Kilise sorumlusu tüccar Yakup
Kiliseye gitmeden bir gün önce görüştüğüm tüccar ve kilise sorumlusu Yakup - kilise sorumlusu diyorum çünkü papaz yok)- papazın olmayış sebebini sayılarının az olması ve giderleri karşılayamama olarak açıklıyor. Ancak özel günlerde ayinleri yönetmek için dışarıdan papaz geliyormuş.
Yakup dayıyla Adıyaman Süryanileri ile ilgili konuşmak istediğimi söylüyorum. Ancak Yakup dayı bana anlatacak bir şeylerinin olmadığımı söyleyerek başlıyor konuşmaya . Yerel halkın zaman zaman ortaya koydukları tepkilerden rahatsız olduklarını söylüyor.
Yakup dayı ticaretle uğraşıyor ancak aralarında kamu görevi yapanların da olduğunu belirtiyor. Benimle konuşurken yoldan geçen dostlarıyla da sohbet etmeyi ihmal etmiyor. Sözü fazla uzatmadan bir gün sonra görüşmek üzere Yakup dayının dükkanından ayrılıyorum.
Boğos-Petros Kilisesi
Bahar yağmurunun dindiği Mayıs pazarlarından birind, ne zamandır merak ettiğim ve görmeyi çok istediğim İsa'nın 12 havarisinden ikisi olan Boğos-Petros adına yapılmış. Boğos-Petros Ortadoks Süryani Kilisesi'nin bahçesine kendimi atabildim.
"Biz zaten buradaydık!"
Yakup dayıya bu topraklara ne zaman ve nereden geldiklerini soruyorum . Aniden yüz ifadesi değişiyor ve "Biz zaten buradaydık" cevabını veriyor.
Bana hoca diye hitap ediyor Yakup dayı. Sonra "Bak hoca. Ben burada doğmuşum. Dedem de onun dedesi de buralarda doğmuş yaşamış. Artık gerisini bilmiyorum" diyor. Bildiği her şeyi ayrıntılarıyla anlatmasını istiyorum. Ancak Yakup dayı buna pek taraftar değil.
Mahallede kalanlar
Yakup dayı mahallede Süryani asıllı 6 ailenin kaldığını belirtiyor. Bunların da ticaretle uğraştıklarını anlatıyor. Çocukluğumda daha kalabalık olduklarını hatırladığımı söylüyorum Yakup dayıya. Hatırladıklarımın doğru olduğunu ancak bir çoğunun buraları terk edip gittiğini söylüyor.
Daha iyi bir yaşam
Sebebini sorunca, "Daha iyi bir yaşam ve çocuklarının geleceği açısından gittiklerini" söylüyor. Almanya, Belçika, Hollanda, Amerika ve Beyrut'ta akrabalarının olduğunu açıklıyor.
Küçümseme, dükkan yağmalaması, kilise baskını
Yakup dayı göçlerle ilgili olarak "yerel halkın" baskı ve küçümsemesinin de etkili olduğunu belirtiyor. Hatta 1963 ve 1974 Kıbrıs olayları sırasında ticaretle uğraşan Süryanilerin işlettiği dükkanların yağmalandığını, daha da ileri giderek işi kiliseye basmaya kadar götürdüklerini söylüyor.
Çalınan İncil kilise yerine müzeye verilmiş
Bu arada Yakup dayı geçmişte kiliseye hırsızların girdiğini ve İncil çaldığını, hırsızın yakalandığını, ancak İncil'in kiliseye değil, müzeye verildiğini anlatıyor. Bu olayın kendilerini çok üzdüğünü belirtiyor.
Adları
Yakup dayı abasının adının Süryanice "haç" anlamına gelen Salip olduğunu, kızının adının ise Mari, oğluna da babasının adını verdiğini söylüyor .
Dilenci gibi davranılmıyor
Yakup dayı cemaatin yoksullarına Müslümanlarda olduğu gibi dilenci muamelesi yapmadıklarını ve ayinlerden sonra girişe bırakılan fakir tasına para bıraktıklarını, biriken bu paranın yoksul olan ailelere verildiğini belirtiyor.
Onarım paraları yok
Kilisenin bakım ve onarımında yetersiz kaldıklarını, bunu ancak dış yardımlarla yapabildiklerini söylüyor, Alman Hıristiyan cemaatleri tarafından 8 milyar harcanarak yapılan brifing odası ve diğer mekanları gösteriyor Yakup dayı.
Hoşgörü ile yaklaşılmıyor
Yerel halkın zaman zaman inançlarına sözle saldırdıklarını; kendilerine gavur diye hitap ettiklerini, bu deyimden incindiklerini, aslında farklı inançlara hoşgörü ile bakılması gerekirken ne yazık ki bazı Müslümanların Hıristiyanlığa pek hoşgörü ile yaklaşmadığını konuşuyoruz Yakup dayı ile. Yakup Dayı zaman zaman Türkiye dışında Türklere ya da Müslümanlara karşı yapılan kötü muamelelerden yerel halkın etkilendiğini, o nedenle de cemaatlerine tepki duyduklarını söylüyor. Yakup dayı, Müslüman dostlarına karşı hiç bir şekilde aşağılayıcı deyimler kullanmadığını belirtiyor.
Hep birlikte kutlanılan Kıyam
Nisan ayı içerisinde Kıyam (Paskalya) bayramlarını olduğunu Adıyaman merkez ve ilçelerinde, İstanbul'dan insanların bayram kutlamaları için kilisede toplandıklarını belirtiyor Yakup dayı. Bu törenlere Ermenilerin, Alevilerin ve Sünnilerin de katıldığını belirtiyor. Kutlamalar sırasında hazırlanan renkli yumurtaların tokuşturularak kırılışında, kazananların duyduğu sevinç, hazırlanan çöreklerin yenilişinden alınan lezzet ve çocukların el öperek aldıkları paralar, insanların sevinç içinde öpüşmeleri ve karşılıklı saygı ile bayramı kutladıklarını anlatıyor Yakup dayı. (MK/YÖ)