Öğrenciler mezun oldukları Yatılı İlköğretim Bölge Okulları'nı (YİBO) anlatıyor... 2004 yılında Diyarbakır Kulp Yatılı İlköğretim Bölge Okulu'ndan mezun olan 21 yaşındaki Nimet Gündüz, YİBO'larla ilgili soruları şöyle yanıtladı:
Türkçeyi okulda mı öğrendin?
Türkçeyi okulda öğrendim.
Öğrenme sürecinde zorlandın mı? Öğretmenlerin bu süreçte tutumları nasıldı?
Zorlama yoluyla öğrendik, tercih etmedik. Kendimizi anlatırken zorlanıyorduk. İkinci ve üçüncü sınıfta tam olarak Türkçe konuşmaya başlayabildim. Okula girdiğim ilk sene, devamsızlıktan sınıfta kaldım. Kendimi rahat anlatamıyordum ve okula gitmek istemedim. Kompozisyon yazmak, okuldayken en sevmediğim şeydi ama hiç beceremedim.
Ders dışında Kürtçe konuşmanıza müdahale ediliyor muydu?
Yatakhanelerde, yemekhanelerde Kürtçe konuşmamızı istemezlerdi. Hocalar bunun iyiliğimiz için, Türkçemizi geliştirebilmemiz için olduğunu söylerdi. Orta sona geldiğimde okul dışında bile Kürtçe konuşmaz olmuştum. Çocuğuz, "Ne fark eder, ha Türkçe ha Kürtçe" diyoruz, bilmedik bunun zorlama olduğunu. Askeriyenin yanındaydı okulumuz. Komutanlıkla girişi aynıydı. Girişlerde kontrol oluyordu. Askerler Kürt olduğumuzu biliyorlar, Kürtçe konuştuğumuzda laf atıyorlardı, aramaları daha sert yapıyorlardı.
Okulda ne tip sosyal etkinlikler yapılıyordu?
Boş zamanlarda Türkçemizi geliştirmek için çok fazla kitap okuturlardı. Spor etkinlikleri çok fazlaydı. Okullararası yarışmalar yapılırdı. YİBO'lar bu yarışmalarda hep diğer okulların önündeydi. Spora teşvik edilmemizin yanı sıra okulun yaş ortalaması yüksekti; 20 yaşında çocuklar bizimle derse girerdi.
Diğer okullarla ne gibi farklılıklar gözlemliyordun?
Bizimki daha disiplinliydi. Çok erken kalkıyorduk. Hocalar diğer okullara göre sertti ,askeri kamp gibiydi. Sabah çöpleri bile toplardık. Eğitim yoğundu, bu açıdan diğer okullardan şanslıydık; etütler yapılıyordu.
Şimdi seçme şansın olsa başka bir okulda okumak ister miydin?
Çalışma ortamını bulamayacağım için tatillerde eve gitmezdim. Şimdi seçme şansım olsa belki yine yatılıyı tercih ederim. Sınıfın %90'ı üniversiteyi kazandı. Ama Türk olarak o okulda okusaydım daha başarılı olurdum. Üzerimizde baskı olmadan okuyup, yazdığımızı anlayarak eğitim görmek çok farklı. Çocuklar okuldaki barınma, yemek, temizlik imkanlarını evlerinde bulamıyorlar ve okulda daha fazla vakit geçirmeyi tercih ediyorlar. Evde tarlaya gitmekten ders çalışamıyorsa, önüne bir kap yemek konuyorsa, sıcak suyu, elektriği yoksa çocuk eve gitmek istemez. Bu koşulları ona sağlayan okula duyduğu minnet, eğitimin otoriter ve dayatmacı yapısını sorgulamasına engel olur.
Son yıllarda yürütülen eğitim kampanyalarıyla ilgili ne düşünüyorsun?
Bizim sınıfımız 40 kişiydi, sadece altısı kızdı. Bu yüzden kampanyaları destekliyorum. (SP)
*"Türk milli kimliğinin tesisinde, kadınlar üzerinden geliştirilen eğitim politikalarının etkisi nedir?" sorusuna cevap aranan bu çalışma, Bahçeşehir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde dönem projesi olarak sunuldu.