Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 11 Ağustos'ta sosyal medya hesabından 2021 Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) tercih puanlarının indirildiğini açıkladı.
Temel Yeterlilik Testi'nde (TYT) baraj puanının 140, Alan Yeterlilik Testi (AYT) ve Yabancı Dil Testi'nde (YDT) ise barajın 170 olduğunu açıklayan Erdoğan, "bunun çok sayıda öğrencinin okula girmesinin önünü açacağını" söyledi.
Bu açıklamanın ardından sosyal medyada üniversitelerde eğitimin niteliğinin düşeceği yorumları yapıldı. Hatta üniversitelerin, "lise seviyesine" ineceği dahi ifade edildi.
Tartışmalar devam ederken Erdoğan, aynı günün akşamında katıldığı televizyon programından barajın düşürülmesi sorusuna, "Gençlerin geleceği için önemli bir fırsat sunacağına inanıyorum" dedi.
Erdoğan, "eğitimin kalitesinin düşeceği" eleştirilerine de Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nı işaret etti ve "sorumluluğun YÖK'te olduğunu" söyledi.
Peki, üniversite tercihlerinde baraj puanın düşürülmesi ne anlama geliyor? Eğitimdeki kaliteyi nasıl etkileyecek? Mezun öğrenciler ne yapacak?
YKS taban puanlarının düşürülmesinin sadece üniversitelerin sorunu olmadığını belirten meslek örgütleri başkanları, öğrrencilerin niteliğinin düşük olmasının meslekte büyük sorunlara neden olacağını vurguladılar.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto, Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Ali Uğurlu ve Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener bianet'e baraj puanının düşürülmesini değerlendirdi.
"Gazetecilik öğrencileri işsiz"
Turgay Olcayto: "Türkiye'de İletişim Fakültesi sayısı çok fazla. Bu kadar iletişim fakültesine gerek var mı yok mu tartışılır ama bence yok. Çünkü İletişim Fakültesinden mezun olan öğrenciler iş bulamıyorlar.
Televizyonlar gazetelerin geldiği nokta ortada. Anaakım, merkez medya dediğimiz medya artık kayboldu. İktidarın elinde olan bir medyadan söz ediyoruz ve buralarda halkın haber alma hakkı gözardı ediliyor.
'Ya bu deveyi güdücekler ya da bu diyardan gidecekler' meselesine dönüyor. Çocuklar ya istenileni yapacak iki kuruşa çalışacak ya da mesleği bırakacaklar. Tablo bu ve hiç iç açıcı değil."
>>Yükseköğretim Kurumu'nun 2021 yılı istatiklerine göre; Türkiye'de 66 İletişim Fakültesi bulunuyor. 66 üniversiteden 6'sı şu an pasif görünüyor. TGC'nin verilerine göre de Türkiye'de gazetecilerin yüzde 30'u işsiz. İletişim fakültelerinden her yıl mezun olan binlerce gazeteci adayından ise ancak yüzde beşi medya sektöründe iş bulabiliyor.
"Fakülteye gelen öğrencilerin niteliği düşük"
Şebnem Korur Fincancı: "Türkiye'de eğitimdeki sıkıntı, daha en temelinden ilk öğretimde başlıyor. Sürekli bir sistem değişikliğine gidildiği gibi içerik ve müfredat da değişiyor. Eğitimin içine iktidarın bakış açısı yediriliyor.
Üniversitelerdeki sıkıntı ise; 1980 sonrasına dayanıyor. Darbe sonrası kurulan bir kuum ile bilimsel bilginin önüne set çekildi. Gelen iktidarlar da bu seti daha da keskinleştirdi.
AKP döneminde ise; en büyük darbe 2016 sonrası yapıldı. KHK'ler ile bilimsel bilgi üreten binlerce akademisyen üniversitelerden ihraç edildi.
Barış Akademisyenleri üniversitelerdeki görevlerinden uzaklaştırıldı, Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararına rağmen görevlerine başlatılmadılar. Bilimsel bilgi üretimine otosansüre varan bir baskı ortamı oluştu.
"Sadakata dayalı atamalar yapılıyor"
Ayrıca AKP döneminde neredeyse her ilde bir üniversite açıldı. Bu üniversitelere liyakata dayalı değil 'sadakata' dayalı öğretim elemanı atamaları yapıldı.
Bütün bunlar Tıp Fakültelerinde de sorunlara neden oldu. Mesela Tıp Fakültesinde başhekimlik idari bir görevdir ama son dönemlerde başhekimler eğitimle ilgili sorunlara da müdahale eder hale geldi.
