Bu girizgah neden mi? Bana hediye edilen bir bayram üzerine birkaç kelam etme isteğinden...
Ezberlediğim şiir
Malum bugün resmi tatil: 19 Mayıs, Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı.
Sabah neler oluyor diye televizyonu açtığımda Ankara 19 Mayıs Stadyumundan canlı yayın vardı. Hayatımın kaç yılını okulda geçirdiğimi de canlı yayını gördüğüm anda hesapladım.
Ankara'da bir lise öğrencisi haykırarak artık dinleye dinleye ezberlediğim 19 Mayıs şiirini okuyordu.
Hani "Ata'mı gördüm rüyamda, şehit olmak istedim, sabaha dedi" diye giden şiir...
Sayan'da bayram ve bayrak
Ardından en genci 40'larında görünen kadınlardan oluşan bir koro "Gençlik Marşı"nı söyledi, bu sırada arkada sıcaktan mahvolmuş bir grup öğrenci aslında yazı oluşturmak için ellerinde tuttukları kartonlarla serinlemeye çalışıyorlardı.
Kanallar arasında gezinmeye başladığımda Kanal D'de Sabah Sabah Seda Sayan'a denk geldim.
Programında dağıttığı armağanların bulunduğu yerdeydi, her bir markanın önünde uzunca durdu, özelliklerini anlattı, tabi sağ alt köşede "bu bir reklamdır" yazısıyla.
En son markaya geldiğinde "bak bugün hepsini uzun uzun anlattım" dedi ve ekledi "bugün bayram ya, hadi bu da benden olsun"...
Stüdyoya döndü, bu kez konuklarından birini bir şarkı söylemek için sahneye davet etti, konuk elinde bir Türk bayrağıyla "haydi eller havaya" tadında şarkısını söylemeye başladı, bayrağı sallaya sallaya...
Program tam liste
Daha fazla dayanamayınca bu kez bir haber kanalına geçtim, İstanbul İnönü Stadyumu'ndandı bu kez yayın. Yüzleri de dahil her yerleri kırmızı ve beyaz kumaşla kaplanmış gençler Türk bayrağı oluşturmaya çalışıyorlardı, beceremiyorlardı elbet...
Yayın yeniden Ankara'ya geçtiğinde bu kez tören komutanı (böyle deniyormuş yöneticiye) bu yılın temasını açıkladı: Mondros Mütarekesi sonrası Atatürk'ün Samsun'a çıkışı ve kurtuluş mücadelesinin başlaması.
Sanki geçen yılların mevzusu başkaymış da, ilk kez bu yıl tema olarak bu seçilmiş gibi...
Törenlerin devamı bildiğiniz gibi. Önce Atatürk'ün gençliğe hitabesi, sonra gençliğin Atatürk'e cevabı, Samsun'dan ve Selanik'ten gelen ve Cumhurbaşkanına sunulan, tören komutanına göre "Türk gençliğinin Atatürk'e bağlılığının simgesi olan" bayrak ve toprak, cumhurbaşkanının bayrağı öperek teslim alması, bütün bu atraksiyonların "Ya istiklal ya ölüm" ve "Genciz, güçlüyüz, Atatürkçüyüz" sloganlarıyla kesilmesi, yıllar içinde hemen herkesin artık ezberlediği Atatürk ve 19 Mayıs şiirlerinin okunması...
Tribünler sıkıntılı
Memleketin bütün stadyumlarında bugün hemen hemen aynı program var. Saha içleri öğrencilerle dolu. İstanbul'dakinde 3500 öğrenci varmış mesela. Disiplinli olanlar genelde askeri lise öğrencileri, sıkılanlar ise bölge liseleri.
Ancak sorun tribünlerde, kameralar fazla göstermek istemese de, tribünlerde askeri ve mülki erkan dışında kimse yok, tek tük aileler var. Tahminimce çocukları törende görece önemli roller alan aileler, şiir okuyanların ya da marş söyleyenlerin mesela...
Ee peki bütün bunlar ne demek oluyor?
Sevemedim bir türlü
İlkokul çağlarından beri belirli gün ve haftalardan haz etmeyenlerdenim. Yerli malı yurdun malı haftası, Kabotaj Bayramı ya da Gençlik ve Spor Bayramı...
Benim için fark etmiyor, sevmiyorum; bu konuda pek yalnız olmadığımı da biliyorum. Kendi kuşağımdan pek çok kişinin de benimle aynı durumda olduğunu biliyorum.
Doğu Batı sentezi
Belirli gün ve haftalar eziyettir. Zira kimse size o günlerle ilgili fikrinizi sormaz. Sadece Milli Eğitim Müdürlüğü'nden geldiğini tahmin ettiğim emirler doğrultusunda şekillenir törenler.
Dönemin hükümetine bağlı olarak şort ya da eşofman altıyla kültür fizik hareketleri, ne kadar çevik olduğumuzu kanıtlamak için birbirimizin üzerine çıkarak kuleler (neyse ki bu bölüm genelde ismi ile müsemma Kuleli Askeri Lisesi'nin görevi olur), komik renkli kıyafetlerle ne kadar batılı olduğumuzu kanıtlamak için tango, ama ruhumuzun doğuyu reddetmediğini anımsatmak için folklor...
