Gerçeküstü eserleriyle tanınan ve enerjik, neşeli, naif, alçakgönüllü kişiliğiyle öne çıkan sanatçı Banu Birecikligil; Türkiye'de Swing dansının popülerleşmesine, tanınmasına öncülük eden bir swing dansçı.
Birecikligil, İstanbul'daki "İstanbul Lindy Hoppers" ve Bodrum'da "Bodrum Lindy Hopper" adlı swing dans okullarının kurucusu.
Swing dans, cazın etkisiyle; Şili’li sürrealist ressam Roberto Matta’nın söylediği gibi “Caz bir isyan, haz ve adalet sözcüğüdür.” der. Swing dansın böyle bir etkisi var mı, buna katılıyor musunuz?
Kesinlikle doğru, blues ve caz, isyandan çıkar, hazzın olduğu kadar acının hikayesini anlatır ve bize bu duyguların hepsini derinden hissettirir.
Ritimlerine ve melodilerine kayıtsız kalmak, akışına kapılmamak, hareket etmemek mümkün olmaz. Dans ederken ve bu dansı partnerinizle bir iletişime dönüştürdüğünüzde, müzikle bir olmanın verdiği neşe ve hazzı; bu anlarda sizinle birlikte bütün salonun sanki evrensel bir dansın parçası olduğunu hissedersiniz.
Cazın kitlelere yayıldığı 1920 ile 1940’lı yıllardaki gençlik büyük bir şansa sahipti; çünkü caz, zamanların en kaliteli ve zengin popüler müziği olagelmiştir.
Sürrealist resimler yapmanızla swing dans arasında bağlantı var mı?
Yaptığım resimlerle swing dans arasında bir bağlantı kurmak zor diye cevap vereceğim. Hatta hayatımda bu ikisi birbirinin zıddı bir yer işgal ediyor. “Görsel” sanat, düşüncelerdeki, psikolojideki ve soyuttaki meseleleri cisimleştirme, fiziksel bir forma dönüştürme alchemi ya da büyüsünü temsil ediyor. Bu, genellikle atölyede yalnız başıma kaldığım, bireysel ve içe dönük doğası olan bir süreçtir. Öte yandan, dans dışa dönük ve toplulukla bağlantılı, sosyal bir alan. Sizi topluluğu pür neşenin kaynağı ile birleştiriyor.
Swing dansının yaygınlaşmasında Türkiye’de yaşadığınız zorluklar var mıydı?
Olmaz olur mu!? 2004 kışında Berlin’de tanık olduğum bir Lindy Hop dans gecesi sonrasında senelerce İstanbul’da bir kurs, benimle bu dansı öğrenecek bir partner, Lindy Hop’tan bir emare aradım durdum, bulamadım. Çıldırmıştım. Çocukluğumdan beri dans etmek istemiş, ama sevebileceğim bir dans bulamamıştım.
Nihayet aradığım dansı bulmuşken, öğrenme imkânım olmaması büyük bir hayal kırıklığıydı. O zamanlar internet kaynakları sınırlıydı, YouTube bile henüz çok yeniydi. Dans forumlarında yapılan sonsuz gezinmeler ve araştırmalar sonucunda nihayet 2007 yazında İstanbul’a yurtdışından gelmiş üç Lindy Hop’çuyu ve ilk ilgilenen insanları bir araya getirmeyi başardım. Böylece İstanbul Lindy Hoppers’in hikayesi başladı.
O dönem dans eğitmenliğine ve etkinlik organizasyonlarına adım attım. Başlangıçta yavaş ilerlese de, zamanla üç, beş, yirmi derken küçük bir topluluk oluştu.
"Cazın ruhu inceliklere açık"
Swing dansını daha iyi anlamak için bununla ilgili önerebileceğiniz film var mı paylaşabilir misiniz?
