"Kimse kimseyi herhangi bir yerden çekip çıkaramaz. Kendinizi kurtarabilirseniz ne âlâ, yoksa kurtulamaz, kalırsınız" derken, kendi hayatı üzerinde yer yer zorlanarak kurduğu denetimini, tecavüz yakın bir arkadaşının başına geldiğinde yeniden yeniden inşa etmek zorunda kalıyor.
Sebold, üniversiteye başladığı yıl, okulun yanındaki bir parkta tecavüze uğrar. Yaşadığı cinsel saldırı onun hayatında, başka birçok olayın başlangıcıdır sadece.
Kanat Kitap' tan çıkan kitabın yazarını burada kısaca tanıtalım; 42 yaşında, Amerika Birleşik Devletleri'nde Wisconsin'de doğmuş, Syracuse Üniversitesini bitirmiş. On yıl oturduğu New York'ta öğretmenlik yapmış. Şimdi, kendisi gibi yazar olan eşi Glen David Gold ile California'da yaşıyor. Cennetimden Bakarken adlı romanı, büyük ilgi uyandırmıştı
Saldırının ardından, yaşadığına arkasını dönüp gitmemeyi seçer ilk olarak. Cinsel şiddete maruz kalan kadınların adım atmakta en zorlandıkları şeyi yapar.
Unutmaya, üstünü örtmeye, yokmuş gibi davranarak yaşadıklarını tek başına çözme yönelimine karşı koymayı başarır.
Hastaneye gittiğinde, delillerin toplanmasının önemine vakıf bir doktorla karşılaşması şanslı olduğu nadir durumlardandır.
Çünkü oldukça zorlu bir süreç beklemektedir onu. Artık, arkadaşlarıyla ilişkileri değişecek, bakire bir genç kadın olarak tecavüze uğramış olmasının toplumsal ahlak normları içindeki durumunu iyice idrak etmek zorunda kalacaktır.
Bakire olmak, tecavüzle bekâretini yitirmek toplumun gözünde durumun vahametini arttırmaktadır çünkü. Ve bu durum o istese de istemese de mahkemede onun lehine bir durum olacaktır.
Ne olsa, hukuk da toplumun namus anlayışının bir ürünüdür.
Ancak Sebold bu konuyla ilgili olarak bunun, kendisinin onaylamadığı bir durum olduğunu gayet açık bir şekilde dile getirir.
Kitabın edebi dilindeki başarının kanımca bir sebebi de bu. Açıklamaları didaktik olmaktan uzak ve samimi çünkü. Tıpkı, kendisine tecavüz eden adamın siyah olmasına vurgu yapmayıp bilakis adamı mahkemede teşhis ederken kıyafetleriyle tarifleyip, mahkemedekilere insanları renklerine göre ayırmama dersi verdiği için gururunu ifade ediş biçimindeki gibi.
Kitapla ilgili söylemeden geçemeyeceğim ikinci şey, çevirmenin kitabın diline katkısı. Hiçbir çevirmene ve emeğe haksızlık etmek istemem ama, Beril Eyüboğlu'nun Talihli Kız'ı çevirmesini, kitabın bir şansı olarak kabul etmek gerek.
Birçok çeviri kitapta okumayı güçleştiren akıcılıktan, açıklayıcılık ve anlaşılırlıktan yoksunluk, Beril Eyüboğlu sayesinde Talihli Kız'da yok neyse ki.
Sebold'un hissettiklerini, yaşadıklarını, dünyanın başka bir yerinde yaşayan bir kadının hikâyesini kendi dilimizce en anlaşılır haliyle okuyabiliyorsunuz böylece.
Buradan Beril Eyüboğlu'na eline sağlık demek istiyorum.
Talihli Kız'ı okurken, kendinizi genç kadının yerine koyarak, kendi ailenizi, yaşadıklarınızı, sevgililerinizi bir kez daha gözden geçiriyorsunuz.
Aradan aylar geçtikten sonra, tecavüzcüsünü gören bir kadın ne yapar diye bir düşünüyorsunuz.
Alice, önce üniversitedeki hocasına derse giremeyeceğini, çünkü tecavüzcüsünü gördüğünü, gidip onun robot resmini çizdirmesi gerektiğini söylüyor.
Sonra babasını arıyor, "onu gördüm," diyor. "Kimi" diyen babasına, belki de babasının duymaktan en çok kaçtığı şeyi söylüyor, "tecavüzcümü gördüm," diyor.
Kendisi başına gelenlerden kaçamayacağını bildiği andan itibaren, özellikle ailesinin ve arkadaşlarının tecavüzün lafından bile kaçmaya çalışmalarıyla uğraşıyor Alice.
Uğraşılarının sonucunu da alıyor. Hem kendi hayatını yeniden kurarak, hem de çevresindeki herkesin bu konuyla yüzleşmesini sağlayarak.
Tecavüzün bir kader olmamasına ayak diriyor hayatı boyunca. Tecavüzcüsünün mahkûm olmasını sağlıyor sonunda.
Sebold'un yaşadıkları çok üzücü ve korkunç. Ama onun bunları kaleme almasındaki cesaret ve kaleme alış biçimindeki çarpıcılık, kitabı bir çırpıda okumamızı sağlıyor ve en önemlisi cinsel şiddete uğramış bir kadınla empati kurmanın yolunu gösteriyor bize.(AD)
* Talihli Kız, Alice Sebold, Beril Eyüboğlu çevirisi, Kanat Kitap, Ekim 2005, 292 sayfa