Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ) "Hikmet Kıvılcımlı ile yeniden tanışıyoruz" başlıklı bir sempozyum düzenledi. Üniversitenin Fındıklı Yerleşkesi'ndeki Sedat Hakkı Eldem Oditoryumu'nda gerçekleşen sempozyumda, teorisyen ve yazar Hikmet Kıvılcımlı üzerine 37 sunum yapıldı.
17-18 Ocak'ta düzenlenen sempozyumun ikinci günündeki oturumlarda Kıvılcımlı'nın dine bakışından, ordu ve devlet sorununa yaklaşımına, yurtdışı arşivlerinin serüvenli hikayesinden, "Kadın sosyal sınıfımız" adlı çalışmasının feminist okumasına kadar birçok konu tartışıldı.
Fegan: "Bunları bir erkek yapsaydı çoktan biliyor olurdunuz"
Bu sabah düzenlenen oturumda konuşan Hikmet Kıvılcımlı'nın dava arkadaşlarından Latife Fegan, birçok çevre tarafından "iki çuval" olarak bilinen Kıvılcımlı'nın eser arşivinin Hollanda Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü'ne kaçırılışının hikayesini anlatan bir sunum gerçekleştirdi.
"İki çuval" hikayesini neden 40 yıl boyunca kimseye anlatmadığına değienen Fegan, "Gizli bir ajandam yoktu. Bunu daha çok kadınların kendi emeklerinin tarihini yazmaktaki tereddütünde bağlıyorum. Maalesef kadınlar kendi yaptıkları işleri erkekler kadar önemsemiyor. Eğer bugün anlattıklarımı bir erkek yapsaydı, çoktan biliyor olurdunuz" diye konuştu.
Fegan, 1970'li yıllarda kadının yalnızca Kıvılcımlı'nın arşivinin yurtdışına kaçırılmasında büyük rol oynamadığını, ayrıca Hikmet Kıvılcımlı ve eşi Fuat Fegan'ın çalışma imkanlarını bizzat sağladığından bahsetti.
1970'li yılların ortalarında Kıvılcımlı'nın Caddebostan'daki bir dairede bulunan yazıhaneside kaldıklarını anlatan Fegan, "12 Mart'tan kısa bir süre sonra Fuat'la bir gece eve geldiğimizde, evde içi Doktor'un el yazmaları ve yazarken kullandığı notlar ve kitaplarla dolu iki çuval bulduk. Kıvılcımlı'nın el yazmalarını o iki çuvala doldurup evini terkettiğini öğrendik" dedi.
Latife Fegan, eşi Fuat'ın 25 Nisan 1971'de sıkıyönetimden bir gün önce Kıbrıs'a giderek kendisini iki çuvalla bırakmak zorunda kaldığını söyledi.
"Ben Türkiye'de sıkıyönetim koşullarında bu iki çuvalla yalnız kalmıştım. Onları, binbir kombinasyonlarla kaç polis ve asker baskınından korumak bana düşmüştü.”
Hikmet Kıvılcımlı'nın 1971 yılında vefat etmeden önce kendilerine yazdığı mektupta, arşivinin bulunduğu iki çuvalın yurtdışına çıkarılmasını vasiyet ettiğini anlatan Fegan, kızkardeşi Reyhan ve görümcesi Emel ile birlikte el yazmalarını plastik torbalara sarılı biçimde, lokum, baklava ve çocuk maması kutularına yerleştirdiklerini ve kaynı Ali aracılığı ile Kıbrıs'taki Fuat Fegan'a ulaştırdıklarını söyledi.
Her paketİ paketi gönderdikten sonra Fuat'a “sana üç kutu hediye gönderdim. Falancanın istediği çocuk mamasını da gönderiyorum, alıp almadığını bildir” gibi şifreli bir dille kontrol ediyorduk. İkimiz de çetele tutuyorduk ve karşılıklı kontrol ediyorduk. Aylar süren bu harekatın sonunda hiç kazaya uğramadan başardık bu işi."
Kürkçü: "Doktorun formülü TBMM'de imdadıma yetişiyor"
Sempozyumun öğleden önceki oturumunda konuşması beklenen BDP Mersin milletvekili Ertuğrul Kürkçü, Mersin'de düzenlenen Leyla Şaylemez'in cenazesinde bulunduğu için bildirisini sunamadı.
Kürkçü'nün sempozyum komitesine gönderdiği özür mesajı salonda okundu.
Türkiye ve Kürdistan'da yaşanan çalkantılı günler nedeniyle sempozyuma katılamadığını belirten Kürkçü siyasetteki aktif görevini yerine getirirken Doktor'un onyıllar önce ortaya attığı düsturun ona hala kılavuzluk ettiğini söyledi.
"Kıvılcımlı, 'Parlamentonun bütün hikmeti, halka sesimizi duyurmak için bir yüksek kürsü olmaktan ibaret' demişti. Ne zaman TBMM'de 'ben burada ne arıyorum?' diye sorsam Doktor'un formülü imdadıma yetişiyor.
"Kürt halkının, Türkiye'nin bütün ezilenlerinin kurtuluş mücadelesine eşlik ederken onun ta 1968'de bize verdiği, o zaman bir kulağımdan bile giremeyen öğüdü, şimdi her gün yol gösteren bir ilke olarak pratik hayatımızı düzenlemeye devam ediyor." (BM/HK)