Soldan: İlke Acar, Hayko Bağdat, Ümit Kıvanç, Tamar Nalcı, Kemal Gökhan Gürses
Hrant Dink davasının sonucu ve hükümetin süreçteki eksiklikleriyle ilgili bugün İstanbul'daki Cezayir'de Hrant'ın Arkadaşları adına konuşan yazar-yönetmen Ümit Kıvanç, hükümetin "Biz yargının bizden istediği her şeyi yaptık" dediğini ancak bunun doğru olmadığını söyledi.
Yargı istemese de yapılması gereken çok şey olduğunu fakat hükümetin bu sorumluluklarını yerine getirmediğini söyleyen Kıvanç, açılması gereken esas davanın şu ana kadar açılamadığını belirtti.
Kıvanç, "Delilleri karartan, yok eden, evrak tahrif eden, sahte belge düzenleyen, mahkeme kararına direniş gösteren, devlet görevlilerinin hepsi sizin memurlarınız. Adalet yönünde sahici bir irade ortaya koysaydınız bu rezillikler olmazdı" dedi.
Hükümet neleri yapmadı?
Hükümeti de hedef alıyor gözüken bir eylemde giderek suç ortağı konumuna geçmenin "inanılmaz" olduğunu söyleyen Kıvanç, "Madem 'yargı gereğini yapmazsa sorumluluk alırız' diyorsunuz, bunu sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Buyurun, yapmadıklarınızdan örnekler sıralayalım, belki şimdi bir şeyler yaparsınız" şeklinde konuştu.
Hükümetin yapması gerekenler ve yapmadıkları şöyle sıralandı:
Başbakan "Delilleri nasıl yok edersiniz" diye sordu mu?
Devletin en önemli istihbarat teşkilatı MİT'ten bugüne kadar Dink cinayetiyle ilgili tek satır bilgi çıkmadığı ancak MİT'te bilgi olmamasının mümkün olmadığı vurgulandı. "Gerekeni yaptık iddiasındaki başbakanın, bu soruya bir cevabı var mı?" diye soruldu.
Trabzon Emniyeti'nin, elindeki ses ve mesaj kayıtlarıyla ilgili önce "yok" diye yanlış bilgi verdiği, sonra ulaşılabilen kayıtlarda tahrifat yaptığı hatırlatıldı. "Meselâ, bizzat sanıkların mahkemede itiraf ettiği, "7.65 mermi lâzım" mesajını sakladılar. Meselâ, 3 dakikalık telefon görüşmesinin yalnız 1.5 dakikalık kısmını gönderdiler" denildi.
Bu tip saklama ve karartmamaların neyi gizlemek için yapıldığını hükümetten kimsenin merak etmemesinin normal olmadığı, yapılan soruşturmaların hükümetin emrindeki valiler ve bölge idare mahkemeleri tarafından kesildiği vurgulandı.
İstanbul'daki kamera kayıtlarının yok edilmesi, ihbarın hasıraltı edilmesi ve cinayetten sonra evrakta sahtecilik yapılması konusunda kimse hakkında bir soruşturma yapılmadığı belirtilerek,
"İstanbul polisi, cinayet sırasında olay yerini en iyi gösteren kamera kayıtlarını daha ilk gün alıp yok etti. Bunu beş senedir söylüyoruz. Acaba içişleri bakanı ya da başbakan, 'yahu, bu nedir, doğru mu söylüyorlar, nasıl yok edersiniz bunları?' diye bir soru sordu mu?"
Başbakan'ın bunu yapmasının yarım saatini alacağını ifade eden Kıvanç, "Hâlâ sorabilir; bu kadar garip bir şeyi merak edip sormuyorsa, biz haliyle cevabını biliyor diye düşünüyoruz" dedi.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nın mahkemeyi üç yıl boyunca oyalaması konusunda da, "İlgilenselerdi, verin deselerdi, TİB vermeyecek miydi istenenleri? Bu nasıl 'gerekeni yapmak'tır?" diye soruldu.
Davanın dokunulmazları
Bu davayla ilgili soruşturulması gereken "dokunulmaz" isimleri ise şu şekilde listelendi:
* İstanbul Valisi Muammer Güler: "Muammer Güler'le ilgili olarak hükümet sahiden de bir şey yaptı. Onu alıp milletvekili yaptı."
* İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah: "Görevinden alınmadı. Hiçbir soruşturmaya uğramadı. Hükümet tarafından vali yapıldı."
