*Fotoğraf: Aslı Kalaycıoğlu
Yükseköğretim Kurulu'nun (YÖK) Boğaziçi Üniversitesi'nin rektörlüğüne adaylık için belirlediği başvuru süresi yarın (2 Ağustos) doluyor. Akademisyenlerin 19 rektör adayına ilişkin "güven oylaması" da önceki gün (30 Temmuz) sonuçlandı.
Oylama sonuçlarına göre, akademisyenler iki adayı "desteklemeyeceklerini" duyurdu. Bu adaylardan biri, 2 Ocak'ta atanan rektör Melih Bulu görevden alındıktan sonra rektörlüğü vekaleten yürüten Prof. Naci İnci. Bir diğer "desteklenmeyen" ise, "Boğaziçi artık bilim yapıyor" haberlerini paylaştığı için eleştirilen ve Bulu'nun yardımcılığını kabul eden ilk akademisyen olan Prof. Gürkan Kumbaroğlu.
Süreci, Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Tınaz Ekim ve desteklenen rektör adaylarından Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Ayşe Mumcu ile konuştuk.
Neden aday belirleme ve "güven oylaması" yöntemini tercih ettiniz?
Tınaz Ekim: YÖK, 2 Ağustos'a kadar adaylıkları topluyor. Hem Boğaziçi'nden hem de dışarıdan adaylar başvuruyor. Melih Bulu, 15 Temmuz'da görevden alındı ve 2 Ağustos'a kadar süre tanındı adaylık için. Fakat hiçbir değişiklik yok rektör belirleme sürecinde, yani Bulu atanırken hangi süreçler işletildiyse şu anda da o süreçler işletiliyor.
Bir seçim yapılsa dahi YÖK ve Cumhurbaşkanlığı'nda bu seçim sonuçlarının göz önüne alınma oranı son derece düşük. Biz de öğretim üyeleri olarak bir seçim yapmamaya karar verdik, bu konuda Boğaziçi Üniverstesi'nin farklı bileşenleri farklı uygulamalar yapıyorlar, seçim adı altında farklı şeyler yapılıyor. Biz öğretim üyeleri bu şartlar altında seçim yapmamızın anlamlı olmadığına karar verdik ve bir seçim yapmadık.
Takvim darÖncelikle takvim inanılmaz dar. Normalde rektörlük başvuruları yapılır, bu bir kampanya gibidir, rektörler vizyonlarını açıklarlar ve oy verecek olanların bu rektörleri tanıma süreci olur. Böyle bir sürece imkân tanımayacak kadar sıkıştırılmış bir takvim. Öte yandan rektör belirleme sürecinde herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Yaptığımız seçimin sonucunun göz önüne alınacağına dair bir gösterge yok. Dolayısıyla farklı bir yaklaşımın daha anlamlı olacağını düşündük. | |
Desteklediğiniz rektör adayları ne vaat ediyor?
Senato'da kabul edilmiş akademik ilkelerimizi ve son yedi ayda Boğaziçi'nin yaşadığı tahribatı düzeltmek için çalışacağını taahhüt eden rektör adayları istiyoruz. Uzun vadede de üniversitelerdeki rektör belirleme ve yönetim şeklini iyileştirmeye yönelik çalışacağını taahhüt eden rektör adayları istiyoruz.
Desteklediğimiz 17 adayımız bu taahhütlerle geldiler. Bu meslektaşlarımızın hepsi Boğaziçi'ne sahip çıkan, sorumluluk almak isteyen, hem akademik olarak hem de idari olarak yetkin insanlar. Hepsi meşru adayımız ve hepsinin arkasındayız. Meşru adaylarımızdan birisinin rektör atanacağını umuyoruz.
