Karabey, Avrupa'da tecridi yaşamış siyasi mahkumlarla yaptığı video röportajları "Sessiz Ölüm" adıyla kitaplaştırdı.
Hüseyin Karabey, kitabının önsözünde, cezaevlerinde tecrit konusunu, Türkiye'de Adalet Bakanlığı'nın F Tipi Cezaevlerini "Cezaevlerinde Avrupa koşullarını yaratacağız" açıklaması üzerine seçtiğini dile getiriyor.
Avrupa'dan gelen
Avrupa'dan gelen her şeyin iyi olduğunu düşünen Türkiye toplumunun, Adalet Bakanlığı'nın kendiliğinden bir iyileştirme yapmayacağına da inandığına dikkat çeken Karabey, tecrit uygulamasının Avrupa'dan alındığını ancak öyle sanıldığı gibi iyi olmadığını ortaya koyduğunu savunuyor.
Bu konuyu araştırmaya başladıktan sonra ürkütücü sonuçlarla karşılaştığını ve eline geçen bazı tarihi belgelerin kendisini dehşete düşürdüğünü vurgulayan Karabey, kitabında, tecridin, düşünülmüş, denenmiş ve sonra da hayata geçirilmiş bir uygulama olduğunu anlatıyor.
Karabey, bu sistemin temel savının "Toplumdaki en zararlı unsurlara ceza vermek yetersiz. Onları inançlarından da vazgeçirmeliyiz. Bizim gibi olmalılar" (sf:9) olduğuna işaret ediyor.
1970'li yılların başında Almanya'da yürürlüğe konan uygulamanın, en az savunulabilecek kişilerden, yani teröristlerden başlatıldığını dile getiren Karabey, bugün siyasi olmayan mahkumların da bu uygulamanın kurbanı olduğunu vurguluyor.
17 kişiyle görüşme
Sistemi "yaşatarak öldürme" olarak niteleyen Karabey, Avrupa'da uygulanan bu sistem nedeniyle idam cezasının gereksizleştiğini şu sözcüklerle dile getiriyor: "Belli ki bu 'yaşatarak öldürme tekniği' sayesinde Avrupa'nın artık idam cezasına ihtiyacı yok."(sf:9)
2000 yılında Almanya'da 70, Fransa'da ise 125 kişinin intihar etmesinin de uygulamanın ağırlığını gösterdiğini vurgulayan Karabey, video görüşmelerinin yazılı hale dönüştürüldüğü kitabında 11'i tecrit koşullarında yaşamış 6'sı da mahkum annesi, avukat, doktor ve psikolog olan 17 kişiyle görüşmesini aktarıyor.
İrlanda'dan Amerika'ya
Görüşmelerini Almanya, İspanya, İtalya, Kuzey İrlanda ve Amerika'da yaptığını anlatan Karabey, kitabın, aynı adı taşıyan "Sessiz Ölüm" adıyla hazırladığı kısa filmden biraz farklı olduğunu söylüyor.
Kitapta, tecrit koşullarını yaşayan mahkumlardan birinin "Avrupa, başka ülkeleri işkence konusunda eleştirdiğinde, 'Ne istiyorsunuz? Sizin de Stammheim'ınız var. Orada ölüler ve tecrit var' (sf:55) yanıtını alıyor" sözleri aktarılıyor.
Almanya'da siyasi faaliyetlerini sürdüren bu kişinin, Türkiye'de onlarca ölüme yol açan F Tipi Cezaevleri konusunda, "Türk hükümeti, 'F Tipindeki koşullarla cezaevleri lüks oteller gibi olacak' derken tamamen propaganda yapmaktadır." (sf:55) dediği belirtiliyor.
Kitapta, bir kadın mahkumun, tecrit sırasında yaşadıklarının, tahliye edildikten sonra doğurduğu kızını etkilediğine işaret ediliyor. Bu iddianın nedeni olarak yapılan bütün tıbbi araştırmalara rağmen mahkum çocuğunun sorunlarına teşhis konulamaması gösteriliyor.
Doktorların da inandığı bu iddia ise yeni bir kabul edilemeyecek kadar korkunç yeni bir tartışmayı başlatıyor: Kişiye verilen cezanın gelecek kuşakları da bir şekilde etkilemesi...(sf:70)
Sadece insanca yaşamak
Kitapta, görüşülen bir siyasi mahkum avukatı ise tecritle ilk karşılaştıklarında tehlikeyi anlayamadıklarını söylüyor. Bu durumun tehlikesini, altı ay sonra, müvekkillerinin sağlıklarını yitirmeye başlaması ve psikolojik rahatsızlıklarını görmeleriyle anladığını belirten bu avukat, tecridi araştırdıklarında ise insanı tahrip edici özelliklerini gördüklerini dile getiriyor. (sf:76)
Neredeyse bütün yaşamını cezaevinde geçiren bir başka mahkumun, tecrit ve cezaevlerinde yaşananlara ilişkin şu sözleri, kitabın içindekileri önemsememiz gerektiğini ortaya koyuyor:
"Yaşadığınız ölüm oruçlarını yolda yürürken hissedemiyorum; ama her şey başta böyle gözükür.
İçerdeki insanlarla aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz ama o insanları ilk önce bir dinleyin, her şey dinlemeyle başlayacak. Bu insanların neden ölümü göze aldıklarını anlamak ya da kabul etmek zorunda değilsiniz ama sebeplerini dinleyebilirsiniz. O zaman göreceksiniz ki aslında istedikleri insanca yaşamaktan başka bir şey değil." (sf:139)
Sadece cezaevindekilere değil topluma yönelik bir uygulama olan tecrit, uygulayanlar ve uygulananlar tarafından biliniyor. Kitap, tecrit uygulamasının ne olduğunu bilmeyen ancak belki de tecrit uygulamasını engelleyebilecek olan tek güce, topluma yönelik bir uyarı niteliği taşıyor. (YK/NM)
* Sessiz Ölüm: Avrupalı Siyasi Mahkumlar Hücreyi Anlatıyor
Video Röportaj: Hüseyin Karabey
Metis Yayınları Şubat 2002