Fotoğraflar: Açelya Köse/bianet
Fransalı oyun yazarı ve oyuncu Molière'in 400. yaşı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı'nda düzenlenen "İBB Arşivlerinde - Molière'den Molyer'e" sergisiyle kutlanıyor.
Büyük bir ekip çalışmasıyla oluşturulan sergi, farklı zihinlerin uyumlu birleşimiyle zenginleştirilmiş bir Molière sunuyor bizlere.
Osmanlı dönemine ait Molière'in 300. Yaş anma dokümanlarının da yer aldığı "Molière'den Molyer'e" sergisi bizlerle farklı tarihlerde, farklı insanlarda, kültürlerde, dillerde, dinlerde ve zihinlerde var olan eşsiz birleştirici evrensel Moliere'i, herkesin olmuş Moliere'i tanıştırıyor.
Osmanlı arşivlerinden kataloglanmamış malzemeler
Serginin proje ekibinde yer alan Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü Profesörü Bülent Bilmez bianet'e yaptığı açıklamada sergi ile ilgili olarak şunları söyledi:
"Hazırlanma süreci benim için ortak akla dayanan, farklılıkların bir araya geldiği, farklı görüşlerin çelişebildiği bir ortamda gerçekleşti. Ortak güzel bir şey üretme fikri beni zenginleştirici bir şeydi. Bunu diğer arkadaşlardan da duydum, çok sevindim.
"Biz burada mütevazı bir salonda kendi kaynaklarımıza dayanarak mütevazı bir şey hazırladık. Bu süreçte en şaşırtıcı olan şeylerden biri ise 400. yılında bizim kendi kaynaklarımıza, arşivimize baktığımız zaman henüz kataloglanmamış tiyatro malzemeleri olduğunu öğrendik.
"1922'de Osmanlıca hazırlanmış 300. yıl anısına yapılan şeyler var. Sergimizde onlar da bulunuyor. Bunun sembolik anlamı bizim için büyük. Yüz yıl sonra bu topraklarda birileri yüz yıl önce de düşünmüş Molière'i anmayı.
"1850'lerden itibaren Osmanlı'da, Cumhuriyet'te de devam etmiş farklı dönemlerde, değişik şekilde anlaşılıp sahnelenmiştir, çevrilmiştir belki de. Etnik dinsel kimlikleri inkar etmeden aşan bir evrensel insanı sorunsallaştırmış. Bunu kendisine dert edip mizah üzerinden anlatan, müstesna bir ismi bugün burada sergilemek günümüz için de bence önemli mesajlar içeriyor."
Çokdilli afişler
Bilmez'in 'pilot olmasa bu uçak ne işe yarar' örneklemesiyle "Özde olmasa bu mekân ne işe yarar" dediği Özde Nalan Köseoğlu ise açılışta yaptığı konuşmada şunları aktardı:
"Bu 5 aylık süreç, bir arada eşitlik için yan yana durabilmenin ilkelerini hepimize hatırlatan çok verimli ve öğretici bir deneyimdi. Burada çokdilli afişlerden Osmanlıca adaptasyonlardan fotoğraflardan rol dağılımına kadar farklı materyalleri bir arada topladık.
"Bütün bu çalışmayı yapan proje ekibi, içerik ekibi, İstanbul Üniversitesi Fransız Dili Edebiyatı ve Dramaturji bölümü hocaları, Türkiye Tiyatro Vakfı'ndan Esen Çamurdan ve yine bütün bu bahsettiğimiz isimlerin dışında farklı farklı kurumlar da dahil oldu.
"Ama özellikle Nilgün Firidinoğlu, Refa Keskin, Selin Gürses Şanbay, Nedret Öztokat Kılıçeri, Çağatay Yılmaz şu an burada yok ama Kerem Karaboğa ve Serhan Erbek hocalarımız, Çiğdem Kurt Williams öyle yoğun bir sürecin içindelerdi ki; metinlerin hazırlanmasından, malzemenin bulunmasına, hangi malzemenin nasıl sergilenebileceğine dair aslında serginin bütün bu izlenilme hakkının oluşturulmasında çok verimli ve ortaklaşa kolektif emekle ortak akılla bir iş yapabildiğimizi düşünüyorum. O yüzden başta onlar olmak üzere projedeki herkese çok teşekkür ederim."
İşbirliği ve bir aradalık
Prof. Dr. Nedret Öztokat Kılıçeri de şöyle konuştu:
"Burada bir zamanlar öğrencim olmuş genç meslektaşlarım var. Onlar beni çok iyi bilirler, birlikte çalışmaya çok meraklıyım. Çünkü saygıyla andığım hocam Berke Vardar'dan biz böyle gördük. Kendi başımıza hiçbir şeyin bir anlam oluşturmayacağına, bir arada bazı şeylerin olacağına inanıyorum, dolayısıyla bizi de bir araya getirdi bu proje.
"Dramaturji ile zaten kuruluş aşamasından beri dirsek dirseğe temas etmiş biriyim. Bu birlik içinde Fransız Kültür Merkezi'ni de anmadan geçemeyeceğim. Müthiş bir destekle bizim bütün paylaşımlarımızı Fransız camiasında da paylaştı. Hakikaten işbirliği ile çok hoş bir şey oldu. Böyle bir fırsatta inşallah bir daha buluşuruz diyeyim çünkü çok keyifli oldu gerçekten."
"Herkesin Molière'i olmuş bir Molière"
Bülent Bilmez Moliere'i anlatırken "Bu Molière bizim Moliere" diyor ve anlatıyor:
"Özellikle Osmanlı bizlerinin Molière'i. Ermeni cemaatinin Ermenice çeviriler ve Ermeni tiyatrosunun öncül rolü önemli. Yine değişik Osmanlı dillerinden, bizim dillerimizden çevirilerle herkesin, her kültürün, her cemaatin evine girmiş herkesin Molière'i olmuş bir Molière.
"Bütün bunların sonunda şunu rahatça söyleyebiliriz; bir Molière daha var bizim Molière. O da Moliere'i her eve, her cemaate, her topluma sokan evrensel, insan Molière. Yazdığıyla, sorunsallaştırdığıyla, bütün yönleriyle insanoğlu için günümüzün bu partikülarist, kutuplaştırıcı, yeniden etnosantrik, kimlikçi politikaların hakim olduğu dünyada o daha hümanist daha insanca daha evrensel mesajla bütün hepsinin üstüne çıkıyor ama tabii ki onları yok ederek değil. Diğer bizlerle birlikte öyle bir 'biz'in var olabileceğini onu adapte eden, evine alan, kendisi kılan dünya hakları, dünya entelektüelleriyle başarıyor."
Jean-Baptiste Poquelin Molière, Fransa'da doğan, tiyatro tutkusu sınırları aşan yazar ve oyuncuydu. İnsanları üstlerine yapışan etiketlerden ayıran saf insan olarak ele aldı. Şimdi ise İBB Atatürk Kitaplığı'nda "Moliere'den Molyer'e" sergisini oluşturan kişilerin seslerinin birleşiminde yeniden keşfediyoruz Molière'i. Herkesin Molière'ini bizim Molyer'imizi.
Sergi, 30 Haziran'a kadar Taksim'deki İBB Atatürk Kitaplığı'nda açık kalacak.
(AK/AÖ)