"Kariyerimdeki çoğu mutluluğu müziğe çocukken başlamama borçluyum, çünkü bir şey için ne kadar emek verirseniz, karşılığını aldığınız zaman yaşadığınız mutluluk da o kadar derin oluyor."
Esin Aydıngöz, İstanbul'da Saint Joseph Fransız Lisesi'ni ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın yarı zamanlı piyano bölümünü bitirdikten sonra eğitimi için Boston'a gidiyor ve Berklee College of Music'te film müziği ile çağdaş beste ve prodüksiyon alanlarında çift ana dal ve müzikal tiyatro besteciliği alanında yan dal yapıyor.
Kariyerine ABD'de devam eden besteci, aranjör ve piyanist Aydıngöz, 49. İstanbul Müzik Festivali'nde "Müzikli Bir Hafta Sonu" konserleri kapsamında çocuklar için iki program hazırladı. Kendisinin bestelediği ve düzenlediği çocuk şarkılarını genç müzisyenlerle seslendirecek. "Çocuk Şarkıları ile Tarz ve Zaman Yolculuğu" ile müziği görsel sanatlarla bir araya getirecek "Dans Eden Boya Kalemleri" performansı, 4 yaş ve üzerindeki çocuklarla buluşacak.
Aydıngöz hazırladığı çocuklar için hazırladığı programı ve çocuklar için bestelemeyi anlattı.
"Duygularımı ifade edebilmeyi küçükken öğrendim"
Eğitiminiz sonrası kariyeriniz nasıl şekillendi? 4 yaşında piyano çalmaya başlamışsınız... Çocuklukta müziğe başlamak size neler kattı?
Mezuniyet sonrasında Hans Zimmer'ın stüdyosunda staj yapmak üzere Los Angeles'a taşındım ve mesleki hayatıma film endüstrisinin merkezi olan bu şehirde devam etmeye karar verdim. Hallmark, Sony, Disney+ ve Netflix'in çeşitli projeleri için piyano kayıtları yaptım. Morgan-Wixson Tiyatrosu'nda ve Hollywood Türk Filmleri Festivali'nde müzik direktörü olarak çalıştım. Bir yandan film, animasyon, reklam, video oyunu vb. görsel medya içerikleri için bir yandan da dans, konser, müzikal vb. canlı performanslar için besteler yapıyorum. Ayrıca piyanist, aranjör, müzik direktörü ve söz yazarı olarak başka bestecilerin projelerinde de yer alıyorum. Disney'in a cappella grubu olan DCappella'nın yardımcı müzik direktörüyüm. The Alliance for Women Film Composers'da ise genel sekreter olarak yönetim kurulu üyesiyim.
Kariyerimdeki çoğu mutluluğu müziğe çocukken başlamama borçluyum, çünkü bir şey için ne kadar emek verirseniz, karşılığını aldığınız zaman yaşadığınız mutluluk da o kadar derin oluyor. Duygularımı ifade edebilmeyi küçükken öğrendim. Bu sayede yurt dışında olmama rağmen her yaştan ve her kültürden insanla çok rahat iletişim kurabildim. Başarıya ve ustalığa ulaşmanın en az on bin saatlik bir çalışma gerektirdiğini savunan bir teorem vardır. Kendimi bildim bileli müzikle uğraştığım için bu on bin saate erken yaşta ulaşabildim. Her gün yeni bir şeyler öğreniyorum ama aslında işimin büyük bir kısmını sezgilerimle, duygularımla ve içgüdülerimle yaptığımı hissediyorum. Müzik uzun süredir hayatımın bir parçası olmasaydı sürekli yeni bir şeyler üretmekte zorlanırdım.
Esin Aydıngöz, Manisa'nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014'te meydana gelen patlamada yaşamını yitiren 301 maden işçisinin çocukları için besteleyip sözlerini yazdığı "Bir Gökyüzü Düşün."
Dans eden boya kalemleri
49. İstanbul Müzik Festivali kapsamında gerçekleşecek "Müzikli Bir Hafta Sonu" programından söz eder misiniz? Çocuklar için neler hazırladınız?
"Müzikli Bir Hafta Sonu" hem Avrupa hem de Anadolu yakasında gerçekleştireceğimiz iki atölye ve iki performanstan oluşuyor. Ben nispeten daha büyük bir yaş grubunun hedeflendiği bu iki performanstan sorumluyum. Biri "Çocuk Şarkıları ile Tarz ve Zaman Yolculuğu" diğeri de "Dans Eden Boya Kalemleri".
İlk etkinliğimiz için en çok bilinen ve sevilen çocuk şarklarına yeni bir pencereden bakacağız. Beraber büyüdüğümüz bir Barış Manço şarkısını Mozart yazsa nasıl duyulurdu? Basit bir çocuk şarkısı karmaşık jazz armonileriyle neye benzerdi? Bir ninni boogie-woogie'ye dönüştürülebilir mi? Özetle çocuksu merakımı müzik türleriyle baş başa bıraktım ve ortaya fikri ve düzenlemeleriyle bu etkinlik çıktı. Umarım çocuklar kadar aileleri için de keyifli bir performans olacak.
İkinci etkinliğimiz ise benim için daha da değerli, çünkü hem müzikler tamamen bana ait, hem de çocuklar benim eserlerimden ilham alarak resim yapacaklar. Bu performansta her enstrümanın bir rengi olacak. Henüz renkleri tam seçmedik ama mesela piyano mor, flüt mavi, trompet sarı ve viyolonsel turuncu gibi düşünün. Çocuklar resimlerini yaparken o sırada hangi enstrümanlar çalıyorsa, sadece o renkleri kullanabilecekler. Yani hem enstrümanların tınılarına dikkat etmeleri gerekecek, hem de müziğin hayal gücümüzü tetiklediğini ve farklı sanat disiplinlerinin birbirleriyle etkileşim içinde olduğunu fark edecekler. Ortaya neler çıkacağını görmek için sabırsızlanıyorum!
