Okur denebilir, daha da teknik ve "akademisyen" olunmak isteniyorsa "sanat tüketicisi" falan da yakıştırılabilir, ama "okurum" biraz "ağır" kaçıyor. Yazar, kendi yazısını okuyanı sahiplenip onu kendi safına çekiyor gibi. Üstelik de yazıyı zayıflatıyor.
Böyle "incir çekirdeğini doldurmayan" bir değindirmeyle başlamalı ki, ardından gelenler şaşkınlık yaratmasın.
"Hepimiz Ermeniyiz" sloganı ortalığı karıştırdı. Türkiye neredeyse -oransal olmasa da- düşünce olarak ikiye bölündü. Anketler yapıldı, sorular soruldu, itirazlar edildi...
Sonuçta bir slogan tartışılıyor son birkaç haftadır.
Hürriyet gazetesinin logosunun altında "Türkiye Türklerindir" yazar 50 yıldan fazladır; ama yazmasa da Türkiye yine Türklerindir. Oraya yazıldığı için değil...
Her cenazenin ardından da değişik sloganlar atılmıştır bugüne kadar: Kanı yerde kalmayacak, şehitler ölmez vatan bölünmez vb, komünistler Moskova'ya, tek yol devrim vb. gibi...
Berlin duvarı yıkıldıktan sonra Moskova, New York'tan çok aranır oldu. Yani, slogana muhatap olanlar Moskova'ya gitti de mi değişti oralar? Kanı yerde kalmayacak denilenlerin kanı yağmur suyuyla temizlenmenin dışında "yerde kalmadı mı?"
Değişen bir şey yok. Bir sonraki cenaze ve aynı sloganlar. Hani sloganlar işin "dehşetini, vahametini, şiddetini" azaltsa, çözüm getirse amenna ama değişen bir şey yok.
"Hepimiz Ermeniyiz" sloganını atanlara karşı, neden "Hepimiz Türküz" sloganının atılmadığını sorgulayanlara sormak gerek: Yani hepimiz Türküz dendiğinde Türk mü oluyoruz? O zaman toplanıp bağıralım: Hepimiz zenginiz! Eh, AB'ye "giriyormuş gibi" yaptığımız günlerde havai fişeklerle kutladığımızda bağırmamış mıydık "Hepimiz AB'liyiz" diye?
En çok şaşırdığım da, kime sorsanız yangından kaçar gibi Türk olmaktan kaçıyor açıkçası: Birinin dedesi Selanikli, öteki Yugoslavya'dan göçme, akça pakça olanı mutlaka Çerkez, eski tüfek komünistlerin çoğunun kökeni "dışarıda", Kafkaslarda filan, kimi tutsan İrlanda'dan gelmiş, Finlisi, Çinlisi... Hani Türk? Yok. Aç dünya haritasın, kara derilileri bir kenara koy, bas parmağını kendine bir yer seç: Artık "Acem güzeli" mi olursun, "Tatar fıstığı" mı, "Gürcü gelini" mi, "Kafkas yiğidi" mi, bilinmez. Moğolistan'dan biraz uzak durmak gerek, ne de olsa "Mongol hastalığı"nın kökeni oradan geliyor.
Önce insan olmak mı, geçiniz...
Milliyetçi duygularla bu veya benzer bir sloganı yargılamak ancak Mussolini İtalya'sında falan olurdu herhalde. Sonuçta bu bir slogandı ve daha çok da "insan" olmaya dayanıyordu. Yani bu sloganı söyleyenler, benimseyenler, "Bir insan öldürdünüz, Ermeni olduğu için öldürdünüz, gelin bizi de öldürün. Ermeni olduğu için öldürdüyseniz, ben de Ermeni'yim" anlamını taşıdığını düşündüler.
Slogan çarpıcı olduğu için akılda kaldı. "Baba tarafım Çerkez, saçlarım o yüzden böyle lepiska," söylemlerini anımsattığı için tepki gördü belki de. Amacının dışında yorumlanmak istendi ve öyle kabul edildi. O sloganı atanların Ermeni olmak özlemini dillendirdiği, bunu Fransa'da diplomatlarımız öldürüldüğünde neden Fransızların da yapmadığı gibi "abuk" sorulara yöneldi. Bir anda Türkiye'de Ermeni nüfusunun arttığı düşünülmeye başlandı. Diasporaya taviz verildiği eklendi. Sıradan ve yalnızca insani bir amaçla söylenmiş bir cümle, ansızın karşımıza "Türk"e dönük tehdit olarak çıkıverdi.
Sözler, eylem haline dönüştüğü zaman ancak güç kazanır. Bunun örnekleri de alabildiğine çok.
Neden benzer suikast olaylarının ardından bolca söylenen hamasi nutuklara kimse takılmıyor da, aykırı olduğu düşünülen bir slogan, cenazenin, ölenin ve olayın da ötesine geçiyor?
1 Eylül'de, her yıl, barış günü olarak kutlayıp da sokaklara döküldüğümüzde, hangi savaşı engelledik ki? Daha da ilginci, o ve benzeri günlerde olaylar daha da şiddetleniyor. Yani, böylesine basit, sıradan ve bütünüyle insancıl bir amaç taşıdığına inandığım bir sloganın gündemin birinci maddesi haline getirilmesi, olayın da ötesinde önem kazanması nasıl açıklanabilir, bilemiyorum.
Şimdi artık önemli olan Hrant Dink'in öldürülmesi ve bunun perde arkasında gelişen olaylar mı, yoksa Türkiye'de zaten bastırılmış olan "Ermenilik" iştahının kabardığını gösterdiği iddia edilen ve daha birçok anlamlar yüklenen bu slogan mı?
Şöyle dikkatlice bir bakın, inceleyin bakalım. Bu slogana karşı olup da, neden "şöyle bir slogan atılmadı" itirazında bulunanların getirdiği örnekler doğru ve yerinde mi? Tuhaf ve daha da önemlisi tehlikeli olan, tartışılan sloganın hak etmediği kadar "amacını" aşan bir hale getirilmesi. Tehlikenin bu boyutunun farkında mı insanlar? En güven duyduğunuz beyinlerde bile derin bir boşluk olduğu sonucu çıkmıyor mu bütün bu yaklaşımları, sataşmaları okudukça? Kafalar böylesine çabucak karışacak denli birer "kuşkonmaz" otu muydu?
Umutsuzluk giderek örümcek ağı gibi sık ve yapışkan halde katmanlaşıyor. Ne dehşet kompleksler içindeymişiz ve kusmak için zaman kollarmışız da bilmezmişim.(Mİ/EÜ)