Bizantolog ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, 96 yaşında hayatını kaybetti.
Eyice, bir süredir Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedavi görüyordu.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre Eyice, İstanbul’un en büyük hazîrelerinden biri olan Fatih Camii’nin haziresine defnedilecek. Caminin kıble duvarı önünde Fatih Sultan Mehmed'in türbesi hemen yanında Sadrâzam Abdurrahmân Nûreddîn Paşa’nın kabri bulunuyor.
Özellikle İstanbul, Osmanlı ve Bizans üzerine çalışan Eyice'nin 400'ü aşkın bilimsel makalesi ve çok sayıda kitabı bulunuyor.
Aslen Bizans sanatının tanınması ve Osmanlı sanatı ile karşılaştırılması alanında önemli çalışmalar yaptı. Ayrıca Toroslar’daki arkeolojik alanlar, Balkan ülkelerindeki Osmanlı eserleri hakkında araştırmalar yaptı.
Çalışmaları nedeniyle Eyice’ye 2011 yılında sanat tarihi dalında Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verilmişti. Ayrıca Türkiye Bilimler Akademisi Bilim Ödülü'nün de sahibiydi.
“25-30 yıldır emekliyim”
Semavi Eyice en son 3. CNR Kitap Fuarı'nın "Onur Yazarı" olmuştu. Burada yaptığı konuşmada 94 yaşında olduğunu; eski eserleri araştırma çocukken başladığını ve bu tutkusunun halen sürdüğünü söylemişti. Aynı konuşmada erken yaşta emekli edildiğini şu sözlerle anlatmıştı:
“YÖK denilen sistem, bizleri, hocaları 67 yaşından sonra 'bir işe yaramaz adamlar' deyip, nasıl saf dışı ettiyse, emekli yaptı. Üniversite hocaları, emekli olmaz. Ders verebildiği, faydalı olabildiği müddetçe üniversite hocaları faaliyetlerine, çalışmalarına devam edebilirlerdi. Fakat sonra YÖK bunu kaldırdı. Hatta 65 yaşına da indirmek istediler. Yani ben de aşağı yukarı 25-30 senedir emekliyim. Yani işe yaramaz adamlar tasviri içindeyim.”
“Eserlerin tamamen yok olmasını engellemeye çalıştım”
“Ben 40 yıl boyunca Anıtlar Yüksek Kurulu'nun çeşitli şehirlerinde üyelik, hatta başkanlık yaptım. Fakat bu işin ne kadar zor olduğunu ve perde arkasında ne oyunlar oynandığını gördüm. Buradaki görevim sırasında, bazı eserlerin kurtarılmasına çalıştım. Yani tamamen yok olmak üzere olan bazı tarihi eserlerin yok edilmelerini önlemeye çalıştım”.
Eyice 1922’de İstanbul doğumlu. Amasra’nın denizci ailelerinden Eyiceoğulları’na mensuptur. Babası deniz subayı Mehmet Kamil Bey, annesi Amasra eşrafından Hacı İbrahim Bey’in kızı Hatice Hanım’dır.
İstanbul’da Saint Louis İlkokulu’nda başlayan ilköğrenimini bir başka Fransız okulu olan Saint Joseph’te sürdürdü; ardından Galatasaray Lisesi’ne geçti; 1943'te mezun oldu. Eski eserlere ilgisi ilkokul yıllarında başladı.
Reşat Ekrem Koçu ile çalıştı
İlk yazısı Reşat Ekrem Koçu’nun çıkardığı İstanbul Ansiklopedisi’nde 1949’da yayımlandı.
Fatih’in Çarşamba semtindeki Hırami Ahmet Paşa Mescidi hakkındaki bu ilk makaleden sonra pek çok madde yazarak ansiklopediye katkıda bulundu.
Alfons Maria Schneider ile tanıştıktan sonra onun daveti üzerine Bizans Sanatı ve arkeolojisi çalışmak niyetiyle Göttingen'e gitti.
II. Dünya Savaşı sürerken Viyana ve Berlin Üniversitelerinde Bizans tarihi okudu. Berlin’in işgali gündeme gelince Türkiye’ye döndü. Prof. Ernst Diez ile İstanbul Minareleri konulu tez hazırlayarak 1948'de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümünü bitirdi. Bu tez ile İslam mimarisinde önemli olarak görülen Mısır, Mağrip ve İran minareleri kadar Türk-Osmanlı minarelerinin “kıymetini” ortaya koymaya çalıştı.
Bu çalışmanın bir önemi de camileri yıkılmış olmasına rağmen o dönemlerde ayakta duran birçok minareyi bu çalışma ile tespit etmesi ve birçok yapıyı kayıt altına alması oldu.
1950-1953 arasında Arif Müfid Mansel tarafından yürütülen Side kazılarına katıldı.
1952'de Side’nin Bizans Döneminde ait Yapıları tezi ile doktorasını tamamladı.
1955'te İstanbul’da Son Devir Bizans Mimarisi kitabı ile doçentliğini aldı. Aynı yıl Fransız hükümeti tarafından Legion d’Honneur Nişanı ile ödüllendirildi.
1958’de Münih Üniversitesi’ne gitti. Humboldt bursunu kazanarak 13 ay boyunca derslere devam etti; boş vakitlerini kitap toplamaya ayırdı.
