Hastalıklara, kalıcı sakatlıklara ve hatta toplu ölümlere sebep olabilen ve askeri amaçlı kullanılan bu silahlar, yalnız insanlar için değil, evcil hayvanlar ve insanların yaşaması için yararlanılan bitkilerde de ölüm, hastalık meydana getirebiliyor. Aslında kendi başına silah niteliği olmayan bu biyolojik maddeler, genellikle "konvansiyonal" silahlarla kullanıldığı için "biyolojik silah" olarak adlandırılıyor.
Biyolojik savaş, yaşayan organizmaların askerî amaçla kullanılmasına deniyor. Biyolojik silahlar, virüslerden, bakterilerden, mantarlardan ve parazitlerden üretilebiliyor. Bu canlı hastalık etkenleri, mutasyon yoluyla, üreyerek, çoğalarak, geniş coğrafi bölgelere rüzgar, su, böcek, hayvan ve insanlarla yayılabiliyor.
Irak'ın botulizm zehiri ve şarbon mikrobu da dahil olmak üzere 5 ton biyolojik madde taşıma kapasitesine sahip 25 füze başlığına, içine mikrop yerleştirilmiş 15 ton bombaya sahip olduğu söyleniyor.
Bu mikropların bir savaş silahı olarak kullanılması halinde, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılanlar kadar büyük bir felaket ortaya çıkabilir.
ABD Hükümeti'nin 1993'te yaptığı bir araştırmaya göre, şarbon mikrobu içeren 85 kg'lık bir silah Washington DC'ye uçaktan atıldığında 3 milyon insanı öldürebilecek.
Bu biyolojik unsurlar (patojenler), doğada uzun süre yaşayabilen hücreler üreterek etkili olabiliyor. Biyolojik Silah kategorisinde, adından en çok söz edilen biyolojik maddeler arasında, hıyarcıklı veba, tularemi, beyin iltihabı, şarbon ve çiçek hastalığı gibi hastalıkları yapan canlı hastalık etkenleri yer alıyor.
Kolay ulaşılabiliyor ve üretilebiliyor
Nükleer silahların tersine, tıpkı kitlesel etkilere sahip kimyasalların elde edilebilmesi gibi, biyolojik silah yapmak için gerekli olan maddelere de kolayca ulaşılabiliyor. Ucuz olması, çok büyük olanaklara sahip olmayan laboratuarlarda bile çoğaltılabilmesi bu tür silahların "fakirlerin nükleer bombası" diye adlandırılmasına yol açıyor.
Değişik kaynakların vurguladığı o ki; bu amaçla canlı hastalık etkeni üretebilecek bir biyoloji laboratuarı, 10.000 dolarlık maliyetle 4,5 metreye 4,5 metre boyutlarında küçük bir odada faaliyete geçirilebiliyor. Burada gereksinilen temel maddeler, sadece, bira mayası, protein bazlı kültür, plastik giysiler ve gaz maskesinden ibaret .
Irak, İran, Libya, Suriye, Kuzey Kore, Tayvan, İsrail, Mısır, Vietnam, Laos, Küba, Bulgaristan, Hindistan, Güney Kore, Güney Afrika, Çin ve Rusya'da mikropların bir savaş aracı olarak depolanmış olduğu ve bu konudaki araştırmaların sürdürüldüğü öne sürülüyor.
Bu yıl Kasım ayında, 143 ülkenin Cenevre'de toplanarak 1972 yılında imzalanan biyolojik ve zehirli silahların geliştirilmesi, üretilmesi ve depolanmasını yasaklayan biyolojik silahlar anlaşmasını gözden geçireceği ifade ediliyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Dr. Gro Harlem Brundtland, "Biyolojik ya da kimyasal saldırı ihtimaline ve bu tür saldırıların kötü sonuçlarına karşı hazırlıklı olmalıyız" dedi.
WHO'nun bu konuda hazırladığı bir raporda da şarbon, çiçek, botulism, kanla bulaşan virüs, biyolojik ve kimyasal zehirler gibi silahların çok az ülke tarafından geliştirildiği, ancak çok azının bile insanlığı yok edebileceği belirtiliyor. Dünya Sağlık Örgütü, hükümetlere yaptığı çağrıda hem önlem alınmasını hem mücadele planı hazırlanmasını istiyor.
