Cumartesi Anneleri/İnsanları 502. defa Galatasaray’da biraraya gelerek 6 Kasım 1997’de kaybedilen Abdülselam Çelik’in akıbetini sordu.
Hükümetin “devlet şiddetiyle yurttaşı itaate zorlayan bir kamu düzeni dayattığını” ifade eden Cumartesi Anneleri/İnsanları “Bizim evlatlarımız MGK’nın asli karar organı olduğu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin anayasa sayıldığı, devletin gizli belgelerle yönetildiği yıllarda kaybedildiler” dedi.
Tanrıkulu: Beyaz Toroslar travmamız
Buluşmaya katılan Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu beyaz Torosların bu ülkenin “travması olduğunu, faili meçhullerin, gözaltında kayıpların faili olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“İlk yapılması gereken zamanaşımını ortadan kaldıracak yasaların çıkartılmasıdır. İkinci yapılması gereken ise hakikat komisyonlarının oluşturulmasıdır. Bunlar biran önce hayata geçirilmeli ve kayıpların failleri yargı önüne çıkarılmalıdır.”
Kaya: Güvenlikçi değil, demokratik politikalar olmalı
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını okuyan Cumartesi Anneleri/İnsanları’ndan Leyla Kaya şöyle konuştu:
“İnsan odaklı olmayan, sorunların demokratik yöntemlerle çözülmesini hedeflemeyen güvenlikçi politikalarda, insan haklarının, hukukun, adaletin karşılığı olmadığını söylüyoruz.
“Bizim evlatlarımız MGK’nın asli karar organı olduğu, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin anayasa sayıldığı, devletin gizli belgelerle yönetildiği yıllarda kaybedildiler.
“Biz, MGK’sı, gizli anayasası olmayan, yurttaşların hak ve özgürlüklerinin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı demokratik bir Türkiye isterken, hükümet Milli Güvenlik Kurulu’nu güncelliyor, toplumu devletin kozmik kasalarda saklanan Milli Siyaset Belgesi ve bu belgenin uygulama esaslarını gösteren Strateji Belgesi ile yönetmek istiyor.
“Biz demokrasinin gereği olarak toplumun hak ve özgürlüklerini koruyan bir kamu düzeni isterken, hükümet devlet şiddetiyle yurttaşı itaate zorlayan bir kamu düzeni dayatıyor.
“Biz barış isterken hükümet savaş yanlısı dili ve uygulamalarıyla ülkeyi kaosa sürüklüyor. Halkı tehdit eden, muhaliflerini hedef gösteren, güvenlik güçlerini halka karşı suç işlemeye teşvik eden Başbakan ve Cumhurbaşkanı barış sürecinin önünü tıkıyor.
“Bu hafta hükümetin ve Cumhurbaşkanının özlemini duyduğu 1990’lı yıllarda kaybedilen Abdülselam Çelik’i unutmadık demek için buluştuk.
"Abdülselam Çelik'i kaybedenler belli"
“O dönem Yüzbaşı Zahit Engin JİTEM Diyarbakır Tim Komutanı olarak görev yapıyordu. JİTEM mensubu Abdulkadir Aygan basına da yansıyan açıklamalarında: Yüzbaşı Zahit Engin emrindeki ölüm mangasında Astsubay Nuri Ateş, Uzman Çavuş Yüksel Uğur, Uzman Çavuş Abdulkadir Öztürk, Uzman Çavuş Cemal Kılıç, Astsubay Levent ve Uzman Çavuş Ali adlı şahısların yer aldığını ve bu timin beyaz Toroslarla Saraykapı’daki JİTEM merkezine getirdikleri insanları öldürdüklerini söylüyordu.
“Abdülselam Çelik’i kaybedenlerin kimliği açıktır. Etkin bir soruşturma yapılması halinde, adil bir yargılama yapılması halinde Abdulselam Çelik’in akıbeti açığa çıkartılabilir, failleri hakkaniyetle yargılanabilir. Abdulselam Çelik’in akıbetini açıklayın, faillerini yargılayın!”
Abdülselam Çelik’e ne oldu?
49 yaşındaki sekiz çocuk babası Abdülselam Çelik, Diyarbakır’da yaşıyor, hayvan ve tütün ticareti yapıyordu.
Hasta olan babasını ziyaret için gittiği Lice’den 6 Kasım 1997 tarihinde minibüsle Diyarbakır’a geldi. Urfakapı civarında yürürken ellerinde uzun namlulu silahlar bulunan kişiler tarafından zorla beyaz Toros araca bindirildi.
Ailenin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı. Savcı, olaya tanık olan kişiyi bile dinlemedi. Devlet eliyle yurttaş katletmenin/kaybetmenin simgesi haline getirilen beyaz Toros’a bindirilen yüzlerce kişi gibi Abdülselam Çelik’ten de bir daha haber alınamadı. (EA)