Çorlu aileleri, 8 Temmuz'daki anma töreni sırasında "trene taş atmak istedikleri" yönündeki haber ve iddiaları düzenledikleri basın toplantısıyla yalanladı.
İstanbul Barosu’na ait Kültür Merkezi’ndeki toplantıya katliamda 14 yaşındaki kızını, 6 aylık yeğenini ve iki kız kardeşini kaybeden Zeliha Bilgin, 9 yaşındaki oğlunu ve eşini kaybeden Mısra Öz Sel, eşi Melek Tuna’yı kaybeden Ekrem Tuna, 18 yaşındaki oğlunu kaybeden Hüseyin Şahin, anne ve babasını kaybeden İsmail Kartal ile birlikte avukatları Mürsel Ünder ve Evren İşler katıldı.
TIKLAYIN - "Çorlu Davasında Ailelerin Adalet Talebine Eziyetle Karşılık Verildi"
TIKLAYIN - Çorlu Aileleri: "Acımız Azalmıyor, Çoğalıyor"
TIKLAYIN - Çorlu Davasında Ailelerin Talebi: Kimse Yargıdan Kaçırılmasın
Sel: Aileler başka konularla gündeme gelsin istendi
İlk olarak söz alan Mısra Öz Sel “Bir yıl boyunca gerçek suçluların yargılanacağını umut ettik. Bilirkişiler ne zaman yanlı tavır sergiledi, umutlarımızı orada yitirdik” diye konuştu.
Sel şöyle devam etti:
“İlk günden beri, bu kadar büyük bir acının karşısında tüm sakinliğimizi koruyarak ve bu ülkedeki adalet sistemine inanarak hareket ettik. Ama ne zaman ki bizim karşımıza bilirkişiler, yanlı kişiler olarak çıktı; ne zaman ki onların verdiği bilirkişi raporunda iddianame sadece dört kişiyi sorumlu tuttu ve diğerlerini aklamaya çalıştı; biz o zaman gördük ki adaletin çıkması başkalarının korunması karşısında çok önemsizdi.
“AYM önüne gittiğimizde kolluk kuvvetlerinin kendini bilmez davranışlarıyla karşılaştık. Şiddetten uzak bir şekilde kendimizi korumaya çalıştık. Üzülerek görüyorum ki aslında 25 kişinin adaletinin sağlanmasından çok bu olayın üstünün bir şekilde kapatılması istendi; aileler başka konularla gündeme gelsin istendi.
"İyi niyetimi artık koruyamıyorum"
“Şiddetle zorlanıyoruz. Duruşma salonunun talebimizin tam aksine 130 kişilik bir salondan oluşması, kapıların kilitlenmesi, içeriye girmek isteyen ailelerin darp edilmesi bana kalırsa planlı. İçinde bulunduğum iyi niyeti, artık aynı düzeyde koruyamıyorum.
“Trene taş atıldı’ diye haberler çıktı. Hiçbir acı yoktur ki dışarıya öfkeyle taş atsın. Evladımızı, anne babamızı kaybettik. Biz onların parçalanmış bedenlerini aldık. Çok canımız yanıyor. Bizim canımız yanarken trene taş attı diyebiliyorlar.
“Biz acımızı bile kontrollü yaşıyoruz, sakince yaşıyoruz. Hangi insan canını o rayların altında toplamış ve o tren o raylardan geçerken sakin kalabilir? Evet, taş da atmak istedik, kaya da atmak istedik. Ama hiçbir şey yapmadık."
Tuna: Bizi koyun gibi içeri soktular
Sel’in ardından konuşan ve kazada eşini kaybeden Ekrem Tuna ise olay günü yaşananları anlattı. Konuşmakta zorluk çeken Tuna şöyle konuştu:
“Kazadan sonra eşimi kendim buldum ve o demir yığınının altından kendim çıkardım. O günden bugüne mahkeme başlasın diye bekledik. Duruşmada milletin yarısı içeri girdi, yarısı dışarıda kaldı. Koyun gibi bizi içeri soktular.
