7-8 Nisan 2004 tarihleri arasında yapılan toplantılara konuşmacı olarak Kjell Olaf Jensen (Norveç PEN klübü başkanı), Sara Whyatt , (Uluslararası PEN - Cezaevindeki Yazarlar Komitesi program direktörü), Profesör Alfred de Zayas (İsviçre Roman bölgesi PEN klübü genel sekreteri ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği'ne bağlı İnsan Hakları Komitesi eski genel sekreteri), Ragıp Zarakolu (yayıncı, Türkiye Yayıncılar Birliği'ne bağlı Yayınlama Özgürlüğü Komitesi başkanı), Müge Sökmen (yayıncı, Türkiye PEN Yazarlar Derneği - Cezaevinde Yazarlar Komitesi başkanı), Ragıp Duran (gazeteci ve medya etiği okutmanı), Hrant Dink (Agos gazetesi başyazarı), Ümit Öztürk (Uluslararası Af Örgütü Gazeteciler Ağı başkanı ve Londra merkezli Akdeniz Araştırmaları Ağı (Mernet) CEO'su), Fikret Ilkiz (avukat, Türkiye PEN Yazarlar Derneği - Cezaevinde Yazarlar Komitesi danışmanı), Şanar Yurdatapan (besteci ve ifade özgürlüğü kampanyacısı) ve Metin Celal (yayıncı, Türkiye Yayıncılar Birliği genel sekreteri) katıldılar.
Panel konuşmacıları Türkiye'de sivil ve siyasal haklar konusunda genel bir tablo sergileme olanağı buldular. Ele alınan konular özellikle ifade özgürlüğü, Türkiye'de son iki yıllık süreçteki yasal mevzuat değişiklikleri ve bunların uygulamaya konmasında yaşanan güçlükler üzerine yoğunlaştı. İki gün süren etkinliğe, aralarında Türkiye'nin BM Daimi Temsilciliği kadrosundan ve Cenevre'deki Türk ve Kürt kuruluşlarından kişilerin de bulunduğu bir uluslararası izleyici topluluğu katıldı.
Konuşmacılar, yasal mevzuattaki değişmelerin Türkiye'de köklü değişiklikler için umut ve iyimserlik verdiğini, ancak bu olumlu adımların halen yürürlükte olan diğer cezalandırıcı yasalar ve yargı kurumlarındaki bürokrasi nedeniyle risk altına girdiğini belirttiler.
Paneller, IPA proje yöneticisi Alexis Krikorian ve Norveç PEN klübü başkanı Kjell Olaf Jensen tarafından yapılan tanıtım konuşmasıyla başladı. Bunu, Şanar Yurdatapan tarafından Türkiye'de ifade özgürlüğü üzerine kısa bir video gösterimi yapılması izledi.
Konuşmacılar
* Alfred de Zayas, Türkiye'de yasal mevzuattaki değişmelerin kısa bir değerlendirmesini yaptı ve 2005 yılında ek bir değerlendirme yapılacağı zaman, Türkiye'nin bu alandaki çalışmalarını Avrupa Birliği tarafından belirlenen ilerleme çizelgesini tatmin edecek bir düzeye getirmiş olması gerekeceğini belirtti. Zayas ayrıca, ordu ve polis mensuplarına yönelik davalar açılmasının tatmin edici düzeyde olmadığını ifade etti.
* Sara Whyatt , "bugün Türkiye'de her ne kadar sırf yazdığı yazılardan dolayı cezaevinde bulunan yazarlar olmasa da, en az 40 kitabın yazarları ve/veya yayıncıları yargılanmaktadır ve bunlardan bazıları bugün burada aramızda bulunmaktadır" dedi. Whyatt ayrıca, Türkiye'de terörle mücadele mevzuatının en ağır kısımlarının ortadan kaldırılmasının memnunluk verici olduğunu, ama "tüm değişikliklere karşın halen yürürlükte olan diğer yasaların, yazıları sadece bu sakıncalı konularda resmi görüşe karşı durmaktan ibaret olan yazarları 'terörle mücadele' adına cezaevine koyma fırsatı verebileceği yönünde PEN'in kaygıları olduğunu" belirtti. Whyatt konuşmasını, Uluslararası PEN'in "Türkiye'de herkesin baskı görme korkusu duymadan görüşlerini dile getirebileceği" bir günü görme umudunu taşıdığını söyleyerek tamamladı.
