Fotoğraflar: Karagözyan Ermeni İlköğretim Okulu
"Bir ülkenin gelişimi zincirleme bir şekilde ilerler. Bir insan bir aileyi, bir aile diğer aileleri, bu aileler bir topluluğu, bu topluluklarsa bir ülkeyi geliştirmekte birbirine zincir gibi bağlıdır..."
Boğaziçi Avrupa Siyaset Okulu’nun ortak çalışması “Memleket Manzaraları: Bir Dayanışma Arkeolojisi” genişletilmiş ikinci baskısını yaptı.
Kitapta, Ermenilerden Alevilere Türkiye’nin farklı bölgelerindeki dayanışma kültürü anlatılıyor.
Yukarıdaki paragraf ise, Ermenilerin dayanışma kültürünün anlatıldığı “Bir dayanışma pratiği: Karagözyan Ermeni Yetimhanesi” başlığında yer alıyor.
Avukat Ersan Arsen Hubeseryan, kaleme aldığı bölümde Karagözyan Yetimhanesi’nin Ermeni tarihinde özellikle de Türkiye Ermenilerinin hayatındaki önemine dikkat çekiyor.
1915 Ermeni Soykırımı’nın ardından çok sayıda Ermeni çocuğunun öksüz ve yetim kaldığını söylüyor Hubeseryan, bu nedenle Türkiye Ermenilerinde “yetimhane” kavramının çok önemli olduğunu belirtiyor.
TIKLAYIN-Ermeni Okullarının Geliri Yok; Bağışlarla Yaşıyor
Hubeseryan’ın kaleminden Karagözyan Ermeni Yetimhanesi ve dayanışma:
“Aslında bu yetimhaneden bahsetmeden önce ilk olarak yetimhanenin neden bir toplumun hayatında çok önemli yer tuttuğuna ve dayanışma pratiği yarattığına değinmek gerekir.
Yetimhane, Arapça kökenli bir kelimedir. “Yetim” ve “hane” kelimelerinin birleşmesinden oluşmuştur. Kelimenin karşılığı için resmi kaynaklara baktığımızdaysa Türk Dil Kurumu’nun bu sözcüğü “yetim ve öksüz çocukların barındığı yer” olarak tanımladığını görürüz.
"100 yıl öncesine yolculuk"
Yazının başında ortaya koyduğum, bir toplumun önemli dayanışma pratiğinin nasıl bir yetimhane olabildiği sorusunu cevaplayabilmek içinse günümüz toplumundan 100- 120 yıl öncesine bir yolculuk yapmamız gerekir.
Hepimizin bildiği üzere bu topraklarda Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce hâkimiyet süren Osmanlı İmparatorluğu, 1900’lü yılların başında artık hükmünü belki de kâğıt üstünde sürdürmekte ve topraklarının Avrupa devletleri tarafından nasıl paylaşılacağı tartışılmaktaydı.
Ardından Birinci Dünya Savaşı başladı ve 1915 yılı geldi. Bu, Türkiye Ermenileri için önem arz eden ve tartışmaları günümüze dek süren bir yıldır. Dönemin Osmanlı hükümeti bu tarihte Ermeni Tehciri yasasını çıkarmıştı.
“1915 sonrası öksüz ve yetim sayısı arttı”
Bu yasa doğrultusunda Osmanlı tebaası olan ve Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeniler, günümüzde Suriye sınırları içerisinde bulunan, çöl bölgesi Deyrü’z-Zor’a tehcir edildi. (göçe zorlandılar). Bu mecburi göç sırasında birçok Ermeni hayatını kaybetti.
1915’ten sonra öksüz ve yetim kalan Ermeni çocuklarının sayıca fazlalığı, Türkiye Ermenilerinde “yetimhane” kavramının neden bu denli önemli olduğunu gösteriyor. Zira bu yetimhanelerde bir toplum yeniden büyümeye, gelişmeye, yaşamaya çalışmıştır. Bunun en güzel örneği ise Karagözyan Yetimhanesi’dir.
Karagözyan Yetimhanesi, İstanbul Ermenilerinden olan Karagözyan Ailesi fertlerinden Dikran Karagözyan’ın vasiyetnamesi üzerine kuruldu.
TIKLAYIN-Paylan: Batı Ermenicesi İçin Öğretmen Yok; Dil Unutuluyor
“Ermeni çocukların bakımı için kuruldu”
Karagözyan Yetimhanesi’nin kuruluş amacı yetim ve öksüz kalan Ermeni çocukların bakımını ve zanaat öğrenmelerini sağlamaktır. Aslında Surp Pırgiç Hastanesi yetimhanesine bağlı olarak hizmet vermesi beklenen yetimhanenin, özellikle 1915’ten sonra öksüz ve yetim kalan Ermeni çocuklarının sayısının artmasıyla faaliyetlerini kendi başına sürdürdüğünü söylemek daha doğru olur.
1912’de kurulan bu yetimhane yılların geçmesi, kuşakların ve dönemsel şartların değişmesiyle birlikte bir okula dönüştürülmüştür ve günümüzde Şişli’de anaokulu, ilkokul ve ortaokul bölümleriyle faaliyet gösterir.
Karagözyan Yetimhanesi 1965’e kadar yılın on iki ayı boyunca İstanbul’un Şişli ilçesinde ikamet etmiştir. 1965 itibariyle yaz aylarında çocukları misafir edebilmek için İstanbul’un en küçük ilçesi olan Adalar’dan Kınalıada’da bir hane daha edinmiştir. Kınalıada’daki Karagözyan Yetimhanesi’nin adı Gazturman Gayan’dır.
