Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu bulunduğu davanın dün görülen ilk duruşmasında savunma yaptı.
Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada Yüksekdağ, duruşmayı izlemeye gelenlerin araçlarının durdurulmasına ve duruşmayı izlemeye gelen uluslararası heyetin salondan çıkarılmasına “İktidar mahkemeye müdahale etti” diyerek tepki gösterdi.
"Yargılanmamızın hukukla hiçbir alakası yok” diyen Yüksekdağ “Ben fezlekelere konu olan sözleri söyledim, yine söylerim. Hepsi çözüm gayesiyle söylenmiş sözlerdir” diye konuştu.
Duruşma sonunda mahkeme heyeti tahliye kararı vermedi. Bir sonraki duruşma 18 Eylül’de.
Savunmanın tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
"İktidar mahkemeye müdahale etti"
Yüksekdağ’ın savunmasından satır başları şöyle:
“Buraya girmeyi başaramayan, ciddi müdahalelerle karşılaşan arkadaşlarım var. Doğal hakkını, açık yargılamayı izleme hakkını kullanmak isteyen arkadaşlarım, seçmenlerimiz var. Biraz önce gözlerimizin önünde iktidar mahkemeye müdahale etti ve buraya giren yabancı heyeti Adalet Bakanlığı kararıyla dışarı çıkardı. Saklama gereği de duyulmuyor. Bu ne demek? Adalet Bakanı bu hakkı nereden buluyor? Ben Almanya’ya gittim. Yargılanan Türklerin duruşmasına katıldım. Bu siyasi iktidar kendisini bu ülkeyi rezil etmeye vakfetmiş. Rezilliklerine bir rezillik daha eklediler.
“Yargılanmamızın hukukla hiçbir alakası yok”
“Her gün demokratik siyasetin zemini zaten dinamitleniyor. Bağımsız yargı zemininin dinamitlenmesi için de iktidar her gün elinden geleni yapıyor. Hukuki savunmalar yapıyor değerli avukatlarım, ama bu sürecin, benim yargılanmamın, bizim yargılanmamızın hukukla hiçbir alakası olmadığını herkes biliyor. Herkesin bildiği, kiminin izlediği, kiminin mağduru, kiminin müsebbibi olduğu bir süreç yaşıyoruz.
“Birkaç ömrüm daha olsa, aynı şeyleri yeniden yaparım”
“Bizler bu sürece mahkum değiliz. Ben mahkeme salonlarıyla ilk defa karşı karşıya gelmiyorum. Ben ensesi kalınlarla ilk defa karşılaşmıyorum. Ben bu ülkede bir kadın olarak hep mücadele ettim ve zulmün her türlüsünü gördüm. Daha fazlasını da görebilirim, sorun değil. 100 yıl ceza isteniyor. Emin olun birkaç ömrüm daha olsa aynı şeyleri yeniden yaparım, yeter ki, bir asra değecek bir davamız olsun. Bizim bir asra değecek davamız var, o da barış ve demokrasi davası.
“6 milyon insanı alacak duruşma salonu yok”
Ben geldim tek başıma buraya. Ben, ben değilim ki. 6 milyonu hangi duruşma salonuna dolduracaksınız? Benim sözlerimin altına imza atan 6 milyon var. Hatta ben onların sözlerini söylüyorum. 6 milyon insanı alacak duruşma salonu icat edilmedi ki.
“Biz ne için yargılanıyoruz? Çözüm yeri parlamento, siyaset yapmak gerek, tamam eyvallah. Ondan sonra, ‘Hop tamam, bu kadar olmaz.’ Siz demediniz mi Meclis’te siyaset yapın. Ee geldik, buyurun. O fezlekelerdeki sözlerin hepsini Meclis’te de söyledim ben.
“Ben hiçbir sözümü üç gün sonra inkar etmem”
Beni bu zamana kadar tanıdıysa Türkiye kamuoyu, herhalde biliyordur. Ben Meclis kürsüsünde söylemeyeceğim sözü miting meydanında söylemem. Meclis kürsüsünde egemenin yüzüne söylemediğim sözü toplantıda, açıklamada söylemem. Sözümü üç gün sonra inkar etmem. Her konuşmam Meclis kürsüsünde savunulmuş sözlerdir. Kürsü dokunulmazlığı denen de, kürsüde söylenen sözlerin başka yerlerde tekrar edilmesi olarak tanımlanır. Bu evrensel bir tanımdır. Kürsüde söylediğim sözü her yerde onurla, gururla tekrar etmişimdir.
