Gerçek ve Adalet İnisiyatifi'nin düzenlediği etkinlik ikinci gününde aydınların ve parti temsilcilerinin katılımıyla devam etti.
78'liler Girişimi'nden Celalettin Can yaptığı konuşmada son on yıldır özellikle de birkaç yıldır yüzleşme ve hesaplaşma gerçeğiyle karşı karşıya olunduğunu ancak aceleci davranılmaması gerektiğini söyleyerek, "Yumuşak geçişlere, onarıcı değerlere ve onarıcı adalete ihtiyacımız var. Gerçeği en çıplak haliyle açığa çıkarmaya, birbirimizin yaralarını sarmaya, birbirimizin yasını tutmaya ihtiyacımız var" dedi.
Dünyadaki diğer yüzleşme ve hesaplaşma deneyimlerinden örnekler veren Can, her birinde temel bir mesele tespit edildiğinden bahsederek, "Biz 78'liler olarak 12 Eylül'ü seçtik. Yakın bir dönemdi, herkesi etkilemişti, tanıkları vardı. Bu eksende bir mücadele yaratmaya çalışırken bir grup aydın arkadaşımız da Ermeni meselesi üzerinden gündem yarattı. 12 Eylül'le yüzleşmemiş bir Türkiye 1915 katliamı ile yüzleşemezdi. Bu Ermeni meselesinde uykuya yatacağız anlamına gelmezdi ama biz 12 Eylül üzerine eksen yarattık" diye konuştu.
İnsan hakları savunucusu Hüsnü Öndül de ihlallerle ilgili kurumlaşmalara giden dünyadaki örneklerden söz ettikten sonra toplantı süresince anlatılanların arşivlerde bulunduğunu, arşivlere dönmek ve canlandırmak gerektiğini belirtti. Şiddetle barışa ihtiyaç olduğunu vurgulayan Öndül konuşmasını "Türkiye Cumhuriyeti devletinin yurttaşlarından özür dilemesi gerektiği çok açık" diyerek bitirdi.
"Üçüncü tarafın inşası olmazsa olmaz"
Mağdurlardan yana bir çıkışın önemli katkı sunacağını vurgulayan konuşmasıyla Ayhan Bilgen ise, liberal çevreler tarafından yaratılan Ergenekon süreciyle yüzleşme yaşanıyor algısının yanıltıcı olduğunu ifade etti.
Kürt sorunu için çatışan taraflar açısından bir üçüncü taraf inşasının gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen Bilgen, "Üçüncü taraf diyaloga zorlayacak, barıştan yana tutum sağlayacaksa iki taraf nezdinde de güveni tesis etmelidir" dedi.
"Omuzlarımız değerek mücadelemizi yürütmeliyiz"
Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı da, ÇHD'nin de halklara karşı işlenen suçlara dair bir arşivi bulunduğunu belirterek ortak mücadelenin gerekliliğinin altını çizdi.
"Meselenin çözümü mahkemede değildir. Bizim omuzlarımızın birbirimize değerek mücadeleyi yürütmektedir. Bu sırada birbirimizi görmeyi, birbirimizin acısını hissetmeyi hiç bırakmamaktadır. Kimse masum değil. 1971 devrimci yükselişinden bu yana şöyle bir sorunla karşı karşıyayız: Kimse masum değil. Herkes bir ucundan suça bir ucundan mağduriyete bulaşmış. Mağdur olduğumuz kadar suça da ortak olduğumuzu itiraf etmeden yüzleşilmez. Açık kalpli olmak zorundayız." (BB/EÜ)