* Fikret İlkiz , Türkiye hükümeti tarafından son iki yıl içinde yürürlüğe konulan bir dizi "Uyum Yasaları" ile ilgili bilgiler vererek konuşmasına başladı. İlkiz, yedi adet uyum yasaları paketinin ağır cezaları azaltma ya da ortadan kaldırma bakımından olumlu değişmelere olanak verdiğini belirtti. İlkiz, "buna karşın, yasal mevzuat değişikliklerinin ardından Basın Yasası temelinde açılan davalarda verilen para cezaları ödenemeyecek kadar yüksek boyuttadır. Gazeteciler, gazete ve dergi yayıncıları ve matbaacılar, böylesi yüksek orandaki para cezalarını ödemeyecek oldukları için, yakında hapis cezası ile karşı karşıya geleceklerdir. Yerel basın özellikle zor durumdadır" dedi. İlkiz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile tam uyumlu olması yolunda ifade özgürlüğünü engelleyici yasaların Haziran 2004 itibariyle kapsamlı olarak değiştirilmesini öngören "ifade özgürlüğü yol haritası"nın olumlu bir adım olduğunu, ama Türk Ceza Yasası'nda yapılması öngörülen değişikliklerin yalnızca politikacılar ya da yasa koyucular nezdinde değil, tüm kamuoyu nezdinde tartışmaya açılması gerektiğini sözlerine ekledi.
* Müge Sökmen , konuşmasında "namus cinayetleri" ve "müstehcen yayınlar yasası" konularına değindi. Sökmen, "namus" kavramının çoğunlukla kadınları ve özellikle de kırsal kesimlerde yaşayan kadınları mağdur ettiğini ve kadınların ailenin "namus ve şerefine" leke getirdiği gerekçesiyle ve bazen bu kadınların tecavüzcü kişiler tarafından hamile bırakılan mağdurlar olduklarına bile bakılmadan aile bireyleri tarafından infaz edildiği çok sayıda vakanın mevcut olduğunu belirtti. Sökmen, bir dizi kadın kampanya gruplarının çabaları sonucunda "namus" kavramı çevresinde bazı yasal mevzuat değişikliklerinin gerçekleşebildiğini vurguladı. Sökmen ayrıca, muzır yasası olarak da bilinen müstehcen yayınlar yasası konusunda kendi yaşadığı deneyimi de aktardı. Sökmen, kendisinin yayınevi tarafından bir Kadın Argosu Sözlüğü yayınlandığını ve kitabın yasaklanarak hem yayıncının hem de yazarın yargılanmakta olduğunu belirtti.
* Ragıp Duran , Türkiye'de basın ve yayın dünyasını çevreleyen bir dizi sorunlar olduğunu ifade ederek konuşmasına başladı. Duran, Türkiye medyasında bir avuç işadamının tekelleşmesi ve bu kişilerin yayın politikası üzerindeki kontrolleri ve kendi ticari çıkarlarını gözetmelerinden kaynaklanan olumsuz etkilerin yanı sıra, Türkiye medyasında "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Türkiye'deki siyasal ve toplumsal yaşamdaki konumu, işlevi, baskınlığı ve ayrıcalıkları; Türkiye Devleti'nin resmi ideolojisi olarak kendini gösteren Kemalizm konusunda akademik bile olsa eleştirel-araştırmacı etkinliklerde bulunmak; Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1915 yılında Doğu Anadolu'da Ermeni nüfusa yönelik olarak yapılan ve bazı Batı kaynakları tarafından 'soykırım' olarak değinilen operasyon; ve Şeriat ya da Siyasal İslam olarak nitelenen hareket" şeklinde tanımladığı "beş büyük tabu" olduğunu belirtti. Duran, halen yürürlükte olan ceza yasalarının, söz konusu tabulara değinme ya da eleştirme niyetinde olan kişilere karşı hala son derece caydırıcı ve tehdit edici nitelikte olduğunu ifade etti.
* Metin Celal , konuşmasında yasal mevzuat reformları ile gerçeklikte yapılan uygulamalar arasındaki çelişkilerden örnekler verdi. Celal, oyuncu Adrian Brody'e bir Oscar ödülü kazandıran "Pianist" adlı filmin Türkiye sinemalarında serbestçe gösterimde olmasına karşın, söz konusu filmin kitabının Türkçe tercümesinin müstehcenlik temelinde yasaklandığını belirtti. Benzeri bir çelişkili uygulamayla, Marquis de Sade tarafından yazılan Yatak Odasında Felsefe adlı kitabın Türkçe tercümesinin, kitabın ilk yayınlanışından 200 yıldan fazla bir süre sonra yasaklandığını ifade etti. Celal, değişikliğe uğrayan yasaların yerine başka ceza yasalarının uygulanmasının, yasal mevzuat reformlarının önünde bir engel oluşturduğu görüşünü dile getirdi.
