BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Türk, Lübnan ve Suriye'de eş zamanlı olarak meydana gelen çağrı cihazı patlamalarının ardından, Çarşamba günü nüfuz sahibi tüm devletleri çatışma ve gerginliklerin daha da tırmanmasını önlemek üzere "acil önlemler" almaya çağırdı.
"Derin korku ve terör doğdu"
Volker Türk yaptığı açıklamada, "Dün Lübnan ve Suriye'de patlayan çağrı cihazlarının en az 12 kişiyi (iki çocuk dahil) öldürdüğü ve binlerce kişiyi yaraladığı yaygın eş zamanlı patlamalar şok edici ve siviller üzerindeki etkileri kabul edilemez, ortaya derin korku ve terör çıktı." dedi.
Türk, "Bu son derece çalkantılı zamanda, bölgede ve ötesinde nüfuz sahibi tüm devletlere, mevcut çatışmaların daha da genişlemesini önlemek üzere acil önlemler almaları" çağrısında bulundu."Günlük dehşete ve acılara yeter artık." dedi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, liderlerin tüm insanların barış ve güvenlik içinde yaşama haklarını savunmak için harekete geçmelerinin "tam zamanı" olduğunu ve sivillerin korunmasının en önemli öncelik olması gerektiğini" vurguladı.
"Tırmanmayı önlemek bugün
her zamankinden daha önemli"
Volker Türk, "Binlerce kişiyi, ister sivil ister silahlı grup üyeleri olsun, hedeflenen cihazların kimde olduğunu, yerlerini ve çevrelerini bilmeden aynı anda hedef alma[nın] uluslararası insan hakları hukukunu ve ilgili durumlarda uluslararası insancıl hukuku ihlal [ettiğini]" söyledi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri, "kitlesel patlamaların koşullarının bağımsız, kapsamlı ve şeffaf bir şekilde soruşturulması ve operasyon emirlerini veren ve gerçekleştirenlerin hesap vermeleri gerektiğini vurguladı.
Ne olmuştu?
Son günlerde Lübnan ve Suriye'de "pager" adı verilen çağrı cihazlarında meydana gelen seri patlamalarda aralarında Hizbullah üyelerinin de olduğu çok sayıda insan öldü ve yaralandı. İsrail istihbarat teşkilatı Mossad tarafından düzenlenen karmaşık bir sabotaj operasyonu kapsamında değerlendirilen patlamaların sorumluluğunu İsrail resmen üstlenmedi.
Saldırılar, Hizbullah üyelerinin izlenme riskini en aza indirmek üzere akıllı telefonlardan uzak durarak iletişim için "pager"a yönelmeleri dolayısıyla Hizbullah tarafından kullanılan binlerce çağrı cihazını hedef aldı. Üretim sürecinde patlayabilir hale getirildiği düşünülen bu çağrı cihazlarına, uzaktan tetiklenen küçük patlayıcı cihazlar yerleştirildiği görüşü yaygın olarak paylaşılıyor.
İki dalga halinde gerçekleşen patlamalar, başlangıçta en az 12 kişiyi öldürdü ve 2.750'den fazla kişiyi yaraladı. Hizbullah, Lübnan hükümetiyle birlikte, saldırıdan hemen İsrail'i sorumlu tuttu ve iletişim sistemlerine sızmakla suçladı. 18 Eylül 2024'teki ikinci patlama dalgası, en az 14 ölüm ve 450'den fazla yaralanmayla can kayıplarını daha da artırdı. Saldırılar sadece Hizbullah'ın iletişim altyapısına zarar vermekle kalmadı ve İsrail'in Hizbullah operasyonlarına derinlemesine nüfuz etme yeteneğine dair daha geniş bir mesaj da verdi.
Uzmanların, planlanmasının aylar hatta yıllar aldığına inandığı operasyon, Hizbullah'a ağır bir darbe olarak tanımlandı, paranoya aşıladı ve güvenlik protokollerine olan güvenlerini zedeledi. Birçok yorumcu, saldırıların ölçeğini, büyük can kayıpları ve acil servislerde yarattığı basınçlar nedeniyle 2020 Beyrut Limanı patlamasına benzetti. Saldırıların ayrıca Hizbullah ve İsrail arasında daha büyük bir askeri harekata yönelik hazırlıkların sinyali olabileceği de düşünülüyor.
(AEK)