Etkinliklerin genel çerçevesi budur ve anlaşılan o dur ki söz konusu etkinlikler bir 20 yıl daha değişmeyecektir...
Düşman korkusu ve şehitlik arzusu
19 Mayıs törenleri fevkalade militer törenlerdir ayrıca. Birincisi törenlerin asli figürleri askeri okullardır. Kuleli Askeri Lisesi mesela, hep İnönü'dedir, oğlanlar aikido, tekvando yaparlar, Batılı askerler olarak genelde Çamlıca Kız Lisesi öğrencileriyle dans ederler.
İkincisi, alandaki çocukların okudukları şiirlerden, söyledikleri marşlara kadar hep bir korku vardır içlerinde, dahili ve harici düşman korkusu...
Her şiirin sonunda mutlaka şehit olmak ister şiiri okuyan, ülkeyi korumak için kanının son damlasına kadar çarpışmaktan asla geri durmayacaktır...
Tatil heyecanı
Bu törenlerin hiç birinde barış, kardeşlik lafı edilmez aslen, edilenlerinde de gard alınmıştır. Hani dostluk tamamadır ama kan dökmekten asla geri durulmaz.
Ancak benim bütün bunlardan haz etmememin tek sebebi militarizm değil elbette. Bu törenler tamamen yanılsamadır, dramadır, kurgudur...
Zira orada ciğerlerini yırtarcasına şiirler okuyan, kanının son damlasına kadar çarpışmaktan söz eden oğlan çocuğu aslen 20 Mayısla birleştiği için daha da uzayan 19 Mayıs tatilinin stattan artan kısmında neler yapacağını düşünüyordur, arkada kırmızı örtüleriyle Türk bayrağı olmaya çalışan çocuklar da çıkışta nereye gideceklerini konuşuyorlardır büyük ihtimalle.
"Düşman"lardan ya da memleketi korumaktan söz etmediklerine eminim en azından...
Nedir tarihi?
Mustafa Kemal ileri görüşlü bir adam olduğundan çocuklara ve gençlere birer bayram armağan etmiş, dönemin özel koşulları göz önüne alındığında fevkalade mantıklı siyasi kararlar bunlar kanaatimce.
Derken; aklıma bu bayramların nasıl bayram olduğu gibi bir soru geldi. Ne yazık ki, çevremdekilerden yanıt alamadım, yani bu kadar kutluyoruz da, nasıl olmuş unutmuşuz, ya da hiç öğrenmemişiz...
Ve arama motoruna başvuruyor; Hacettepe Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aylanur Ataklı'nın "19 Mayıs 1919'dan 2000'e" yazısına rastlıyorum.
Dr. Ataklı, ki o da Meydan Larousse Ansiklopesinden almış, Mustafa Kemal Atatürk'ün millî mücadeleye başlamak üzere 19Mayıs 1919'da Samsun'a ayak bastığı günün yıldönümü; 20 Haziran 1938 tarih ve 3466 sayılı kanunla millî bayram olarak kabul edilmiştir, diyor ve olayın gelişimini şöyle özetliyor:
Her yıl 19 mayıs günü Türkiye'nin her yerinde beden eğitimi ve spor gösterileri yapılmaktadır. (Türkiye'de ilk beden eğitimi gösterisini 12 Mayıs 1916'da erkek öğretmen okulu öğrencileri yapmışlar, sonra erkek öğretmen okulu öğrencileri her yıl ve genellikle mayıs ayı içerisinde bu gösterileri tekrarlamayı bir gelenek hâline getirmişlerdir."Jimnastik şenlikleri", "mektepliler bayramı", "idman bayramı","Jimnastik bayramı" adı altında devam eden bu gösteriler zamanla bütün okullara yayılmıştır.
"Millî Eğitim Bakanlığı 1927'den sonra bu gösterilerin düzenlenmesini üzerine alarak her yıl mayıs ayının üçüncü haftasında Türkiye'nin çeşitli yörelerinde bu gösteriler yapılmaya başlanmıştır).
"1938'de 19 mayıs gününün 'gençlik ve spor bayramı' olarak kanunlaşmasından sonra bu gösteriler de resmî bayram gününe alınmış, bu bayram için"dağ başını duman almış" marşı, gençlik marşı olarak kabul edilmiştir. Atletlerin, "Atatürk'ün millî mücadeleye başladığı Samsun'dan aldıkları toprağı, koşarak Ankara'ya ulaştırmasıyla sonuçlanan 19 mayıs koşusu da o tarihten beri yapılmaktadır. "
Günüm olursa
Dönemin özel koşulları göz önüne alındığında fevkalade mantıklı siyasi kararlar bunlar kanaatimce. "Çocuklara ve gençlere Kurtuluş Savaşı başlaması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kurulduğu günleri armağan etmek aidiyet duygusu yaratır, yeni kuşaklar bugünlerin anlamını düşünür ve sahip çıkarlar" diye düşünülüp, atılmış adımlar bunlar belli ki...
Ancak 80 yıl sonra, bu kutlamaları gördükçe, bayramların hediye edildiği çocukların ve gençlerin bu hediyeyi ne kadar iyi anlamlandırdıklarından şüpheye düşüyorum... (ÇM/BA)