Çocuklar için yazarken: Daha neşeli, şakacı ve gizemli
Çocuklar için bestelemek sizin için ne ifade ediyor? Besteleme aşamasında bir fark var mı?
Çocukları çok sevdiğimden ve içimdeki çocuğa çok önem verdiğimden çocuklar için bir şeyler üretmenin zevki gerçekten apayrı, ama aslında çocuklar için yazdığım eserlerin de diğer eserlerimde olduğu gibi her yaş grubu tarafından sevilerek dinlenmesini hedefliyorum. Sonuçta yaşımız kaç olursa olsun hepimizin içinde bir çocuk var!
Kendim için beste yaptığımda hep duygusal, tutkulu ve üzgün eserler ortaya çıkıyor. Çocuklar için yazarken ise daha neşeli, şakacı ve bazen de gizemli melodiler ve armoniler buluyorum. Film müziği yaparken hep ortada bana yol gösteren bir hikâye oluyor veya üstünde çalıştığım sahnedeki oyunculuklardan, renklerden, dünyadan esinleniyorum.
Bir konser veya etkinlik için ortada belirlenmiş bir konu yokken müzik yazmak ise biraz daha soyut bir çalışma gerektiriyor. Yaratıcı olarak tamamen özgür olduğunuzda başlamakta daha çok güçlük çekebiliyorsunuz, ama onun da çözümü kolay: Eserleri yazmadan önce ya bana ilham veren bir resme bakıyorum, ya kafamda küçük bir hikâye uyduruyorum, ya da can alıcı bir başlık buluyorum. Hatta Dans Eden Boya Kalemleri'nin bir eseri için konuyu/başlığı İKSV Alt Kat ekibinden Elif Obdan'ın oğlu Efe buldu: Robot Köpek! Özetle İKSV için yazdığım bu eserlerin besteleme aşamasından ziyade ilham bulma aşaması farklıydı benim için.
Konserlerde size eşlik edecek genç müzisyenler Beste Yalı, Ege Cengiz ve Seren Karabey'den bahseder misiniz biraz? Onlarla nasıl bir çalışma gerçekleştirdiniz?
Açıkçası provalarımızı ağustos sonunda yapacağız, o yüzden henüz hep beraber çalışma fırsatımız olmadı. Üçü de harika müzisyenler. Beste ilkokuldan çok sevdiğim müzik öğretmenlerim Levent ve Güneş Yalı'nın kızı. Ege Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ndeki yarı zamanlı solfej sınıfımdan her şeyin temelini beraber attığımız canım arkadaşım. Seren ise ilk defa bu proje sayesinde tanışacağım ve beraber çalışmayı iple çektiğim bir müzisyen. Kısaca onları da tanıyın isterim.
Flütte Beste Yalı
Beste Yalı, 2003 yılında İstanbul'da doğdu. Flüt eğitimine 2012 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda başladı. Mayıs 2016'da düzenlenen ve ilk katıldığı yarışma olan Marsyas Ulusal Flüt Yarışması'nda "Gelecek Vadeden Flütçü" ödülünü kazandı. Yarışma deneyimini uluslararası platformlara da taşıyarak Bulgaristan, Gürcistan ve Fransa'da katıldığı müzik yarışmalarında birincilik, mansiyon ve en iyi yorumcu ödülleri aldı. Şimdilerde ise hem Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, MSGSÜ Büyük Orkestrası ve Marmara Flüt Orkestrası'nda çalıyor, hem de Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'nde Prof. Ayla Uludere'nin sınıfında Lisans 1. sınıf öğrencisi olarak eğitimine devam ediyor.
Trompette Ege Cengiz
Ege Cengiz, 1992 yılında Bursa'da doğdu. Eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda tamamladı. Almanya ve Fransa'da Erasmus programı kapsamında karma orkestra deneyimleri oldu. Türkiye'de ise İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, CRR Senfoni Orkestrası, Tekfen Filarmoni Orkestrası, Sinema Senfoni Orkestrası, İstanbul Film Müzikleri Orkestrası, İstanbul Gençlik Caz Orkestrası, CRR Big Band gibi orkestralarda görev aldı ve halen de zaman zaman bu oluşumlar içinde yer alıyor. Nicholas Payton, Andrea Bocelli, Sezen Aksu, Ajda Pekkan, Can Bonomo, Nükhet Duru gibi isimlerle aynı sahneyi paylaştı. 2015 yılında Letonya'da Riga Jazz Stage'de ülkemizi trompet dalında temsil etti. Şimdilerde ise Evrencan Gündüz, Su Soley ve Suit-Up ile çalışıyor.
Viyolonselde Seren Karabey
Seren Karabey, 1989 yılında İstanbul'da doğdu. Üniversite eğitimini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda, mastırını ise 2016 yılında mezun olduğu Hamburg Yüksek Müzik Okulu'nda tamamladı. Bir süre İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde sözleşmeli sanatçı olarak çalıştı. Şu an Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda hem sanatta yeterlilik yapıyor hem de viyolonsel ve oda müziği dersleri veriyor. Solo çalışmalarının yanında grubu Nova Trio ve Camerata Anatolia ile oda müziği konserleri veriyor.
*49. İstanbul Müzik Festivali kapsamında ücretsiz gerçekleşecek "Müzikli Bir Hafta Sonu" konseri, 4 Eylül Cumartesi 10.30'da Etiler Sanatçı Parkı'nda; 5 Eylül Pazar 10.30'da Fenerbahçe Parkı'nda...
(AÖ)