Swing dansı hakkında sevdiğim ve önerebileceğim film ve belgeseller şöyle:
“Swing Kids” filminde Nazi Almanya’sı döneminde Swing müziğine ve dansına tutkun gençlerin hikayesini anlatıyor. Müziğin ve dansın baskıcı bir rejime karşı bir özgürlük ve direniş biçimi olarak kullanılmasını işler. “
Alive and Kicking” belgeselinde de Swing dansının tarihine, bu dansı yaşatan insanların hikayelerine ve dansın onlara sağladığı mutluluk, bağlantı ve özgürlük duygularına odaklanır. “The Swing Thing” BBC tarafından yapılan bu belgesel, swing dansının ve müziğinin tarihini ve kültürel etkisini inceler. “Ken Burns's Jazz Documentary” ise swing müziğinin ve dansının kökenlerini, evrimini ve toplumsal etkisini kapsamlı bir şekilde ele alır.
Swing dansına ilgi duyan herkes için, bu film ve belgeseller, dansın derinliklerini ve çeşitliliğini keşfetmek için önemli olacağını düşünüyorum.
Lindy Hop’ta Latin dansları ya da salon dansları gibi cinsiyetçi (kadın-erkek) bir yapı bulunmuyor. Bununla ilgili düşüncenizi alabilir miyim?
Lindy Hop ve diğer eşli swing dansları, klasik geleneğe göre genellikle erkeğin dansı yönlendirdiği (leader), kadının ise takip ettiği (follower) bir yapıya sahiptir. Ancak, bu dansların yapısı, her iki partnere de kişisel ifade ve yorumlama alanı tanır, böylece etkileşim içinde bir diyalog oluşturulur. Partnerler birbirlerinden etkilenerek, dansın akışında karşılıklı bir iletişim kurarlar.
Bu etkileşim, caz müziğinin doğaçlama geleneğini ve müzisyenler arasındaki karşılıklı etkileşimi yansıtır; dansçılar da benzer şekilde, müziğin ve anın ilhamıyla kendi yaratıcılıklarını serbest bırakır.
Özellikle son yıllarda, cinsiyetçi rollerin özgürleşmesiyle birlikte, swing dansları klasik rollerin ötesine geçme konusunda önemli bir gelişme gösteriyor.
Giderek daha fazla kadın liderlik (leader) rolünü üstlenirken, birçok erkek de (follower) rolünde dans ediyor. Swing danslarının bu esnek yapısı, katılımcılara kendilerini ifade etme ve dansın sunduğu özgürlüğü tam anlamıyla deneyimleme fırsatı tanıyor. Cazın ruhu yeniliklere açık.
İstanbul dışında Bodrum’da da dans okulunuz bulunmakta ve ekolojik bir yaşam sürdürmektesiniz. Yolculuğunuzdan bahseder misiniz? Ayrıca dans ve sergi projeleriniz var mı?
2018 yılında Bodrum'a taşınma kararımızı alarak Gümüşlük'e yerleştik. Gelir gelmez eski bir marangozhaneyi tutma şansımız oldu.
Hem resim, heykel çalışmalarımı, hem de dans dersleri verebileceğimiz geniş bir alana sahip olma şansımız oldu. O zamandan beri erkek arkadaşım Serkan Tanrıbilir ile birlikte dans dersleri veriyoruz ve burada küçük bir topluluk oluşturduk.
İlk geldiğimiz sene Türkiye’nin birçok yerinden dansçı arkadaşlarımızı çağırarak organize ettiğimiz hafta sonu etkinliği, son üç yılda Mayıs-Haziran dönemlerinde gerçekleştirdiğimiz bir Lindy Hop dans festivaline evrildi. Bu festival, Türkiye'nin çeşitli şehirlerinden dansçıların bir araya geldiği bir buluşma noktasına dönüştü.
Şu anda kişisel sergim üzerine çalışmalar yapmaktayım. En yakın sergi katılımım, 17 Nisan'da Bodrum Deniz Müzesi'nde açılacak olan "Deniz Çağrısı" adlı sergi olacak.
(EG/EMK)