Olayda sorumlulukları gözüken ama soruşturulmayan hükümetin emrindeki memurlar:
* İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör. Dink, onun odasında tehdit edildi.
* MİT görevlileri Özel Yılmaz ve Handan Selçuk. "Kendi başlarına karar verip, "Hrant'ı valiliğe çağıralım da tehdit edelim" demediler. Sorulsa, kimden talimat aldıkları öğrenilebilirdi."
* Ahmet İlhan Güler. O sırada İstanbul Emniyeti'nde İstihbarat Şube Müdürü. Trabzon'dan gelen ihbarı örtbas etti.
* Reşat Altay. Cinayet sırasında Trabzon Emniyet Müdürü. "Olaydan sonra görevden alındı. Niye? Belli ki bir kusuru vardı. Neydi? Görevden alınmayı gerektiren ama yargılanmayı gerektirmeyen kusur nedir?"
* Faruk Sarı, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan. Trabzon polisinde, Erhan Tuncel'le doğrudan irtibatta olan memurlar. Her şeyi uzun zamandır bildikleri anlaşıldı. Hepsi halen görevde.
* İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altınbulak, Bahadır Tekin, Özcan Özkan. İstanbul Emniyeti polisleri. "Sahte evrak düzenlediler, yargıyı yanıltmaya çalıştılar. İçişleri bakanı bu memurları karşısına alıp, 'Doğruyu söyleyin, yoksa işinizden olursunuz!' dese acaba neler anlatırlardı?"
* Ali Öz. Trabzon jandarmasının başındaki kişi. Cinayet ihbarını örtbas etti, cinayetten sonra hem evrak sahteciliği yaptırdı hem "muhbiri susturun" emri verdi. Öz'ün üstüne gidilse, hakikat ortaya çıkabilirdi. Basit bir görevi ihmal davasıyla onun gözünü korkutmak elbette mümkün olmadı. Esas yargılanması gereken 83. maddeden, ihmal sonucu cinayete yolaçmadan yargılansa, 25 yıl hapis tehdidi altına girse, belki de emri aldığı üstlerini açıklardı.
Ramazan Akyürek. Erhan Tuncel bir bombalama eylemi suçlusuyken kurtarılıp polis muhbiri yapıldığında Trabzon Emniyet Müdürü'ydü. Bu kanunsuz işlemden sorumluydu. Hrant'ın öldürüleceği bilgisi geldiğinde de oradaydı. Hrant öldürülürken ve sonrasında da Emniyet'in tâ tepesinde, İstihbarat Daire Başkanı'ydı. Sorgulanmadı, yargılanmadı.
Metin Balta, İbrahim Fırat. İlki, katil yakalandığında Samsun Terörle Mücadele Şube Müdür Vekili, öteki orada komiserdi. "Polis ve jandarmaların katil Ogün Samast'la birlikte kahramanlık pozları vermesinden sonra yargılandılar. Ama bu olaydan ötürü değil. 'Zanlıyı niye nezarete koymadınız da çay ocağına götürdünüz ve niye bu görüntüleri basına sızdırdınız' diye. İkisi de beraat etti."
"Bu failler doğrudan hükümetin emrindeki elemanlardır. Bunlara ne yapıldı?"
83. maddeden yargılanmaları gerekiyor
Son olarak, kritik bir noktaya dikkat çeken Kıvanç, olaya karışan polislerin, jandarmaların, komutanların, polis müdürlerinin, emniyet müdürlerinin, valilerin hiçbir caydırıcılığı olmayan "görevi ihmal"den değil, Ceza Yasası'nın 83. maddesinden yargılanmaları gerektiğinin altını çizdi.
83. madde, "kasten öldürmenin ihmalî davranışla işlenmesi" suçuyla ilgili. Burada tarif edilen eylem, cinayet ihbarını gizleme, potansiyel kurbanı bilerek korumama gibi suçları kapsıyor. Bu maddeden alınacak ceza 10 yıldan az değil, 25 yıla kadar uzayabiliyor.
Kıvanç sözlerini, "Bunlar yargının işi değil. Hükümet, sorumluları milletvekili yapmak yerine emrindeki valilerin, emniyet müdürlerin, polislerin, jandarmaların yakasına yapmak zorunda."Katil devlet" diyoruz diye bize kızıyorlar. Hâlbuki o söz bir kızgınlık ifadesi değil. Durum tespiti. Öyle bir şey yapın ki, bir daha o lafı ağzımıza alamayalım. Yapabilir misiniz?" diye bitirdi. (IC)