* Ragıp Zarakolu , Türkiye'nin hala bir "ulusal güvenlik" konsepti konusunda takıntısının olduğunu ve bu nedenle de Türkiye'nin sıkı kontrol altında bir demokrasi görünümünü verdiğini ifade etti. Zarakolu, Devlet ve ona bağlı kurumların her tür eleştiriye karşı korunması konusundaki aşırı takıntının, bir hoşgörüsüzlük ve cezalandırma tavrıyla sonuçlandığını belirtti. Zarakolu, böylesi bir tavrın yayınlama özgürlüğüne karşı ağır bir tehdit oluşturduğunu ve bunun da yazar ve yayıncıların Kürt ve Ermeni toplumlarının tarihi ve yaşamı konuları da dahil olmak üzere çok sayıda konuda yazma ve yayınlama etkinliklerini son derece güçleştirdiğini söyledi. Zarakolu konuşmasında ayrıca yargılanan ve hapsedilen yazar ve yayıncılarla ilgili örnekler de verdi.
* Hrant Dink , konuşmasında Türkiye'de yaşamakta olan Ermeni azınlıkla ilgili genel bilgiler sundu ve Türkiye'deki Ermeni azınlığın diğer azınlıklar yanında yaşamakta olduğu güçlükleri anlattı. Dink, yakın yıllarda yapılan yasal mevzuat değişikliklerine karşın, Ermeni vakıflarının ve kuruluşlarının taşınmaz mülk edinmelerinin hala neredeyse tamamen olanaksız olduğunu belirtti. Dink ayrıca Ermeni dili, edebiyatı ve tarihi konusunda üniversite düzeyinde eğitim olanaklarının mevcut olmayışının kaygı verici olduğunu sözlerine ekledi.
* Ümit Öztürk , yurtdışından bir "kuşbakışı açıyla" yaptığı gözlemleri kişisel bir kapasitede sundu. Öztürk, Türkiye'de son iki yılda yapılan yasal mevzuat değişikliklerinin "daha iyiye yönelik değişme bakımından umut ve iyimserlik veren" bir nitelikte olduğu görüşünü dile getirdi ve "sağlanan gelişmeler, kendini adayarak çalışan uluslararası kuruluşların desteği olmadan mümkün olamazdı" dedi. Öztürk ayrıca, Türkiye diplomatik kurumları ve yurtdışında yaşayan Türkiyeli mülteci/göçmen kuruluşları arasındaki iletişimin son derece zayıf olmasından duyduğu hoşnutsuzluğu ifade etti. Öztürk, tarafların birbirleriyle ilgili olarak on yıllardır sürmekte olan önyargıları ve şüpheciliği artık terk etmeleri gerektiğini savundu ve ayrıca "herkesi kapsayan" etkinliklerin yokluğuna ve öğrenim, araştırma, eğitim verme, yayın ve lobi çalışmaları gibi etkinliklerin yurtdışında son derece zayıf düzeyde olduğuna değindi. Öztürk bunun yanı sıra, yurtdışındaki Türkçe medyanın bilinç uyandırmada önemli bir görevi ve sorumluluğu olduğunu ve bir tür oto-sansür uygulamasından kaçınabilmek için, bu yayın organlarının kendilerini ne diplomatik kurumlardan ne de Türkiyeli mülteci/göçmen kuruluşlarından gelebilecek herhangi bir baskı ya da tehdit altındaymış gibi hissetmemelerinin sağlanması gerektiğini vurguladı.
* Şanar Yurdatapan , Türkiye'de çok sayıda yazar, yayıncı, sanatçı ve aktivistlerin sürdürdüğü İfade Özgürlüğü Girişimi adlı kampanyayla ilgili bilgiler verdi. Yurdatapan, söz konusu kampanyanın dokuz yıl önce başladığını ve yayınladıkları ve dağıttıkları bir dizi kitapçıklar nedeniyle hala yargılanmakta olduklarını belirtti. Yurdatapan, herkesi 21 Kasım 2004 tarihinde yapılacak olan "İfade Özgürlüğü için 4. İstanbul Buluşması" başlıklı etkinliğe katılmaya çağırdı.
Konuşmacılar ve etkinliği düzenleyenler, Türkiye yetkililerine sırf Türkiye Devleti'ni eleştirdikleri için yazarlara ve yayıncılara ağır para cezaları ve hapis cezaları veren ceza yasalarının ortadan kaldırılması çağrısında bulundular. (ÜÖ/EK)