Tıp Fakültelerinde kontenjanın artması da nitelikli hekim yetişmemesine neden oldu. Fakültelerdeki öğrenci sayısının artması öğrencilerin laboratuvar derslerine dahi etkin katılmasının önünde engel.
Tıp Fakültelerindeki en önemli bir diğer sorun da öğrencilerin niteliği, öğrenciler yetersiz matematik, kimya bilgisi ile üniversiteye gelince bunu üniversitesitede tamamlamakla meşgul oluyorlar ya da akademisyenler bu eksikliği tamamlamak için çabalıyor."
>> Türkiye'de yaklaşık 160 bin doktor bulunuyor, bir doktora yaklaşık 500 hasta düşüyor. Tıp fakültelerinden ise yılda yaklaşık 15 bin öğrenci mezun oluyor. OECD ülkelerinde bu rakam 341. Türkiye'nin OECD ortalamasını yakalayabilmesi için en az 80 bin doktora ihtiyacı var.
"Her yıl 50 bin mühendis mezun oluyor"
Ali Uğurlu: "Mevcut haliyle bile durum içler acısıyken her yıl daha kötüye gidiyor. Özellikle mühendislik açısından durum çok daha kötü. Bir matematik fizik sorusu çözmeyen öğrenci mühendislik fakültesine giriyor.
Türkiye'de 250'ye yakın üniversite var. Neredeyse her yıl bir okulda yeni mühendislik fakülteleri açılıyor. Her yıl 50 binin üzerinde mühendis mezun oluyor. Ama Türkiye aynı oranda sanayileşmiyor, nerede çalışacak bu mühendisler?
"230 puanla alan üniversite var"
Mühendislik bir sistemi yönetme biçimidir. Şu an Türkiye'de mühendise ihtiyaç yok o sistemi çevirecek ara elemana, teknisyenlere ihtiyaç var.
Şu an 230 puanla Kümya Mühendisliğine alan üniversiteler var. Bir başka okul ise 500 puanla alıyor ve her ikisi de mühendislik diploması veriyor. Aradaki puan farkını düşünün böyle bir paradoks olamaz.
"Laboratuvar dersini dahi alamıyor"
230 puanla yerleşen öğrenci laboratuvar dersini dahi alamıyor. Mezun olup iş arıyor biz 'siz mühendis değilsiniz' diyemiyoruz çünkü elinde devletin verdiği diploma var.
Gelecek göremediği için 500 puan alan Türkiye'den kaçıyor. Niteliksiz eğitim alan da kamuda görev yapıyor, karar alıp, karar veriyor. Sonra binalar yıkılıyor, HES'ler patlıyor, dereler taşıyor. Sistemin tamamen değişmesi, mühendislik taban puanlarının 300'ün üzerine çıkması gerekiyor.
>>KMO'nın verilerine göre; Kimya Mühendisleri arasında işsizlik oranı yüzde 15 civarında, makina mühendisleri arasında işsizlik oranı yüzde 10, tüm mühendislerin işsizlik oranı ise yüzde 25 civarında bulunuyor.
"Öğretim elemanı yok, bölüm var"
Yunus Yener: "Yap boza dönüştürülen bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız. Neresinden tutsak elimizden kalıyor. Orta eğitim yok edildi, öğrenciler, üniversitelere hiçbir şey öğrenmeden geliyor. Bütün yük üniversitelere yüklendi.
Üniversiteyi de zar zor bitiriyor ve hiçbir şey öğrenmeden mezun oluyor. Üniversitelerde hiçbir planlama yapılmadan ihtiyaca bakılmadan bölümler açılıyor.
Öğretim elemanı yok, bölüm var. Puanlar da düşük olunca öğrenciler gidiyor.
Makine mühendisliği özellikle büyük birikim ve yatırım gerektiriyor. Mühendis olmayan hocalar mühendislik dersi veriyor. Sonuç olarak vasıfları tartışmalı mühendislerle karşı karşıya kalıyoruz."
Eski Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 22 Şubat 2020'de Sözcü'ye verdiği röportajda, sınıfta kalma olmadığı için eğitimde önemli ölçüde seviye düşüklüğü olduğunu belirtmiş ve "2020-2021 öğretim yılından itibaren ortaokul ve liselere yeniden sınıf tekrarı gelecek. Öğrenciler dört işlemi bilmeden lise bitiriliyor" demişti. | |
(RT)