Hindistan'ın efsanevi lideri Gandhi'nin, "Önce seni görmezden gelirler, sonra alay ederler, sonra seninle savaşırlar, sonra sen kazanırsın" cümlesi bana mücadele edenleri hatırlatır. En çok da dil-kimlik mücadelesi verenleri. Tıpkı Lazlar gibi.
Devletin, "Vatandaş Türkçe konuş" kampanyasından onlar da nasiplerine düşen, "dayağı" almışlardı. Kimisinin ismi, Lazca konuştuğu için sınıf tahtasına yazıldı, kimisi de okulda kendi dilini konuşamayıp, evde ailesiyle konuşunca bu kez de mahalledeki öğrenciler tarafından öğretmene şikayet edilmişti. Çok sessizlerdi önce. Dillerini, kentlerden, kasabalara köylere kapatmışlardı artık. Sessizce konuşuyorlardı anadillerini. Sessizlikleri, 1993 yılında, Ogni, isimli derginin çıkmasıyla biraz son bulur gibi oldu. Ama dergi, bölücülük yaptığı gerekçesiyle daha yürümeye başlamadan emekli aşamasında, yani ilk sayısında kapatıldı. Laz basın tarihi tarihine Ogni, kültürel rönesansı başlangıcı olarak geçti. Ogni'nin ardından, Mijora, Tanura gibi Laz kültüne hizmet eden dergiler yayınlandı. Ama hiçbiri Ogni'nin yaptığı etkiyi yapamadı.
Laz dil bayramı neden olmasın?
Geçtiğimiz aylardaysa, Dünyanın 2. Türkiye'de ise ilk olan “Ağani muru3xi - Yeni Yıldız" isimli Lazca gazete okuyucularına merhaba dedi. Eminim ki tıpkı Ogni gibi Yeni Yıldız da Laz basın tarihindeki yerini alacak. Sanırım, dün, Cadde Bostan Kültür Merkezi'nde de, Laz tarihinde önemli bir güne tanıklık edildi. Haddim değil belki de, ama bugünün Laz dil bayramı olarak kutlanması gerektiğini öneriyorum. Çünkü, Cadde Bostan Kültür Merkezi'nde, Laz Enstitüsü açılış törenleri yapıldı. Açılış, dediysek, şunu hayal edebilirsiniz: Kesinlikle çok iyi organize edilmiş, kültürel öğelerle birlikte düşünülmüş, enfes bir tören. Lazlar ve dostlarını, açılış kutlamalarının yapılacağı salonun girişinde, "Doğayı Koru, Lazca'yı yaşat", "Skudas nena" yazılı panktlar karşıladı. 7'den 70'e İstanbul'daki çok sayıdaki Laz ve dostları salondaki yerini almıştıki, sahnede ilk olarak sanatçı Ayşenur Kilovar'ın sesi duyuldu. Lazca iki şarkı söyledi Kolivar. Erkek egemen Karadeniz sahnesinde, varlığıyla hepimize güç olan Kolivar'ın ardından Lazca ve Türkçe konuşan iki sunucu açılış törenlerini başlattı.
Bekaroğlu: Lazca konuşamamamızdan devlet sorumlu, gerekeni yapsın
Kalbimiz yettiğince hatırlatacağımız, sevgili Kazım Koyuncu'nun da adının sıkça anıldığı videolu sunumun ardından ilk konuşmayı, Laz Ensititüsü'nün Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu yaptı. Bekaroğlu, kendisinin de okulda Lazca konuştuğu zaman Laz öğretmenleri tarafından cezalandırıldığını ifade etti. 600 bin Laz'dan 250 bin kişinin dilini konuşabildiğine dikkat çeken Bekaroğlu, "Bunun nedeni devlettir. Ama biz devlete karşı bu nedenle öfkeli değiliz. Ama bundan sonra gerekenin yapılması önemlidir. Devletten, herkesten bundan sonra gerekeni yapmasını bekliyoruz" dedi. İlk olarak üniversitelerde Laz dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılmasını istediklerini belirten Bekaroğlu, Lazca yayınlar yapılması için televizyon ve radyoların kurulmasını, Lazca'nın seçmeli dil olmasıyla birlikte Lazca öğreten öğretmenlerin yetiştirilmesi gibi talepleri olduklarını söyledi.
