“Onyıllarca sayısız kendini adamış insanla elde edilen hakların ne kadar kırılgan olduğunu son aylarda gördük. Eğer haklarımızı şimdi savunmazsak kaybedeceğiz.”
Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiseri Zeid Ra’ad Al Hussein, 10 Aralık İnsan Hakları Günü vesilesiyle resmi internet sitesinden bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, Suriye başta olmak üzere Suudi Arabistan’ın hava saldırıları düzenlediği Yemen, Güney Sudan, Myanmar ve Burundi’deki etnik ve dini çatışmalar ile yükselen gerginlikten bahsetti.
Hussein ayrıca, “bazı ülkelerin idam cezasını geri getirmeyi düşündüğüne” dikkat çekti.
Açıklamada, “uluslararası insan hakları standartlarının İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden bu yana eşi benzeri görülmemiş baskı altında olduğu” ifade edildi.
“2016 tüm dünyada insan haklarında korkunç bir yıl oldu. Dikkatlice kurulan insan hakları sistemi ve hukuk kuralları erozyona uğradıkça herkes acı çekecek.”
“Radikal hareketler insanları korkutucu şiddetin öznesi haline getiriyor. Çatışmalar ve yoksunluk aileleri evlerini terk etmeye zorluyor. İklim değişkenliği ufuğumuzu karartıyor. Ayrımcılık, iktidarı kazanmak ve korumak için uygulanan acımasız politikalar, siyasi ve insan hakları krizine yol açıyor.”
“İnsani değerler saldırı altında. Birçok insan yolunu kaybetmiş. Ancak tarih bize öğretti ki, sadece birlikte çözüm aradığımızda insanlık yaşamaya devam edebilir. Tüm insanların siyasi, sosyal ekonomik hakları vardır ve şimdi o haklar için ayağa kalkma zamanı.”
Suriye savaşı, yabancı düşmanlığı, faşizm
Zeid Ra’ad Al Hussein, Suriye savaşıyla ilgili, diğer devletlerin çatışmaya dahil olarak “katilleri desteklediğini, silah sağladığını, radikalleri cesaretlendirdiğini” söyledi ve “Bu şekilde uluslararası insan hakları kuralları ve kanunlar pencereden uçup gitti” dedi.
“Sonuç ne mi oldu? DAESH [İslam Devleti/IŞİD] ve diğer radikal gruplar güçlendi, bu da başka bir savaşa, Irak’ta soykırımın da içinde olduğu büyük ihlallere yok açtı. Kimyasal silahlar sürekli olarak kullanıldı. Suriyeli mülteciler komşu ülkelere ve Avrupa’ya dağıldı.
“Avrupa’nın bazı bölümlerinde ve ABD’de yabancı düşmanlığı ve nefret söylemi dizginlenemez hale geldi, korkutucu boyutlara ulaştı.
“Faşizm retoriği artık faşistlerin küçük ve gizli dünyasına ya da ‘Deep Net’e ait değil değil. Günlük hayatımızdaki söylemin bir parçası oldu.
“Bazı ülkeler ölüm cezasını geri getirmeyi düşünüyor. Başka bir yerde sivil toplum örgütleri baskı görüyor, kapatılıyor. İnsan hakları savunucuları, gazeteciler ve siyasi aktivistler hapsediliyor ya da öldürülüyor. Ve biz bu konuda ne yapıyoruz? İzlediğimiz yolu değiştirmek zorundayız.” (AS)