“Örnek bir dayanışma pratiği sergiliyor”
Burası ilk kurulduğundan beri bizlere örnek bir dayanışma pratiği sergiliyor. 1965’ten beri yaz sezonunun başlangıcından ağustos ayı sonuna kadar kapıları açık olan kurum, bu tarihten sonra Şişli’deki merkez hanesine döner.
Kınalıada’daki Gazturman Gayan’da çocukların kalabileceği bir hane ve onun önünde de bir oyun sahası bulunur. Bu oyun sahasının adı Krikor Cambazyan’dır. Yaz aylarında Gazturman Gayan’a yaklaşık 250-300 çocuk misafir olur. Yöneticileri ve öğretmenleri yardımseverlik ve gönüllük esasına göre çalışır.
TIKLAYIN-Paylan: Ermeni Okullarının Başında Müstemleke Müfettişi Var
“Bağışlarla giderlerini karşılıyor”
Gelirini, bağlı olduğu Karagözyan Yetimhanesi Vakfı’nın aldığı bağışlardan sağlar. Bu vakıf her yıl hayırseverlerden topladığı bağışlarla ve düzenlediği yemeklerle kermeslerden kazandığı gelirle tüm masraf ve giderleri karşılar. Yaz aylarında buraya misafir olan çocuklar sporun, sanatın, sosyal aktivitelerin hemen hemen birçoğunu deneyimleme fırsatına sahip olur.
Spor olarak futbol, basketbol, voleybol gibi oyunları; sanattaysa sinema, tiyatro, dans, resim gibi alanları deneyimlerken sosyal aktivite olarak da Adalar’da yapılabilecek çeşitli ziyaret ve gezi etkinliklerine katılırlar. Gazturman Gayan’da yapılan tüm etkinlikler kolektif bir anlayışla düzenlenir.
“Çocuklar birlikte üretiyor”
Kınalıada’da bir aktivite yapılacaksa çocuklar bunu hep birlikte yaparlar. Bir tiyatro ya da konser etkinliğine tüm çocuklar kolektif şekilde katkı verir, adada bir kuruma/bir kişiye yardım edilmesi gerekiyorsa hep beraber dayanışma kültürüyle, ellerinde geldiğince destek verirler.
Mesela birlikte bahçeleri düzenlerler, fidan dikerler, çevre temizliğine dikkat çekerler, dini bayramlarda kiliselerine destek olurlar, hep beraber şarkı söyleyerek ada sokaklarında dolaşırlar. Çocuklar eğer bir hususta farkındalık yaratmak isterlerse bunu da yine beraber el ele göz önüne sererler.
TIKLAYIN-"Ermenice öğreniyorum, çünkü..."
“Kolektif yaşamın güzellikleri aktarılıyor”
Burada bir dayanışma ruhuyla bir araya gelen çocuklara, paylaşmanın, ortaklaşa bir şeyler yapmanın ve kolektif yaşamın tüm güzellikleri aktarılır. Kazandıkları deneyimler sayesinde bu ruhu hayatları boyunca kaybetmezler.
Bu oldukça önemlidir çünkü bir ülkenin gelişimi zincirleme bir şekilde ilerler. Bir insan bir aileyi, bir aile diğer aileleri, bu aileler bir topluluğu, bu topluluklarsa bir ülkeyi geliştirmekte birbirine zincir gibi bağlıdır.
Yani aslında bu dayanışma örneği Ermeni toplumu için, Ermeni toplumuyla birlikte de bu ülke için güzel bir değerdir. İyi ki varsın Karagözyan Yetimhanesi."
18 dayanışma öyküsüKitapta farklı bölge ve kültürlerden 18 dayanışma öyküsü anlatılıyor. Kitabın editörlüğünü Ulaş Bayraktar yapıyor. Kitapta, Aysun Avcı (Acıdan Bal Çıkarmak), Bilgehan Od (Terekeme İmecesi Moğdamlık), Dilvin Yılmaz (Her Derde Deva: Dayanışma), Emel Türker (Bir Umut: Dayanışma) Erdost Onur Berktaş (Avanos Okutma ve Kalkındırma Derneği), Ersan Arsen Hubeseryan (Bir Dayanışma Pratiği: Karagözyan Ermeni Yetimhanesi), Hakan Altınay (Dayanışmanın Sandıklı Hali) İbrahim Karslı (Yol Kardeşliği -Musahiplik ),İpek Aslan (Hatay'da Ziyaretler), Murat Pehlivanoğlu (Sofralı Gelmek), Nihat Çam (Agonya'da Düğün Cemiyetleri), Okan Işık (Samsun'un Vezirköprü İlçesinde Görülen Birliktelik Yemekleri), Püren Mutlutürk Meral (Kurtlarla Açılan Dayanışma), Raif Bozdemir (Kerpiç Evlerdeki Büyük Emek), Remziye Yeşilyaprak (Boş Tabaklar), Şeyma Karasu (Mevsim Kapatmak), Afette Dayanışma Tuğrul Paşaoğlu ile Röportaj Derya Kap ve Volkan Gültekin (Ekmeği Taştan, Dayanışmayı Ekmekten Çıkarmak) dayanışma öyküleriyle kitapta yer alıyor. |
(RT)