1959’da İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi bölümündeki görevine döndü ve Bizans tarihi üstüne dersler vermeye başladı.
1963 yılında Edebiyat Fakültesi’nde Bizans kürsüsü adıyla yeni bir kürsü kuruldu.
1964 yılında İlk Osmanlı Devrinin Dinî-İçtimaî Bir Müessesesi: Zaviyeler tezi ile profesör oldu.
Bizans kürsüsünde görev yaptı. 1982'de Bizans kürsüsünün başkalarıyla birleştirilip Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’ne çevrilmesinden sonra bölümün başkanlığını üstlendi.
Darbeciler Türk Tarih Kurumu'ndan çıkarttı
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Türk Tarih Kurumu’ndan, Halil İnalcık ile birlikte üyelikten uzaklaştırıldı. Prof. Eyice’nin kurumdan uzaklaştırılması talimatını, daha sonra 7. Cumhurbaşkanı olan ve darbeyi yapan dönemin Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren vermişti.
Eyice yaklaşık 35 yıl sonra bu kuruma “Şeref Üyesi” olarak döndü. 2015 yılında aynı kurum çatısı altındaki Atatürk Kültür Merkezi kendisine şeref üyeliği verdi. O dönem kurumun başkanı olan Prof. Dr. Turan Karataş darbe sonrası yapılanın haksızlık olduğunu ve kurum adına Eyice’den özür dilediklerini açıklamıştı.
Semavi Eyice Şeref Üyeliği’ni aldığı törende yaptığı açıklamada üzüntüsünü şöyle dile getirmişti “O yıllar benim akademik olarak en verimli çağımdı. Bu kurumu, yabancı dillere hakimiyetim ve akademik bilgim ile tüm dünyada başarıyla temsil ediyordum. O sırada gerekçe bile bildirilmeden kovuldum. Şimdi şeref üyesi olarak 93 yaşımda ne kadar faydam olur bilemem ama yine bilgi ve tecrübemi paylaşarak elimden geleni yaparım”
"Evren beni ikinci kez kovdu"Türk Tarih Kurumu'ndan çıkarıldıktan sonra İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi ve Anıtlar Kurulu üyesi olarak Kenan Evren ile bir süre sonra karşılaştıklarını belirten Semavi Eyice, aralarında geçen ilginç konuşmayı şöyle anlatmıştı: "Kenan Evren'e 'Paşam, Türk Tarih Kurumu'nda neden böyle bir tasfiyeye gittiniz?' diye sordum. 'Gençleştirdik efendim kurumu' dedi. 'Paşam ben ihtiyar mıydım, henüz 50'li yaşlardaydım. Yerime de sanat tarihçisi olarak benden 10 yaş büyük bir ismi üye yaptınız' dedim. Suratıma baktı, kaldı. Evren Paşa önce bizi attı, yerimize yeni üyeler koydu. Aradan dört yıl geçti, Halil İnalcık ve beni Türk Tarih Kurumu'na yeniden davet edip üye yaptılar. Yaptılar ama ben neden atıldığımı anlayamadığım için mahkeme kanalıyla Evren Paşa'ya 'Türk Tarih Kurulu'ndan hangi gerekçeyle atıldım?' diye sordum. Bunu sormak hakkım değil mi? 'Vay efendim, sen bunu nasıl sorarsın?' Ben bunu Paşa'ya sordum, dönemin kurum başkanı da bu sorum üzerine Türk Tarih Kurumu'ndan beni ikinci kez kovdu." |
Eyice YÖK kanunuyla yaş haddinin düşürülmesi sonucu 1991 yılında emekliye ayrıldı.
Akademik çalışmalarının yanı sıra, Anıtlar Kurulu’nda 1958-1997 arasında 38 yıl süreyle görev yaptı.
İsmail Kahraman sahnede: Taksim Camii’ne onay vermediği için görevden alındı
1997’de “Taksim’de camiye onay vermediği için” Anıtlar Kurulu’ndan alındı. Taksim’de halen inşaatı süren cami meselesi 1996’da dönemin Kültür Bakanı Refah partili İsmail Kahraman tarafından ortaya atılmıştı. Daha sonra AKP’nin Meclis Başkanı olacak olan Kahraman o yıllarda sivri çıkışlarıyla gündem oluyordu. Kahraman “Taksim’de çok sayıda kilise var; cami yok. İnşallah Taksimimiz bu ayıptan kurtulacaktır” demişti.
29 Ocak 1997’de İsmail Kahraman, Taksim’de camiye onay vermeyen İstanbul 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Semavi Eyice’yi görevden aldı. Yerine getirdiği isim de AKP’den tanıdık. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olacak Kadir Topbaş.
TIKLAYIN: Baysal-Uzunçarşılı: Hedef Muhafazakar Kentler İnşa Ederek Yeni Bir İstanbul Yaratmak
Zengin bir kütüphane
Kişisel kütüphanesinde yaklaşık 30 bin kitap bulunuyor. Bu kütüphane İstanbul Araştırmaları Enstitüsü'nün Bizans Araştırmaları Bölümü ve Semavi Eyice Kitaplığı bölümünde muhafaza ediliyor. (HK)
* kaynaklar: Anadolu Ajansı, wikipedia, OdaTv.