Eteklerdeki taşlar orta yere dökülür. Bir bir sayılır. İyiler kötüler, olumlular olumsuzlar şöyle bir elden geçirilir. Sonra da bir sonraki yıla dair niyetler beyan edilir.
Doğrusu 2006 yılını düşündüğümde benim yaşadığım şehir açısından (Diyarbakır) çok da iyi geçmediğini ifade etmek yanlış olmaz.
Daha yılın ilk aylarında iken 28 Mart'ta üç gün süreyle şehir ciddi bir altüst oluş yaşadı. Canlar telef oldu. Evler, işyerleri yakıldı, yıkıldı. Etkileri aylar sonra fark edilecek ağır bir darbe aldı kent.
Sonra 12 Eylül günü ülkede değişik kesimler tarafından "Kalıcı Barış" söylemleri geliştirilirken sanki birileri bu barışın tekerine çomak sokarcasına şehrin akciğeri sayılan Koşuyolu Parkı'nda bir bomba patlattı, internet sitelerinde sahiplendi ve yine canlar telef oldu.
Yazdığı romanlar sınırları aşan, Kürt halkının modern edebiyatının sesi soluğu Mehmed Uzun 'un kanser olduğu haberi Diyarbakır'a geldi.
Bütün bunlar çok ayrıntılarına girmemekle birlikte yaşadığımız acılar ve sıkıntılardı.
Ama aşma gayretleri de vardı. Hem de kayda değer ölçülerde.
28 Mart ve sonraki birkaç günden sonra kent tümüyle kenetlenerek yaralarını sarma gayreti içine girdi.
12 Eylüldeki patlamadan sonra yine şehir tümüyle kenetlenerek Diyarbakır'ın bu tür kuru gürültülere prim vermeyeceğini söyledi. Vakur durdu. İntikam çığlıkları atmadı. Bu, şehrin büyüklüğü idi.
Halkının onurlu evladı Mehmed Uzun'u, hastalığında yalnız bırakmayarak, sahip çıktı. Avrupa'daki hastanelerin, doktorların "birkaç günlük ömrün kaldı" dedikleri yazarlarına, Diyarbakır mucizesini gösterdi.
2007'ye umutla giriyoruz...
Meclis Başkanı "Barış Elçilerine" randevu vermese de umutla giriyoruz. Başbakan, eşinin kimliğini gerekçe göstererek "sorun"u yokmuş gibi telaffuz etse de 2007'ye umutla giriyoruz.
2007 yılına, 36 yılda bir denk gelen bayram kutlaması ile birlikte; yaralarımızı barışın beyaz örtüsü ile sararak giriyoruz.(ŞD/EÜ)