Biyolojik silahlar
Bugün biyolojik silah olarak kullanıldığı bilinen 31 değişik canlı hastalık etkeni bulunuyor. Biyolojik olarak oluşturdukları tehdit açısından 3 gruba ayrılan bu etkenlerden en tehlikeli olanları "A grubu" olarak biliniyor ve kolay bulaşıp yüksek oranda ölüme yol açıyorlar. Bunların arasında çiçek, ebola, Marburg, Lass ve Junin virüsleri, şarbon basili, veba, botulism, tularemi, mikropları bulunuyor.
B grubunda yer alan etkenler arasında Q ateşi hastalığının etkeni, Brusella basili, Ruam hastalığı etkeni, Venezuela menenjiti yapan etken ile Ricinus ve Clostridyum toksinleri bulunuyor. Bunların öldürücü etkileri ilkine oranla daha az ancak bulaşıcılıkları ve hastalık potansiyelleri oldukça yüksek.
C grubunda yer alan etkenler arasında çeşitli virüsler bulunuyor, bunların öldürücülüklerinden daha çok, çok sayıda insanın aynı anda hastalanmasına yol açmaları açısından tehlikeli bulunuyor. Bu tür etkenlerle yapılan saldırılarda, sağlık hizmeti veren sistemlerin kaynakları kısa sürede tükeniyor ve toplumlar üzerindeki tahribi bu yolla oluyor.
Hangisi nelere yol açar?
Botulismus Toksini: Clostridium botulinum adlı bakterinin yaptığı bu toksin iyi kaynatılmamış konservelerde ve özellikle evde yapılan sucuk ve salamlarda bulunabiliyor. Ciddi bir besin zehirlenmesine yol açan bu toksin önce göz ve yutma felcine, daha sonra yaygın felçlere yol açabiliyor. Kolayca ve ucuz olarak herhangi bir bakteri laboratuarında üretilebilen bu toksinin çevreye serpildikten sonra durdurulması olanaksız salgınlara yol açabileceği biliniyor.
Şarbon(antraks): Bacillus antracis adlı bir bakterinin oluşturduğu şarbon aslında koyun ve sığırlarda yani büyük baş hayvanlarda görülüyor. Bu hayvanların akciğerlerinde buluna şarbon basili bu hayvanların kesimi sırasında insanlara bulaşırsa bir çeşit cilt enfeksiyonuna yol açıyor. İnsana deri yanında solunum ve sindirim yoluyla da bulaşabilen bu mikrop akciğerlere ulaşırsa çok hızlı seyreden bir akciğer yangısı ve bunun sonucunda da ölüme yol açabiliyor.
Çiçek hastalığı: Variola major adlı virüs tarafından yapılan bu hastalık 1978 yılından beri dünya üzerinde görülmüyor. Ciltte kızarıklık, yara ve döküntülerle giden bu hastalık yaraların yaygınlaşması ve içerdiği toksinin etkisiyle ölüme yol açabiliyor. Çiçek virüsünün tozlarla yayılması ve uzun süre etkisini koruması nedeniyle çok bulaşıcı olduğu biliniyor.
Veba Hastalığı: Fare gibi bazı kemiricilerde bulunan bir çeşit pirenin ısırığıyla bulaşan ve Yersinia pestis adlı basil tarafından oluşur. Bu hastalıkta vücudun çeşitli yerlerinde içinde basil bulunan hıyarcık adı verilen lenf bezi yangıları yanında akciğerlerde enfeksiyon oluşur. Ölüm genellikle basilin kan dolaşımına girmesi sonucu oluşan septisemi sonucu olur.
Ruam Hastalığı: Öncelikle at, eşek ve katırlarda ortaya çıkan bu hastalığı Burkhoderia Maliei adlı basil yapar. Burun ve solunum sisteminde oluşan enfeksiyon sonucu vücudun çeşitli yerlerinde içinde basil bulunan cerahatli yaralar, lenf bezlerinde büyümeler ve akciğerde verem hastalığına benzeyen değişiklikler olur. Bu aşamada genellikle öldürücüdür. (NU)