“Sözlerinden cayanlar hesap vermeli”
“Parlamento’da söylediği sözlerden cayanlar hesap vermelidir. Dün bize söz verenler, demokratik siyaset, parlamentoda siyaset diyenler, o çağrıları yapanlar, Kürt halkını yıllarca oyalayanlar nerede? Onlar şimdi sadece savaş sözü söylüyor, dillerinden ellerinden kan damlıyor.
“Ana muhalefet lideri adalet arıyor, ikinci büyük muhalefet partisinin liderleri tutuklu”
“Bizler mahkeme salonlarında, hapishanelerde direniyoruz. Kimileri adalet için kilometrelerce yol yürüyor. Kimileri özgürlük, barış demekten vazgeçmeyerek direniyor. Bugün Türkiye’nin ana muhalefet partisinin başkanı kilometrelerce yürüyerek adalet arıyor, ikinci büyük partisinin Eş Genel Başkanları tutuklu. Kadınlar yaşamın her alanında kendilerine dayatılan haksızlığa karşı dimdik durarak direniyor.
“En çok kadınlığım hedef alındı”
“Bana dönük gerçekleştirilen siyasi linç operasyonlarında en çok hedef alınan özelliğim cinsiyetim, kadınlığım oldu.
“İki milletvekilimiz var milletvekilliği düşürülen; biri ben, diğeri Diyarbakır’dan kadın milletvekilimiz Nursel Aydoğan. Bunları tesadüf olarak görmem mümkün değil. Siyasi iktidarın sistematik kadın düşmanlığının göstergesi.
“Söyledim gene söylerim”
“Ben fezlekelere konu olan sözleri söyledim, yine söylerim. Hepsi çözüm gayesiyle söylenmiş sözlerdir. Bu sözleri söylediğimiz için bizi yargılayanlar bunun hesabını vermelidirler. 7-8 fezleke derlenmiştir. En kritik olanı DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Kongresi'nde söylediğim sözdür. Türkiye’de savaş olmadan çözüm sağlanabilir dedik. Bu çözümün yolunu, yöntemini önerdik. Anayasa tartışılırken nasıl bir anayasa önerdiğimizi paylaştık, bunu da dünya aleme ilan ettik. Doğru, Türkiye’deki rejimin demokratik tahribatını içeren sözlerdi. Türkiye’de barış sorumluluğunu birilerinin üstlenmesi, risk alması gerekiyordu. Siyasi iktidar risk almadı. Biz birileri risk almalı dedik ve o çağrıyı yaptık.”
Ben yöneticisi olduğum örgütü savunurum
İddianamede saçmalık silsilesi olarak tanımlayacağım şeyler var. Terör örgütü yöneticiliğiyle itham ediliyorum, DTK yöneticisi olmam hasebiyle. İddianameyi hazırlayan savcıya, size bir kere daha söylemek istiyorum. Biz eğer bir örgüt kurduysak, bir örgütün yöneticisi olduysak onu çatır çatır savunuruz. Bakın HDP’yi nasıl savunuyorum. DTK yöneticisi olduğum iddiasını tüzüğündeki ‘her milletvekili doğal delegedir‘ ifadesine dayandırıyorlar. Bu kadar komik bir şey olamaz. DTK yöneticisi olsam, bunu göğsümü gere gere söylerdim; olmadan da DTK’yi savunuyorum. Kayıtlara geçsin; DTK demokratik bir kurumdur, çözüm için çalışmıştır, devletin temasa geçtiği bir kurumdur, terör örgütü ilan edilemez. Ben bir siyasi partinin Eş Genel Başkanıyım. DTK savunulamayacak bir örgüt mü? Ben yöneticisi olduğum örgütü savunamayacak bir profile mi sahibim? Bu kadar derme çatma bir iddia. Hukuki bir savunma yapmayı da gerekli ve yararlı görmüyorum.
Siyasi iktidar da sokağa çıkma çağrısı yapıyor
“Sokağa çıkma çağrısı kadar meşru bir çağrı yoktur. Yaptık, yine yaparız. İktidar da yapıyor. Biz insanlara silahlanın çağrısı yapmadık. Siyasi iktidar da sokağa çıkma çağrısı yapıyor. İktidar bizi sokağa çıkma çağrısı yapmakla suçlayarak kendi suçunu örtmeyi amaçlıyor. O dönemde hangi paramiliter güçler sokaktaydı, hangi silahtan hangi kurşun çıkmıştı? Biz bunları biliyoruz. Bunların hepsini ayrıntılarıyla ortaya koyacağız. Dikkate alacak bir mahkeme bulur muyuz, Allah kerim." (BK)