“İçeridekiler dışarı çıkamıyor, dışarıdakiler içeri giremiyor. Cami kapısıyla hükümet kapısı kitlenir mi? Kilit mübaşirdir. Mübaşir kapıda durur, herkesi çağırır. Ben o kadar jandarmalık yaptım, bizim mahkeme kapısı gibi mahkeme kapısı görmedim."
Şahin: Biz acımızı yaşayacağımız yerde, devlet bize neler yaşatıyor?
18 yaşındaki oğlu Serhat Şahin’in kaybeden Hüseyin Şahin de konuşmada zorluk çekti. Yaşananlarla ilgili duygularını dile getiren Şahin şunları söyledi:
"Hala acılar içindeyiz. Ben böyle bir adalet, böyle bir düzen olduğunu bilmiyordum. Acımızı yaşayacağımız yerde, devlet bize neler yaşatıyor? Bize saygı göstermeleri gereken yerde yerlerde sürüklendik. Bizi isterlerse öldürünceye kadar dövseler yine de yılmam.
“Polis bana ‘Sen kimsin?’ diyor. Ya asıl sen kimsin? Bunlarda hiç mi vicdan yok? Kolluk kuvvetlerimize, valilere yazıklar olsun.
“A Haber, bizim yaptığımız hangi eyleme geldi? Politikacıları lekeliyorlar; ama beni lekeleyemez. Ben taş da atsam kaya da atsam hakkımdır. A Haber, bizim orada evlatlarımızı tek başımıza çıkardığımız görüntüleri çekmedi; kameraları kapattı. Neden onları çekmedin? Ben her gün oğlumun mezara gidip dua okumak zorunda mıydım? Ben oğlumun mezarı yerine okuluna gidecektim. Bir evlat kaybedildiğinde dünya kaybedilir.”
Avukatlara da soruşturma açıldı
Son gelişmeler hakkında bilgi veren avukat Ünder ise, katliamın üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlatarak başladığı konuşmasında yargılamanın ilk duruşmasının başlamadan bittiğini ve mahkeme heyetinin dosyadan çekilme kararı alındığını belirtti.
Çorlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın avukatlara kamu malına zarar verildiği iddiası ile soruşturma açıldığını öğrendiklerini ifade eden Ünder, duruşma günü kolluk kuvvetlerinin ailelere sık sık müdahale ettiğini ve ailelerin taciz edildiğini söyledi.
Valilik açıklamasını manipülasyon olarak niteleyen Ünder, katliamın birinci yıldönümünde ise Anadolu Ajansı ve İhlas Haber Ajansı tarafından servis edilen haberlerin yalan olduğunu dile getirdi. Her iki ajans anma sırasında geçmekte olan trene taş atılmak istendiğini ve bu durumunun jandarma tarafından engellendiği ifade eden haberler yapmıştı.
Sanıkların talimatla ifadeleri alındı
Avukat Ünder, sanıklardan Çetin Yıldırım ve Turgut Kurt’un, Çorlu dışında oturmaları sebebiyle talimatla ifadelerinin bugün alındığını ve duruşmayı takip etmek üzere gittiklerinde iki sanığın ifadesinin hakim tarafından değil hakimin özel kalemi tarafından alındığını gördüklerini anlattı.
Ünder, “Katliamın sorumlusu olarak önümüze çıkarılan 4 kişi, esas mahkemede dinlenmeli. Bizim yazılı talebimize rağmen Çetin Yıldırım ve Turgut Kurt, Çorlu dışında oturduğu için bu kişiler hakkında talimatla ifade alınması kararı alındı. Müştekilerin doğrudan soru sorma hakkı ve yüz yüzelik ilkesi kısıtlanmış oldu” diye konuştu.
“Duruşma saati 10.33’tü. 10.23’te ilgili mübaşire dosyaya girmek istediğimizi söyledik. Sanığın geldiğini, hakimin önüne gitmediğini, kalem müdürü tarafından hakim önünde ifade vermiş gibi gösterildiğini öğrendik. Bununla ilgili gerekli suç duyurularını yapacağız.” (HA)