Üniversite öğrencilerinin sorunları ve talepleri önce seslerini duyurmak için sokağa çıkanların polis tarafından bastırılmasıyla, ardından da "seçilmiş" öğrencilerin Çankaya Köşkü'ne davet edilmesiyle gündemde.
Cumhurbaşkanı, Yükseköğretim Kurulu tarafından çerçevesi çizilen ve demokratik olarak sunulan Öğrenci Konseylerinin temsilcileriyle görüştü; öğrencilerin taleplerini gerekli yerlere ileteceğini belirtti. Görüşmenin detaylı içeriği kamuoyuna yansımazken Bilkent temsilcisinin arabasının markası nedeniyle konseylerin temsil gücü tartışılıyor.
Konsey temsilcileri köşke çıkarken polis marifetiyle dışarıda tutulan Öğrenci Kolektifleri, Emek Gençliği, Gençlik Muhalefeti, Gençlik Sendikası (Genç-Sen) ve Türkiye Komünist Partili (TKP) öğrenciler arasından üç temsilci de ısrarları üzerine Cumhurbaşkanlığı genel sekreteriyle görüştü.
Konseyin yaptığı bir şenlik, o da şirketlerin reklam sahası
Dışarıda tutulan öğrencilerden biri, Hacettepe Üniversitesi'nden Pınar, konseylerin göstermelik olduğunu, öğrencilerin taleplerini taşımadığını anlattı.
"Çoğu üniversitede göstermelik seçim bile yapılmıyor. Sınıflardan hocaların belirlediği isimler temsilci oluyor, onlar da kendi aralarında konsey başkanını belirliyor. Hacettepe temsilcisi son sınıfta ve artık neredeyse öğrencilik bile yapmayan bir arkadaş."
Gençlik Muhalefeti üyesi olan Pınar'ın bianet'e verdiği bilgiye göre konseyin yıl boyunca yaptığı tek faaliyet yıl sonu şenliği. "Onu da aslında öğrenciler organize etmiyor, büyük şirketlerin sponsorluğunda kolektif olmayan bir şekilde kotarılıyor." Konseyin web sitesinde de şenlik dışında bir etkinlik bilgisi yok, ancak Atatürk fotoğraflarından oluşan bir sergi var.
Örgütlenme olanakları
Oysa üniversite bütçesinden konseylere pay ayrılıyor. Öğrencilerin örgütlenebileceği diğer yerlerse üniversite toplulukları. Fakat Pınar'ın verdiği bilgiye göre, salt kültür-sanat ya da iktisat gibi piyasa bağlantısını kuran alanlarda çalışmayan toplulukların faaliyetleri ciddi şekilde kısıtlanıyor.
"Oda verilmiyor, bütçe ayrılmıyor, tartışma topluluklarının önü kapatılmaya çalışılıyor. Şimdi stand açmak ya da bildiri dağıtmak da yasaklanmaya başlandı. Baktığınızda her üniversitede 100-120 tane topluluk görürsünüz ama ancak 20 kadarı aktif çalışır, onlar da tartışma topluluğu olamaz."
"Yönetime katılalım"
Abdullah Gül onları muhatap alamayacağını söyledi ama Pınar, eğer cumhurbaşkanının karşısına çıkabilseler "eşit, parasız, bilimsel, özerk üniversite eğitimi" talep edeceklerini söylüyor. Konsey başkanları dekan ya da rektörün çağrısıyla üniversite yönetimiyle ilgili toplantılara katılabiliyor ama oy hakları dahi yok.
"Bizim bahsettiğimiz özerklik gerçekten demokratik seçimlerin yapıldığı, sadece öğrencilerin değil akademisyenlerin ve üniversite çalışanlarının da yönetimde söz, yetki ve karar hakkının olduğu bir özerklik.
Ayrıca yakıcı sorunlarımız var; harçların kaldırılmasını, yemek, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarımızın iyileştirilerek karşılanmasını, üniversitelerin cemaat yapılarının etkisinden arındırılmasını istiyoruz." (EÜ)