Olayların geçtiği, Tekevler köyünü yaz aylarında da ziyaret etmiş, mezraya ulaşabilmek için Sason nehrini güçlükle geçebilmiştik. Önceki gün, karşıya geçmemiz daha da zor oldu.
Başta Tekevler mezrası olmak üzere Dereiçi ve Gökbeyli köyleri ile Dodıka, Soği, Nevada Menzel, Nevale Küre ve Mir Gıra mezralarına ulaşmak için Sason nehrini geçmek şart. Çünkü başka geçiş yolu yok.
Üstelik sorun Sason nehriyle de bitmiyor; nehre ulaşabilmek için önce Sason anayolundan dört kilometre yürümek gerekiyor. Yürümek kelimesini söylemek kolay; o yolda yürümek ise deveye hendek atlatmaktan daha zor. Çamura ve soğuk havaya bir de yağmur ve dolu eklendiyse, vay halinize. Biz, dört kilometrelik yolu iki saatte kat edebildik.
Sason nehrine ulaştığımızda, karşıda çaresizce bekleyen mezra sakinleriyle karşılaştık. Neredeyse bir insan boyuna yükselen, dalgalı nehirde karşıya geçmek, ölüme meydan okumak gibiydi.
Tekevler mezrası sakinlerinin, hastalarını doktora yetiştirmek için ölüme meydan okuduklarına şahit olduk. Mezradan beş kişi, tabuta koydukları hastalarını bulunduğumuz tarafa geçirebilmek için, uzun süre nehir suyuyla boğuştular. Bir ara dengelerini kaybedip nehir suyuna kapılma tehlikesi yaşadılar.
Mücadelenin ardından nehri geçmenin mutluluğu, hastalarını doktora yetiştirmenin telaşı yansıyordu yüzlerinden. Bizi görünce, Tanık oldunuz mu yaşadıklarımıza deyiverdiler. Tanık olmuştuk yaşadıklarına. Batmanın uzağında küçük bir bölgede, acı bir yol dramı yaşanıyordu.
Mezra sakinlerinden Maruf Taş, her kış bu sıkıntıyı yaşadıklarını anlattı uzun uzadıya; diğerleri de
Neden hastalarını tabutta taşıdıklarını sorduk. Tabutun, nehir geçişinde en güvenli araç olduğunu söylediler. Gerçekten, en güvenlisi tabuttu.
Yanları kapalı olduğu ve ellerinden düşse de kayıp gibi su üstünde kaldığı için tabutu tercih ediyorlardı. Hastalarını ölmeden tabuta koymaktan rahatsız olduklarını, ancak hastanın güvenliği için tabutu tercih ettiklerini, defalarca söylediler.
Geçtiğimiz yıllarda üç kadının, zamanında doktora yetiştiremedikleri için kan kaybından öldüğünü anlattılar bize. Hastalarını doktora yetiştirememenin ezikliğini, hüznünü, acısını yeniden yaşıyor gibiydiler
Mezra sakinleri, kış aylarında başka kadınların da yolsuzluktan ölmemesi için, doğumların kış aylarına gelmemesi için, yılın 4-5 ayı cinsel oruç tutma kararı aldıklarını söylediler.
Bunları anlatırken, yüzlerinde utangaçlık ve çaresizlik vardı. Kadınlarımızın yaşaması için bundan başka çaremiz de yok diye konuştular.
Yılın üç ayında okula gidebiliyorlar
Tekevler mezrasının karşı yakasında yaşayan beş öğrenci de, kış aylarında nehir suyunun taşması sonucu, ancak yılın üç ayı okula gidebiliyor.
Bozağıl mezrasında ikamet eden öğrenciler, okulun bulunduğu Tekevler mezrasına gidemedikleri için üzgünler. Bölgede, yaşları 16 ve 19 arasında değişen birçok kız da, okumak istediklerini tekrarladılar.
Bozağıl mezrasında yaşayan Suzan Barış, İstanbula gittikten sonra okumanın önemini anladığını ve diploma sahibi olmak istediğini belirtti, yetkililerin kendilerine olanak vermesini istedi.
Tanıklıklarımız özetle böyleydi. Kırsalda halen çaresizlik, yolsuzluk, imkansızlık hakim. Temennimiz, yetkililerin de toz pembe gözlüklerini çıkarıp bu gerçekleri görmeleridir. (BB)