ulutaş'ın iddianamesi diğer 13 tutuklu öğrenciden ayrı hazırlansa da iki iddianame mahkeme heyetince birleştirildi.
Tutuksuz öğrenciler savunma yapıyor
Matematik bölümünden Emir Eray Karabıyık "Olayı izlemek üzere orada bulunduğum için yargılanıyorum. Öğrencilik haytımı sekteye uğramaması için beraatimi aksi takdirde adli kontrol hükümlerinin kaldırılmasını istiyorum" dedi.
Onur Eren "Üniversite öğrencisiyim ve üniversite yurdunda kalıyorum. Suçlamaları kabul etmiyorum. Nitekim görüntüler de bunu desteklemektedir" sözleriyle derhal beraat ve adli kontrol hükümlerinin kaldırılması taleplerinde bulundu.
İbrahim Musab Curabaz savunmasında "Şiddetin propagandasını yapıyor olmak 2016'da Kızılay'daki patlamayı yaşayan benim için kabul edilemez bir suçlama" dedi. Curabaz iki aydır sosyal medyadan veya çevresi tarafından "vatan haini", "terörist" gibi kavramlarla suçlandığını da savunmasına ekledi.
Hamza Dinçer tartışmayı izlediğini ve bitmek üzereyken alandan ayrıldığını ifade etti. Sivil polislerin geldiği sırada evde olmadığını, kendi iradesiyle ifade vermeye gittiğini ve dokuz gün gözaltında tutulduğunu belirtti.
Tutuksuz yargılanan öğrencilerden Psikoloji bölümünden Ali İmran Şirin, Fizik öğrencisi Denizhan Eren, Tarih bölümünden Mustafa Ada Gök ve Deprem Mühendisliği doktora öğrencisi Kültigin Demirlioğlu da savunmalarında suçlamaları reddederek derhal beraat ve adli kontrol şartının kaldırılması taleplerinde bulundu.
Duruşmayı izleyenler
Duruşmayı izleyenler arasında çok sayıda avukat, akademisyen ve öğrencilerin ailelerinin yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) milletvekilleri Ali Şeker ile Sezgin Tanrıkulu, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, CHP eski milletvekili Binnaz Toprak, İsveç ve İsviçre konsolosluklarından temsilciler yer aldı.
Ne olmuştu?
19 Mart'ta Boğaziçi Üniversitesi'nde "Afrin Lokumu" dağıtılmasına tepki gösteren öğrenciler “İşgalin katliamın lokumu olmaz“ yazılı bir pankartla eylem yapmıştı.
Öğrenciler önce sosyal medyada daha sonra da Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından hedef gösterilmişti.
Olayın ardından farklı tarihlerde ev, yurt baskınlarıyla ve kampüs içinde gözaltına alınan öğrencilerden 14'ü tutuklanmış, sekizi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.
İddianamede ne var?İddianamede öğrencilere Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 7/2 maddesi olan "Terör örgütü propagandası yapmak" suçlaması yöneltiliyor. Savcı Ergün Güçlü'nün hazırladığı iddianamede öğrenciler “Türk Silahlı Kuvvetleri’ni bölgede işgal gerçekleştiren, şiddet uygulayan gayrı meşru güç olarak göstermek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, Türk Silahlı Kuvvetlerini itibarsızlaştırmayı amaçlamak” ile suçlanıyorlar. Öğrencilerle ilgili bilgilerde “slogan atmak”, “protesto amacıyla yapılan alkışlama etkinliğe katılmak”, “saldırıya yeltenen grup arasında olmak” gibi ifadeler yer alıyor. “Savaşa hayır” sloganı iddianamede İddianamede “İslam Araştırmaları Kulübü organizesinde Zeytin Dalı Harekatı’nın başarıyla tamamlanması sonrasında gayet insani duygularla düzenlenen lokum dağıtımı etkinliği sırasında şüphelilerin, barışçıl biçimde etkinlik yapan öğrencilere fiziksel şiddet uygulamaya çalışmaları üzerine soruşturma başlatılmıştır” ifadesi yer aldı. Sanık öğrencilerin “Saray Savaş Halklar Barış İstiyor, “İşgalin Katliamın Lokumu olmaz”, “Savaşa hayır barış hemen şimdi”, “Katil AKP işbirlikçi ÖSO”, “Saray savaş halklar barış istiyor” sloganları attıkları belirtildi. TMK 7/2 Terör örgütünün; cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenmesine iştirak etmemiş olan yayın sorumluları hakkında da bin günden beş bin güne kadar adli para cezasına hükmolunur. |
(TP)