6 Nisan 2001 günü, Balıkesir'e bağlı Susurluk ilçesinde, 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran öldürüldü. Olay, "Türkiye'de zaman zaman yaşanan etnik ve kültürel öfke patlamalarının yeni bir örneği" olarak kayıtlara geçti.
Gazeteci Zülfikar Ali Aydın'ın İkinci Susurluk / Bir Kasaba Cinneti adlı kitabının merkezinde bu olay yer alıyor.
Aydın, Metis Yayınları Siyah Beyaz dizisinde çıkan kitabının önsözünde, "Bu kitap sadece Susurluk'taki etnik ayrımcılığı değil, İpek ailesiyle birlikte, ailenin 'silik' karakteri Recep İpek'i, tipik bir taşra ilçesi Susurluk'un gözden kaçan ilginç öyküsünü, etnik şiddetin aktörlerini, Türkler ve Kürtlerin etnik ayrımcılıkla perdelenen ekonomik rant savaşını belgeler ve tanıklarla mercek altına alıyor" diyor.
Küçültülmüş profil
"Susurluk aslında Türkiye'nin küçültülmüş bir profili. Türkler, Kürtler, vs... aklınıza gelecek her etnik kökenden insanın bir arada olduğu... şiddetle gelen önyargıların sembolü."
Kitap, 11 yaşındaki Avşar Sıla Çaldıran'ın, eski köy korucusu Recep İpek tarafından cinsel tacize (Irza Tasaddi) uğradıktan sonra öldürülmesini, ardından halk arasında başlayan söylenti ve dedikodularla cinayetin nasıl bir toplumsal cinnet örneğine dönüştüğünü anlatıyor.
Kitapta, ilçede yaşayan Kürtlere karşı şiddet eylemlerine sahne olan ve sokağa çıkma yasağı ilan edilen Susurluk'un, Cumhuriyet'ten günümüze yaşadığı değişimin bilinmeyen ekonomik ve sosyal gelişim öyküsü de ele alınıyor.
Katil zanlısı Recep İpek, Çaldıran cinayeti ve ardından Kürtlere yönelen şiddet belge ve tanıklıklarla ayrıntılandırılıyor.
Çarpık toplumsallaşmanın resmi
Kitabın sunuşunda, gazeteci-yazar Kemal Can, "bu çalışma, bütün tarafları kendi öyküleri ve olaylar dizisindeki ilişki ağlarıyla birlikte ele alıyor. Hemen her detaya bakmaya çalışıyor" diyor.
"Sonuçta karşımıza, Türkiye'nin, çeşitli defalar farklı mekânlarda ve başka gerekçelerle yaşadığı ve daha önemlisi hâlâ yaşama riski altında bulunduğu bir çarpık toplumsallaşmanın resmi çıkıyor."
217 sayfalık kitap, sunuş ve önsözün yanı sıra, 16 bölümden oluşuyor: Recep İpek ve Bismil'den Susurluk'a göç, Susurluk ayaklanıyor, Kürtlere karşı şiddet, Olay sonrası Susurluk, Recep İpek itiraf ediyor, Cinayet sonrası iddialar, Etnik ayrımcılık yargıda, Gösterici sanıkların ifadeleri, Göstericilerin profili, Susurluk ve Kürtler, Kızları öldürülen Çaldıran çifti, Zanl ının ağabeyi Ömer İpek, Siyasetçiler konuşuyor, Ayrımcılık mağdurları konuşuyor, Susurluklular ne dedi, Recep İpek'in cezaevi mektupları .
Kitaptan bazı bölümler
* Mağaza sahibinin yüzü asıldı ama parayı da aldı. Aynı anda Heykel Meydanı Cuma namazı için bekleyen kalabalık, belediye hoparlöründen yapılan anonsa kilitlendi. Anonstan sonra bir uğultu başladı. Herkes birbirine "Kimmiş?" diye soruyordu. Hoparlörden küçük bir kızın kaybolduğu duyuruluyordu: "Dikkat! Dikkat! 11 yaşında, bir kız çocuğu kaybolmuştur. Görenlerin ilçe karakoluna başvurmaları rica olunur..." Kasaba halkı böyle bir kayıp haberini belediye hoparlöründen ilk kez duyuyordu...
* Anonsu duyan Recep İpek mağazadan koşar adım çıktı ve Milli Kuvvetler Caddesi'ne doğru gözden kayboldu. Kayıp kızı bulmak için ilçede seferberlik başlatıldı. Susurlukta sadece 55 polis vardı. Anonslarla birlikte kayıp kızın telaşı bütün ilçeyi sardı. Herkes bu olayı konuşuyordu. Anonslar sürerken gece boyunca aramayı sürdürecek sivil gruplar kaymakamın onayıyla oluşturuldu.
* Katil zanlısının Diyarbakırlı eski bir köy korucusu olduğu anlaşılınca Güneydoğulu vatandaşlar aleyhine söylentiler başladı. Polis kayıplara karışan Recep İpek'in evinde iki gün boyunca tam üç kez arama yaptı. Kayıp çocuğun cesedini, Balıkesir'den gelen polis ekipleri 70 metrekarelik evin kömürlük bölümünde buldu. Kayıp çocuk boğularak öldürülmüştü. Evin önünde bekleyen meraklı kalabalık arasında birden "kız çocuğunun tecavüz edildikten, sonra parçalara ayrıldığı" söylentisi yayılmaya başladı.
* 2 Temmuz 1920'de Susurluk da Yunanlılar tarafından işgal edilen yerler arasındaydı. İki yıl boyunca işgal altında kalan Susurluk'ta işgalden sonra ilçe meydanındaki çınar ağacına darağacı kuruldu. Yunan işgalini alkışlayan ve önemli bir bölümünü ilçedeki eşrafın bulunduğu bir grup idam edildi.
* Büyükşehirler arasındaki yolculukların tam ortasındaki Susurluk bu yolculuklarda verilecek mola için en uygun yerdi. Sonraları Ayran 1960'li yıllarda Susurluk'un mola yeri olarak simgesi haline geldi. Ayran satışları hayvancılığı geliştirirken, Susurluk bir mola merkezi olarak akaryakıttan da önemli bir gelir elde etmeye başladı. Bu gelir kasabada karayolunu önemli bir kazanç simgesi yaparken, ilçenin hatırı sayılır zenginleri de bu yıllarda ortaya çıkmaya başladı.
* 1990'lı yıllar karayolunda Güneydoğulu işadamlarının yatırım yaptığı ve aynı zamanda modern dinlenme tesislerinin sayısının arttığı yıllardı. Karayolundaki ekonomik rant, yerli yatırımcıyla ilçede sayıları her geçen gün artan Güneydoğulu yatırımcının arasındaki çekişmeyi artırdı.
Zülfikar Ali Aydın kimdir?
Aydın, 1975'de, Elazığ, Karakoçan'da doğdu, Adana'da büyüdü. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu.
Gazeteciliğe 1996'da Demokrasi gazetesinde başladı. Ülkede Gündem, Özgür Bakış ve Yeni Binyıl gazetelerinde çalıştı.
Musa Anter Basın Şehitleri ve Gazetecilik Yarışması-2000'de haber dalında birincilik ödülünü aldı. (NM)