Kocaman bir dergi ve kapakta şu başlık var: "24 yazar, dünyada bir günü anlatıyor."
Türkiye'den üç yazarla görüşmüş yayıncılar: Yaşar Kemal, Orhan Pamuk ve Osman Necmi Gürmen. İlk ikisini artık dünya tanıyor. Sıra üçüncüsünde!
Osman Necmi Gürmen, çok boyutlu bir insan. Yaşamında birçok başka alanla da uğraşmış. Örneğin, benim bildiklerim, Bodrum henüz "Bodrum" olmadan önce Halikarnas Oteli'ni yapmış ve işletmiş.
Bu arada Cevat Şakir'le birlikte "Mavi Yolculuk" fikrini geliştirmiş. Mavi Yolculuk yapılan ilk teknenin de sahibi. Çok geniş bir sanatçı çevresi var.
Konumuz is onun bir romanı: Râna. Osman Necmi Gürmen'in Türkiye'de yayınlanan son kitabı. Ancak bu yazı, alışılanın dışında olarak romanın kendisini değil, yazarla birlikteki yolculuğunu anlatacak.
Osman Necmi Gürmen, Türkiye'de çok az tanınıyor. Bunun nedenlerini yazının içinde bulabilirsiniz. Ancak bu roman, galiba bu durumu değiştiriyor.
Osman Necmi Gürmen, Türkçe'ye olduğu kadar Fransızca'ya da hakim olmasının sonucu olarak, her iki dilde de romanlar yazmış. İlk kitabı, L'echarpe d'Iris adıyla, Fransa'da Gallimard yayınevi tarafından yayınlanmış. Yıl 1976.
Ertesi yıl (1977), Türkçe'ye çevrilerek "Ebem Kuşağı" adıyla Hürriyet Yayınları tarafından yayınlanmış. Bunu, Türkçe yazdığı "Kılıç Uykuda Vurulur" izlemiş (1978).
Romanın önsözünü, Vassilis Vassilikos yazmış. Bu roman, Fransızca'ya çevrilip gene Gallimard tarafından L'Espadon adıyla yayınlanmış (1979). 1981'de yayınlanan Norveççe baskının adı ise Sverdfisken.
Bu arada Engin Cezzar, "Kılıç Uykuda Vurulur!"a vurulduğunda, bu romanı sinemaya aktarmanın yollarını aramaya başlar. Senarist olarak James Baldwin akla gelir, o da yazmayı kabul eder.
Filmin yönetmeni Costa Gavras olacaktır.. Belli başlı roller için de Yves Montand, Irene Papas ve Gülriz Sururi...
James Baldwin de bir ara Melina Mercouri'ye rol vermeyi düşünür. Çalışmalar ilerler ve hafta sonu gazetelerinde bu haber, "Bo Derek, Bodrum'da film Çevirecek" manşetiyle çıkar (Sarmaşık, 17 Temmuz 1982). Sonra birçok güzel projenin yaşadığı süreçler yaşanır ve roman, hiçbir zaman beyaz perdeyle buluşamaz.
Bundan sonra uzunca bir duraklama var. 90'lı yılların başlarında, bu sefer gene Fransızca kullanarak, 16. yüzyıldaki Akdeniz'i mekan edinen bir roman yazmaya girişmiş.
Kendini öyle kaptırmış ki, yayınlanma aşamasına geldiğinde kitap, bin küsur sayfa olmuş. Tek ciltte yayınlanacak gibi değil. Gallimard yöneticileri, kibar bir dille kısaltmasının mümkün olup olmadığını sormuş.
Osman Necmi Gürmen de, anlaşılan bozulmuş bu işe ve romanını geri çekmiş. Birkaç yıl sonra, esere kıyamamış olsa gerek, yeniden ele alarak kitabı yarıya indirmiş. Bu arada önemli bir karar verip, romanı önce Türkçe yayınlamaya karar vermiş. Roman, şimdilerde bu kararın sonucu olarak çeviri macerasının bitmesini beklemekte.
Bu arada ilk iki kitabı, birincinin çevirisi yazar tarafından yenilenerek 2003'te tekrar basıldı (Menler Yayınevi). Bizim tanışmamız da tam bu baskılar matbaaya gitmeden önce.
Osman Necmi Gürmen'in yazdığı dördüncü roman olan Râna, Türkçe yazıldığı için bir öncekinin yaşadığı süreçleri daha kolay geçmiş.
Türkiye'de çok yayıncı tanıdığı olmasına rağmen, yayınevi araştırması konusunda benden yardım istedi. Ben de birkaç yayıncı arkadaşıma danıştım.
Mustafa Arslantunalı, romanı "çok satan" roman statüsünde değerlendirip ele almayı önerdi. Osman Necmi Gürmen, bu yaklaşımı beğendi ve roman, 22 Mart 2006'da, Osman Necmi Gürmen'in üçüncü romanı olarak Kanat Kitap' tan çıktı.
Bu aşamaya gelmeden önce, hatta Râna'nın yazımı henüz bitmemişken, çevrilmekte olan romanın bir bölümünü Mustafa Arslantunalı'ya vermiştim.
Tutturdu "Bunu önce yayınlayalım!" diye. Neyse ki bende, Râna'nın birinci bölümü vardı, onu verdim ve ikna oldu. Roman hakkında bir ipucu olsun! (VÇ/BA)