aslında sadece bunu diyecektim. buradayım! / Burası dövülmüş bir yüzün yüz üstü düşme halleri." Hasar Ayini - Seyidhan Kömürcü (Varlık Yayınları)
Diyarbakır'dan bir Valilik ilanı: Yıllardır Olağanüstü Hal Valiliği konutu olarak bilinen ev satışa çıkarılmış. Daha önceleri de epeyce bir zaman Diyarbakır İl Valiliği konutu olarak kullanılmış, tek katlı bahçeli ve şehrin sur dışına taşınmasından sonra muhtemelen 1930'lu yıllarda yapılan ve ilk yapıldığı günden bu yana hep Vali Konutu olarak kullanılan Diyarbakır sur dışının ilk mekânlarından. Bahçesinde neredeyse 40 yıllık bir ıhlamur ağacı, kameriyesi, havuzu ve bir devrin tanığı.
Sahibinden satılık...
Miadını doldurmaktan ve de tanıklıklarını, sırlarını tarihe gömmekten, belki de bir sır perdesi olarak kalmasından müteveffa!
Satışa amade...
19 Temmuz 1987'de, 285 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kuruldu Olağanüstü Hal Bölge Valiliği. O tarihe kadar malum hep beraber Sıkıyönetimle haşır neşirdik. Sıkıyönetim kalkmıştı ya! Hep beraber kısmen sevinmiştik. Hani türkü de demiyor muydu? "Ağam ne haldır / Paşam ne haldır?" diye. İşte birileri de Ohal'dir ha! deyivermişti. Nasıl olsa sonuçta adı Ohal olsa da, sivil bir idareydi işte. Zaten dörder ay olarak geldiği ifade edilmişti. Er veya geç kaldırılıp normal yönetime geçilirdi nasıl olsa!
Sonra OHAL geldi. Hışımla geldi. Devamlı dörder ay uzatılarak bir daha da gitmedi. Tam 17 yıl sürdü. Ohal bölgesinde yaşayanların kaderi yayınlanan "Ohal kararnameleri"ne bağlıydı. Diyarbakır, Bingöl, Elazığ, Hakkari, Mardin, Siirt, Tunceli, Van, Adıyaman, Bitlis ve Muş. Sonra, üç yıl sonra, Batman ve Şırnak da il olunca(6 Mayıs 1990), 13 il, 17 yıl ve altı vali.
Ama meret öyle bir hal'di ki! Fıkradaki gerçeğe de benzemiyordu. Hani bilmeyenlere bir de ben anlatayım. Yaşlı teyze Diyarbakır Sur içinde Balıkçılarbaşında dolmuşa binip, yerine oturmuş. Dolmuş bu adı üstünde, hem de Diyarbakır dolmuşu! Yolda sürekli yeni yolcularını tıklım tıkış doldurarak ayakta dahi istiap haddini aşmış. Tam Urfa Kapı'dan çıkarken yerinde oturan yaşlı teyze, ayakta ve kıçı neredeyse teyzenin suratıyla temas halinde olan yolcudan özürler dileyerek dolmuşun muavinine dolmuşun içindeki durumu göstererek; "Oğul bu ne haldir?" deyivermiş. Muavin gayet pişkince, hemen o anda önünden geçtikleri Urfa Kapının dışındaki eski sebze ve meyve hali binasını işaret ederek "Teyze, valla Yeni Hal'dir!" demiş.
Eh işte bizimkisi de o kabilden zahir, yeni halli Ohaldi.
Ama sanılmasın ki, sadece doğu ve güneydoğudaki 13 ille sınırlı kaldı Ohal. Yasal prosedür elbette öyleydi. Bizler bölgede yaşayanlar Ohal'liydik de, öte yandakiler ne halliydi belki tarih yazacak. Ohal bölgesinin bir diğer adı o zaman içinde "orası" idi. En çok "orası öyküleri" dinlenmiş ve de okunmuştu diğer yandakilerce sanki uzak, çok uzak diyarlardan anlatılır gibi.
Gazeteciler gelmişti, Ohal bölgesine. İzin verilmiş ya da hava alanı girişinden gerisin geri gönderilmişlerdi. Ya da özel davetle kimi gazeteciler gelip haberlerini yapıp gitmişlerdi.
Sonraları Doğru Yol Partisi'nden (DYP) milletvekili olan Hayri Kozakçıoğlu ile başlamış Necati Çetinkaya, Ünal Erkan, Necati Bilican, Aydın Arslan ve Gökhan Aydıner ile kesintisiz sürmüştü OHAL, valileriyle. 200 milyar dolar harcanan maddi rakamıyla, 40 bin insanın ölümüyle, 3 bin 400 köyün boşaltılmasıyla, 3 milyon insanın köylerinden göçüyle; bir dönemin ev sahibi, ama artık buraya kadar, diyor.
Kim bilir belki de "Taşlar Tanıktır" diyen binler yıllık bir şehrin mekânlar da yaşananlara tanıktır denebilecek tanıklıklarına nokta koymak kabilinden sahibinden satılık Ohal konutu.
10 trilyon, artı kadeve fiyat konulmuş konuta. Satın alınıp yerine çok katlı bir bina yapılmadan bir öneri. Mutlaka olduğu gibi kalmalı. Ve OHAL Bölgesi İnsan Hakları Müzesi yapılmalı diyorum. (ŞD/KÖ)