Cumartesi Anneleri/İnsanları 449’uncu kez toplandıkları Galatasaray’da 1995’te kaybedilen Abdülkerim Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş’ı andı.
Abdülkerim Yurtseven’in torunu Hüseyin Yurtseven dedesinin nasıl gözaltına alındığını ve kaybedildiğini anlattı.
Bir itirafçı ve askerin olayı anlatmasına, suçluların belli olmasına rağmen davaların beraatla sonuçlandığını söyledi.
“Failleri belli olmasına rağmen suçlu bulunmuyorlar.
“Dedem öldürüldüğünde ben bir yaşındaydım yetmiş yaşına gelsem de bu olay çözülmeyene kadar bu olayın takipçisi olacağım.
“Bu mücadeleyi nasıl babalarımızdan devraldıysak bizden sonrakiler de bizden devralacaklar.
“Bizi gören gözler neden bu kadar kör, bizi duyan kulaklar neden bu kadar sağır!”
Faillerin yargılanmasını ve dedesinin bir mezarı olmasını istediğini söyleyen Yurtseven sözlerini “Bu dünyada da ahirette de iki elimiz yakanızda olacak, elbet bir gün hesap vereceksiniz” diye bitirdi.
Umut
Bugün yapılan konuşmalarda 12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in kardeşi İrfan Bilgin 20 yıldır bu meydanda oturduklarını hatırlatarak bugünkü iktidarın da daha öncekiler gibi olduğunu vurguladı ve hiçbir zaman bir beklenti içine girmediklerini söyledi.
“Tek derdim bu durumu, bu yaşanılan katliamları, insanlık dışı durumları vicdanlı insanlara anlatmak, birleşmek ve çoğalmak. Ancak o zaman umutlu olabilirim.”
Bu haftaki eylemde geçen hafta hayatını kaybeden Cumartesi İnsanları’ndan Hüseyin Karasu da anıldı.
Gezi direnişi esnasında hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün ailesi de bugün Galatasaray’daydı. Cumartesi İnsanları’nın Sarısülük’ün davasını da takip edecekleri belirtildi.
Ne olmuştu?
Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburu'na bağlı askerler 27 Ekim 1995 günü Yüksekova’ya bağlı Ağaçlı Köyü'ne baskın düzenledi.
Baskında 73 yaşındaki Abdülkerim (Şemsettin) Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş gözaltına alınarak askeri bir araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburu'na götürüldü.
Onları sormak için tabura gelen ailelerine Binbaşı Yurdakul, “gözaltına almadık, burada yoklar” dedi.
Yüksekova Komanda Taburu'nda görevli bir asker ve bir itirafçı Yurtseven'in dövülerek, Özeken ve Sarıtaş'ın ise Yurdakul'un talimatıyla kurşuna dizilerek öldürüldüğünü açıkladı.
Bu itiraflara rağmen sorumlular hakkında açılan davalar beraatle sonuçlandı. Yapılan temyiz başvurusu Yargıtay tarafından reddedildi.
AİHM’e taşınan ve 2003 yılında sonuçlanan davada Türk hükümeti, suçu kabul ederek tazminat ödedi. Ancak biri yaşlı, biri gençliğe henüz adım atmış, biri de çocuk olan üç köylünün akıbeti açıklanmadı, sorumluları yargılanmadı. (FBM/YY)