Bankta yanımda oturan kadın yüzünü buruşturmuş fotoğrafa bakıyor. Aklından geçenleri tahmin edebiliyorum. Zalimce değişip dönüşmüş o ufak bedenin, mumyalaşmış yüzün, donuk gözlerin ve fırlak kemikleriyle takırdayan ellerin ve ayakların görüntüsüne tahammül edememek ve bu tip teşhirleri dehşetengiz bir merakla seyretmek arasında gidip gelen anlayışa sahip.
"Kilomdan memnunum!"
Biliyorum anlamak zor. Gazete sayfalarında ve haber bültenlerinde ibreti alem için açıkça sergilenen bu camdan bedenin sahibi genç kadın Anoreksiya nevroza'ya yakalanmış.
Yeme bozuklukları başlığı altında Bulumia ve diğer çeşitleriyle birlikte sınıflandırılan bu psikiyatrik hastalık, habere konu edilişindeki sakatlık yüzünden yüz buruşturmanın, acımanın ve dışlamanın içine hapsediliyor hep yapıldığı gibi.
Oysa 20 kiloya düşmüşken bile, "Kilomdan memnunum," diyebilmenin darmadağın ama şuursuz bir disiplin gerektirdiğini, hiç yiyememenin ya da yeme ataklarıyla delice yiyip çıkarmanın yıllarca süren bir karabasana döndüğünü, yemekten başka bir şeyin düşünül-e-mediği saatlerin saldırganlığını, o hastalıklı kırılganlığın ardında inanılmaz bir inadın bulunduğunu ve onu kırmak için kendini kırmak, paramparça etmek gerektiğini, duygu durumlarıyla başa çıkarken sürekli devinen bedenini ölümüne kullandığını birilerinin söylemesi gerekirdi.
"Şey"e dönüşen bedenler
Bunlar sarsıcılığı kesin olan bir haberin alt metninden geçebilecek şeyler değil elbette.
Haberin amacı belli.
Aslında yüz yıllık bir mazisi olan ve 1980'lerden sonra tırmanışa geçen bu hastalıklar hakkında verilen bilgiler farklı kanallardan ve çeşitli şekillerde bize ulaşıyor. Ancak bilgi tekinsiz bir yaratık gibi algılanmadığında işimize yarayabilir.
Başka bir 'şey'e dönüşen bedenlerin görüntüsünü değil ardında saklı hayati kırıntıları da tasavvur etmek ve moda sektörünün sıska görselliğindeki ikiyüzlülüğü anlayabilmek yaratığı insancıllaştırabilir.
Kadınların bedenleriyle savaşı
Bunlara rağmen kadınların bedenleri ile savaşı, kendilerini acımasızca dönüştürme macerası hiç bitmeyecek gibi görünüyor.
Sebepler ne olursa olsun yeme bozukluklarının kadın kurbanlarının sayısı (çoğu kez gizli kalsa da) ülkemizde de artış gösteriyor. Hemen hemen aynı hikayenin içinden geçmiş biri olarak bu hastalıktan kurtulmanın hiç de kolay olmadığını söyleyebilirim.
Fiziksel ve psikolojik çoklu tedavi yöntemlerinin işe yaradığı pek çok vaka bulunuyor. Ama gerçek şu ki, aynadaki o çelimsiz suretini, çocuksu bedenin perişanlığını seven, yarattığı tahribatı sonuçlarını bilerek ve katlanarak sürdüren bir kadın her şeye rağmen 'iyileşmeye', normalleşmeye karşı çıkacaktır.
Düşmanı kendisidir çünkü ve o kendisini böyle sever. Bu yüzden Anoreksik ya da bulimiklerin kendilerine uyguladıkları şiddeti, yakınlarına da yönelttiği anları fark etmesini sağlamak doğru bir yaklaşım olur.
Bir fotoğraf
Gözlerini aynadan, kendisinden ayırıp başka yerlere bakmasını, bencilce minicikleştiren döngüden çıkmasını sağlamak onlara acımaktan, gereksiz duygusallıktan çok daha iyi sonuçlar verir. En azından ilk adım için geçerli olabilir bunlar.
Benim için dönüm noktası hastalıkla ilgili okuduğum onca kaynak bir yana yıllar önce gördüğüm bir fotoğraftı. Gerçi yukarıdaki habere benzer bir teşhir söz konusuydu ancak yüzleşmek için iyi bir yoldu. Kuru gövdesini zorlukla hareket ettirdiği belli genç bir kadın ağzını kocaman açmış bir kara lahanayı yemeye çalışıyordu.
Evet bu bir pozdu, anlık ve bilinçli bir görüntüydü ama her şeyi açıklıyordu. Tüm acıyı, çaresizliği ve teslimiyeti belli ediyordu. Demek istediğim aslında her şey içinizde olup biter ve baştan sona yalnız başınasınızdır.
Görsel iktidarın dili
Türkiye'de psikiyatri klinikleri dışında herhangi bir merkez bulunmasa da, tedavi olmayı kabul etmiş olanlar için buralardan yardım almak mümkünse de hastalığın hayaletinin hep bir yerlerde dolanacağını unutmamak gerekir.
Benim hayaletim artık görülemeyecek kadar silik, güçsüz ve sessiz. Çünkü artık ben konuşuyorum. Bana -tüm kadınlara da-dayatılan popüler güzellik kriterlerine boş veriyorum, bedenimi gereksiz malzemelerle dolu bir çöp tenekesi gibi görmüyorum.
Görsel iktidarın dilini anlıyorum, kullandığı yöntemleri de. Kadınların kendi bedenlerini hoyratça değiştirmelerine sebep olan tüm politikalara muhalif bir akla sahip olmaları için öncelikle yapmaları gereken şeyin ucundan tuttum belki. Çok önceleri bunu yapan kadınların da izini sürerek.
Şimdi siz de yerinizden kalkın, bir çay koyun kendinize yanında da şöyle lezzetli bir kurabiye. Yeter ki "light" olmasınlar!(TBÖ/AD)