Tan: Herkese demokrasi olsun istiyoruz
Bekaroğlu'nun ardından Laz toplumunun belki de televizyon ekranları dışında ilk kez karşılaştığı BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan kısa bir konuşma yaptı. ‘Damdan düşenin halinden damdan düşenler anlar’ esprisiyle konuşmasına başlayan Tan, “Kendi dilimizle, kültürümüzle inancımızla Türkiye’de hatta dünyada ne kadar renk varsa, ne kadar düşünce varsa, var olsunlar. Çünkü Cenab-ı Allah’ın iradesi böyle tecelli etti. Çokluk üzerine tecelli etti. Ama bu çokluğun içerisinde de bir teklik olsun dedi. Bu teklik ne? Uyum, çatışmayın, kavga etmeyin, birbirinizi boğazlamayın. İşte bu yüzden var olmak ve yaşamak istiyoruz. Herkese demokrasi olsun istiyoruz. Böyle bir Türkiye ve dünya olsun.”
İlk Lazca dersi veren öğretmenler: Biz Lazız
Laz Ensititüsü açılış törenlerinin kuşkusuz en önemli isimleri, Lazca ilk dersi veren öğretmenler, Ali Gümüş ve Hasan Uzunhasanoğlu'ydu. "Herkes bizi bir yerlere çekmeye çalışıyor. Lazlar için 'Türk'tür' diyorlar veya 'Gürcü'dür' diyorlar" diyerek sitemini dile getiren Uzunhasanoğlu, tepkisini de "Ancak bizler Lazız" diyerek gösterdi.
Tüzel: Lazlar fıkralara konu olmaktan çıksın
HDP Milletvekili Levent Tüzel de, pek çok Karadenizlinin muzdarip olduğu ve tepki gösterdiği Laz fıkralar konusuna değindi. Lazların sadece fıkralarda anlatılandan ibaret olmadığını belirten Tüzel, "Özgür demokratik bir geleceği yaşayacağız. Laz Enstitüsü'nün bu yönde bir katkısı olacak. Dileriz ki Lazlar fıkralara konu olmaktan çıksın, özgür bir toplum olsun" dedi.
Birdal: Gün geldi Kürt, Ermeni, Laz olduk
İnsan hakları savunucusu ve eski milletvekili Akın Birdal da etkinlikte Lazların yanındaydı. Birdal, "İnsan hakları savunucuları olarak empati yaptık, ezilen ve emekçi halkların yanında olduk. Gün geldi Kürt olduk, gün geldi Ermeni, gün geldi Laz olduk" dedi. Başbakan'ın konuşması sırasında hep "Lazlar, Çekesler, Kürtler..." diye sıraladığını hatırlatan Birdal, "Neden Başbakan, bu saydığı halklar arasına Ermenileri, Süryanileri, Rumları eklemiyor hiç?" diye sordu.
Ve sonra horon!
Açılış konuşmalarının ardından sıra deyim yerindeyse Laz usulü törene gelmişti. İlk olarak sahneye, Karadenizli sanatçı Erdal Bayrakoğlu çıktı. Lazca söylediği “Çav Bella” ile alkışları toplayan Bayrakoğlu'nun ardından, sahnede Marsis grubu yerini aldı. Grubunun söylediği şarkılarla horonlar edilirken, salonun dışındaysa, konuklara, yöresel yemeklerden Laz böreği (ki adının börek olduğuna bakmayın enfes bir tatlıdır) ve hamsili ekmek ikram edildi.
Dünyanın ilk Laz Enstitüsü'nün açılış kutlamaları tam da Lazlara yakışır bir şekilde, horonuyla atma türküleriyle son buldu. (EK/HK)