Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin (İİBF) dağıtılma önerisi bugün üniversite senatosunda oylanacak.
Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyeleri ve mezunlarına göre bu öneri, İİBF’nin kapatılma riskini beraberinde getiriyor.
Konuyla ilgili bianet’e bilgi veren Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Köroğlu, söz konusu gelişmeyi “2021 yılında Melih Bulu’yla başlayan kayyım rektör atamalarının devamı bir uygulama” olarak değerlendirdi.
“Gecekondu fakülteleri”
Köroğlu, açıklamasına şöyle devam etti:
“Akademik hayatta fakülteler kurulur, kapatılır, bölünür, yeni bölümler açılır. Bu bütün dünyada gayet normal bir uygulama iken, söz konusu Boğaziçi olduğunda kayyım rektörlük uygulamasının bir devamı olarak karşımıza çıkıyor. Kurumların içinden bir ihtiyaç doğduğu zaman; özgür, özerk, demokratik üniversite dediğimiz şeffaf ve yatay yönetişimi içeren akademik kurumlarda görülen bir uygulamadır fakültelerin bölünmesi.
“Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte sadece rektör atamaları değil, üniversitelerdeki tüm kararlar aslında Cumhurbaşkanlığına geçmiş durumda. Nitekim Boğaziçi'ne Melih Bulu’yu atadıkları esnada iki adet, tamamen üniversitenin imkânları ve ihtiyaçlarıyla alakasız gecekondu fakülte açtılar. Bunlardan biri Hukuk Fakültesi, diğeri ise İletişim Fakültesi. Aynı şekilde araştırma merkezleri açtılar ve Meslek Yüksekokulu’nu bir gecede fakülteye çevirdiler.
Paraşüt uygulaması
“Bu uygulamaların devamı olarak bir takım kararlar almaya devam ediyorlar ve bunları biz öğretim üyelerine asla sormuyorlar.
“Fakültenin dağıtılma kararının senatoda görüşüleceğini dolaylı yollardan öğrendik. Senato da zaten kayyımın yönettiği, kendi seçtiği ve –Boğaziçi’nde paraşüt adını verdiğimiz– bölümlerin ihtiyaç ve talepleri dışında dışarıdan atanan isimlerle oluşturulan bir yer. Sadece birkaç temsilci kayyım döneminden önce atanmış ve seçilmiş.
“Lütfen takip edin bu gelişmeleri, çünkü her an değişebilir. Yukarıdan, YÖK’ten –YÖK de bir anlam taşımıyor artık hatta– direkt Beştepe’deki ofislerden gelecek bir emirle bu uygulamadan vazgeçilebilir. Kesinlikle keyfi değil bu uygulamalar. Kayyım rektörlüğün herhangi bir tasavvur hakkı olduğunu düşünmüyorum çünkü. Türkiye'de vakıf üniversiteleri dahil bütün üniversitelerin yöneticileri şu anda kayyımlıktır. Hepsi Cumhurbaşkanlığı tarafından atanmaktadır.
“Yıkımın bir parçası”
“Üniversitelerin kendi içinden gelen kurumsal bilgi ihtiyaçları ve talepleri artık hiçbir şekilde dikkate alınmıyor. Bunun da frenleri patlamış şekilde uygulandığı yer Boğaziçi’dir.
“Boğaziçi Üniversitesi bırakın Robert geçmişini, 50 senelik bir kamu üniversitesi. Bu 50 sene içerisinde oluşmuş bir gelenek, bir tarih var. İnsanlar birlikte çalıştılar, iş yaptılar. Tarih Bölümünden bir arkadaşımız için, Matematik Bölümünden bir arkadaşımız çaba harcayabildirdi. Bu karar ve kararlar, tüm bunları sıfırlamak isteyen bir çaba ve çok somut sonuçları olacak. Binalar boşaltılacak, birlikte hareket etme potansiyeli günbegün azalacak. İşte bunu yapmak istiyorlar. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi yönetimi, akademik birimlerini, öğretim üyelerini ve öğrencilerini düşman olarak gören bir yer. Üç senedir yaşadığımız yıkım sürecinin bir parçası bu. Kayyımların yetkisinin daha çok artacağı bir dönemle karşı karşıyayız.”
BÜMED’den açıklama
Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği’nin (BÜMED) konuyla ilgili açıklaması ise şöyle:
“Boğaziçi Üniversitesi, zengin akademik mirası ve değerleriyle Türkiye'nin en prestijli eğitim ve kültür kurumlarından biridir. Ancak, son üç yılda, örneği görülmemiş bir saldırı altında kalmıştır. Bu saldırının en son ve en ciddi adımı, üniversitemizin temel direklerinden biri olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nin (İİBF) kapatılarak işlevsiz hale getirilmesi tehdididir.
Boğaziçi Üniversitesi mezunları olarak, üniversitemizin özgün ve özgür ruhunu, bilim, dayanışma ve çeşitliliği savunan değerlerini korumak amacıyla üniversitemizin köklü geleneklerine ve birlikte yarattığımız Boğaziçi ruhuna aykırı olan bu keyfi ve temelsiz planın derhal geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Senatosu'ndaki öğretim üyelerimizden, bu tarihi anda, üniversitemizin birliğini ve geleceğini korumak adına, özgür ve özerk bir akademik ortamın gerektirdiği sorumlulukla hareket etmelerini bekliyoruz.
Boğaziçi Üniversitesi'nin değerlerini, akademik özgürlüğü ve topluluğumuzun birliğini korumak için bu kritik zamanda sesimizi yükseltiyor ve kamuoyunu üniversitemize verilecek olan hasarın önlenmesi için harekete geçmeye davet ediyoruz.” (TY)