Oylamaya katılan her akademisyen, tüm listede adaylığına "kesinlikle" karşı olduğu adları işaretledi. Oylamaya sadece Boğaziçi Üniversitesi kamusuyla adaylığını paylaşan ve üniversitede tam zamanlı çalışan adaylar dahil edildi. Oy verenlerin en az üçte birinin karşı çıktığı kişiler "desteklenmeyen" adaylar olarak belirlenirken, bu durumda olmayan diğer isimler Boğaziçi Üniversitesi'nin desteklenen adayları oldular. | |
Kuvvetli mesaj
Bu oylamada, 746 kayıtlı seçmenden yüzde 82'si oy kullandı. Bu son derece yüksek bir katılım oranı. Desteklenmeyen adaylar için belirlediğimiz yüzde 34 eşik değerinin çok üstünde oranlarla, yüzde 93 ve 95 oranlarıyla, bu kişilerin rektör adaylıklarına karşı çıkıldı. Bu çok kuvvetli bir mesajdır. "Belli bir azınlık karşı çıkıyor" eleştirilerine de çok net bir cevaptır. Boğaziçi camiası Naci İnci ve Gürkan Kumbaroğlu'nun rektör olmasını istemiyor. Adaylıklar devam ediyor. Biri bize açıklamadan pekâlâ gidip YÖK'e aday olabilir içeriden ya da dışarıdan. Ama biz bu değerlendirmeye katılmayan hiçbir adayı da desteklemiyoruz.
Öğrencilerin ve mezunların, sürecin dışına itildiklerine dair akademisyenlere eleştirileri var. Öyle mi oldu?
Öğrenciler ve mezunların söz sahibi olmak istemesi çok değerli bir şey. Bunun ne kadar değerli olduğunun hepimiz farkındayız. Neden oy vermek istiyorlar? Çünkü hakları gözetilmiyor öğrencilerin, sesleri duyulmuyor. Öğrenciler seslerini duyurmak istiyorlar haklı olarak. Ama bu uzun soluklu bir mücadele. Kanunları ve yönetişimi değiştirmeden seçim yapsaydık da seçim yapmış olmayacaktık. Kalıcı bir düzenleme, düzeltme ve iyileşme sağlamış olmayacaktık.
Üniversitelerde Yönetişim Yapılanması Çalışma Komisyonu'muz çok önemli raporlar yazdı. Tüm dünyadaki modelleri ayrıntılı bir şekilde inceleyip yazdıkları raporları Ankara'ya sundular. Bu modellerde çeşitli bileşenlerin iradesini göstermesi ya da temsil edilmeleri için değişik yöntemler mevcut. Bu kanallarla biz sadece Boğaziçi'nde değil Türkiye'de rektör belirleme sürecine dair bir tartışma başlatmış olduk. Bunun devam etmesi ve olumlu yönde sonuçlanması çok önemli.
Metropoll'ün yaptığı ankete göre, halkın yüzde 73'ü rektörlerin atanmasına karşı. Yani bunu sadece 746 Boğaziçi akademisyeni söylemiyor, bütün Türkiye söylüyor.
"Görevimiz, tahribatı onarmak"
Desteklenmeyen adayları kabul etmeyeceklerini açıkladı akademisyenler. İnci ya da Kumbaroğlu rektör olursa Boğaziçi bileşenlerinin tavrının ne olacağı da açık. Ama desteklenen 17 adaydan biri rektör olursa ne olacak? Siz neyi amaçlıyorsunuz rektör olursanız?
Ayşe Mumcu: Bu süreci aslında bir geçiş dönemi olarak görüyorum; sanırım bütün hocalarımız da bunu bu şekilde görüyor. Biliyorsunuz, 2016'da başlayan ama 2021'deki atamayla daha sıkıntılı hale gelen üniversitelerde rektör belirleme süreci var.
Üniversitenin desteklediği adaylardan birinin, ben de dahil, atanması durumunda öncelikli görevimiz; son yedi ayda üniversitemize yapılan hasarları onarmak, üniversiteyi eski huzurlu ortamına geri döndürmek ve üniversitenin asıl amacı olan eğitim ve araştırma faaliyetlerine tekrar odaklanmasını sağlamak olacak.
