Fakat unutulmamalıdır ki, yıllardır Avrupa'da yaşayan ve giderek büyük bir çoğunluğu kaldığı ülkenin vatandaşlığına geçen biz göçmenler, zaten Avrupa Birliği üyesiyiz . Avrupa'ya değişik nedenlerle yerleşmiş olan 4-5 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Türkiye'nin yıllar sonra yararlanmayı düşündüğü imkanlara sahiptir. Bu rakam AB üyesi bir çok ülkenin nüfusunun bir kaç katı kadardır. Avrupa Birliği vatandaşlarının yaşadıkları sorunları yaşamakta, ekonomik ve sosyal çalkantılardan etkilenmektedirler.
Türkiye'nin yaşamış olduğu ekonomik krizden değil ama Euro'ya geçişle yaşanan hayat pahlılığından şikayetçidirler. İdamın kaldırılması, Kürtçe'nin serbest bırakılması, Türbanlı öğrencilerin derslere alınması gibi sorunları yoktur . Çünkü zaten Kürtçe ve Kürtçe yayınların serbest olduğu ülkelerde yaşamaktadırlar. Her isteyen en yakınındaki kiosktan istediği yayına ulaşmakta, evinde, iş yerinde istediği TV kanalını seyretmektedir. Okullarda ana dil eğitimi adıyla verilen derslerde herkes kendi dilini unutmamak için çalışmakta, çocuklarına istedikleri isimleri vermektedirler .
İdam cezası zaten bu ülkelerde yok.
Türbanlı öğrenciler istedikleri okula gidebilmekte, istediği dalda eğitimini görebilmektedir. Kiliselerin hemen yanında Camiler, camilerin bitişiğinde Alevi dernekleri, onların yanında Sinagoglar yükselmekte. Festlerde-festivallerde, yürüyüş ve gösterilerde (herkesin nefretle kınadığı neo-naziler dışında) kimse kimseye saldırmamaktadır. Bu gün solcuların yürüdüğü güzergahta öbür gün Kürtler, başka bir gün Aleviler, bir başka gün İslamcılar yürümektedir. Başka bir deyişle, Filistinlisi, Srilankalısı, Iraklısı yürümektedir.
Kriterler herkese eşit mesafede durmaktadır . Yasal düzenlenmesi haklar ve eşitliktir. Farklı görüşten, farklı siyasetlerin geliştirmek istedikleri ve Avrupa harmonisini bozmak isteyen düşüncelerin varlığı ve yaygınlığı bu gerçeği değiştirmemektedir. Gerçek yaşamaya devam etmektedir. Avrupa'da yaşayan Türkiyeli göçmenlerin de en temel sorunlarında biri sosyal devlet ilkesini geliştirerek sürekliğinin devamını sağlamaktır .
Köln Koopstrasse kadar demokrasi
Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerine başlamak için kendisine lazım olan Köln Koopstrasse , yada Berlin Kreuzberg semtleri kadar demokrasiyi hazmetmektir. İç sorunlarının bir uzantısı olarak Avrupa'da yaşayan insanları görmemelidir. Bizleri kendi geriliğine mahkum eden yaklaşımdan kaçınmalı aksine örnek almalıdır. Örnek bir toplumsal düzenleme yaratmaları için teşvik edici olmalıdır.
Türkiye bunu yapamıyorsa, Avrupa'da yaşayan bizler, AB üyesi Türkiye modelini burada yaratabiliriz . Her ne kadar duygularımızı acıtsa da, açık yüreklilikle söylemek gerekir ki, bizim değil ama Türkiye'nin bizlere ihtiyacı var. Bizim Türkiye'nin geriliklerini Avrupa'ya taşımak gibi bir misyonumuz yok, olmamalıda. Nedenleri ne olursa olsun, biz Türkiye'nin yıllar sonra varmak istediği noktadayız . O zaman Türkiye'nin bize gelmesi, bizim yaşadıklarımızdan, yeteneklerimizden ve olanaklarımızdan yararlanmak istemesi gerekmektedir. (EK)