İkinci amacım da ülkemizin yükseköğretim sisteminde yaşadığı bu krizi aşmak için daha özerk, şeffaf, hesap verebilir bir sistemi oturtabilmek.
Sistemde şu an çok merkeziyetçi bir yapı var. Son 10-15 yılda da üniversite sayısı çok arttı ve bunların misyonları da çeşitlendi. Dolayısıyla tek ceketin bütün üniversitelere giydirilmeye çalışılması da çok kısıtlayıcı diye düşünüyorum.
"Aday belirleme yöntemi, öğrencileri ve mezunları sürecin dışına itti" eleştirisine katılıyor musunuz?
Bunu, şu anki durumun bize dayattığı kısıtlar içinde bir tercih olarak görmek lazım. Alternatif aday belirleme sistemlerinden hangisini uygulayalım diye düşünmeye pek de vaktimiz olduğu söylenemez. Şu an belirlenen sistemin kısıtlı zaman içinde verilecek en iyi karar olduğunu düşünüyorum. Zaten mevcut hukuki çerçeveye uymayan bir sistemi dayatmanın ve zorlamanın faydası olacağını düşünmüyorum şahsen.
O yüzden bir önceki sisteme yakın bir çerçevenin uygulanabileceğini düşündük. Bu kadar kısa zamanda bu sisteme mezunları, öğrencileri, çalışanları eklemenin zorlukları var. Bunun iyi düşünülüp tasarlanması gerekiyor. Üniversite dediğimiz kurum aslında mezunlardan, öğrencilerden, çalışanlardan ve tabii akademisyenlerden oluşuyor; hatta bunu daha genişletmek de mümkün. Bu paydaşların temsiliyet ağırlıklarının ne olacağı da üzerinde ayrıca çalışılması gereken bir konu.
Dolayısıyla bu eleştirilerin önemli olduğunu ve desteklenen adaylardan birinin atanması durumunda da işte tam da bu sistemin nasıl olacağı konusunda üniversitenin çalışma yapıp bunun hayata geçirmek için uğraşacağını düşünüyorum. Ama bu kısa dönem bütün bunların doğru ve anlamlı bir sekilde yapılması mümkün değil.
Türkiye akademisinin geleceğine ilişkin hayaliniz ne?
Boğaziçi Üniversitesi'nde hukuki ve kurumsal çerçevenin bize koyduğu sınırlar içinde aslında akademik özerkliği tesis edebilmek için yıllardır uyguladığımız aşağıdan yukarıya çalışan, katılımcı ve demokratik bir yönetişim sistemimiz var.
Fakat şu anki hukuki çerçevenin kısıtları var. Üniversitelerin mali, örgütsel ve istihdama yönelik özerklikleri yok. Biz bir araştırma görevlisi alırken bile YÖK'ten izin almak zorundayız ve bu bazen çok uzun sürebiliyor.
Bütçemiz devlet tarafından belirleniyor, bu anlaşılır bir şey. Ama bütçenin hangi kalemlere ayrılacağı da merkezi biçimde belirleniyor. Yani siz bütçeler arasında kaydırma yapamıyorsunuz.
Bence Boğaziçi'nin ve Türkiye'deki pek çok üniversitenin daha fazla kamu yararı yaratamıyor olmasının önündeki en büyük engel aslında kurumsal özerkliğin tam olarak üniversitelere verilmemiş olması. Benim hayalim öncelikle bu engelleri ortadan kaldırmak ve üniversitelerin önünü açmak olurdu.
Akademisyenlerin desteklediği rektör adaylarıFikret Adaman, Yavuz Akpınar, Yasemin Bayyurt, Taner Bilgiç, Mine Eder, Metin Ercan, Emine Erktin, Ayşe Gürel, Cengiz Kırklı, Ayşe Mumcu, V. Erkcan Özcan, Murat Saraçlar, Cem Say, Ali İ. Tekcan, M. Burçin Ünlü, Can A. Yücesoy, Ünal Zenginobuz | |
(DŞ)