Bir kaçış yeri
Adalar bir kaçış yeridir. Ya da zorunlu ikametlerin karizmatik özelliklerini simgelerler. Ortaçağda adalara hapsedilmiş cüzzamlıların akıl durduran öyküleri onların uzak ve ulaşılmazlığını biraz daha pekiştirir usumuzda. Ünlü Malta ve nice adaların sürgünleri tarihe tanıklık ederken, bir yandan da adaların terkedilmezliğini anımsatırlar. Ada bir tutsaklıktır.
Ancak bu bahis açılınca adaların yalnızca bu çağrışımlarını anlatmak haksızlık olur. Aynı zamanda ada deniz, gökyüzü, yıldızlar ve yalnızlıkla ilişkilendirilmiş bir romantizmin simgesidir. İstanbul'un ünlü aristokratlarının çocukluk anıları ada yüklüdür. Bir şair her gece mehtaba çıkmıştır Heybeli'de, bir başka şair ise "o ada senin bu ada benim peşi sıra koşmuştur yelkovan kuşlarının ardından". Ada bir özlemdir.
Farklı kılan çekim gücü
Ada orasıdır. Orayı tüm yerlerden farklı kılan gizli bir çekim gücüdür. İşte o çekim gücünü içimde biriktirip sabah tan ağarmadan uyanıp yola çıktığım gezilerden birinde yaşadıklarımı, hissettiklerimi şimdi sizinle paylaşmak isterim.
"Ada'ya gitme" serüveni saat 8.30'daki ilk feribota yetişme heyecanı ile başlar. Yola ne kadar erken çıkarsanız çıkın Çanakkale/Geyikli İskelesi'ne kadar sürecek 4 saatlik yolculuğunuz sırasında aklınızı çelen çam ormanlarında yavaşlayacak, Çanakkale Boğazı'nın manzarası size, tarih kitaplarında okuduğunuz kahramanlık öykülerini de hatırlatınca o tepede soluklanmadan devam edemeyeceksiniz.
Bir daha uzun süre, ya da hiç gelmeyeceğiniz mekanlarda içtiğiniz çayların tadında aceleci bir keyif olacak. Ve Geyikli İskelesi'ne geldiğinizde hareket edecek feribotun kaptanını hiç tanımasanız bile karşılaştığınızda sarılacakmış gibi kendinize yakın hissederseniz.
Artık şehrin yalnızlığı bitmiştir
Çünkü artık şehrin yalnızlığı bitmiş, "ada"nın yanlızlığı başlamıştır. Eğer hava size muhalefet etmemişse planladığınız saatte feribota biner, Ege rüzgarlarıyla sarmaş dolaş küpeştelere yaslanarak yarım saat süren yolculuğunuzu bitirirsiniz. Ada bir gerçektir artık.
Bozcaada (Tenedos), iskeleye yaklaştığınızda çıplak bir tepenin denizle birleştiği küçük limanıyla karşılar sizi. Dingin yüz ifadeleri ile usulca yaşadıklarını belli eden adalıların arasından süzülür, konaklama yerinize gitmeden önce çamlı kahvede bir şeyler içersiniz.
İrili ufaklı bir çok konaklama yerinde lüks yoktur ama, rahat edebileceğiniz, kesenize uygun birçok alternatif mevcuttur.
Geçmiş yıllarda Rumların yerleşim yeri olan Bozcaada hala ilk sahiplerinin anılarını onca hoyratlıklara rağmen korumaya devam etmektedir. Üstelik son zamanlarda bu konuda olumlu gelişmeler de var. Yerel yöneticiler ve halk orayı var eden gerçek değerin kalan miras olduğunun farkındalar.
Şarapçılığa destek
Bu nedenle de özellikle şarapçılığın desteklenmesi konusundaki yasal düzenlemeler ile üzüm bağlarının yapılaşmaya karşı korunması konusunda ciddi mesafeler alınmış. Hatta bu konu Milli Güvenlik Kurulu'nun gündeminde bile yer almış.
Ayrıca sit alanı ilan edilen bölgede ülkemizin tanınmış yazar çizerleri ve sanat erbabından bir hayli zat, eski Rum evlerini restore ettirerek mülkiyetlerinde korumaya almış durumdalar.
Meraktan acıkınca
Ada'nın ilk gününe, saat 11.00 gibi Ada'ya ulaşan gazetelerle küçük bir kafeteryada ama, ille de kapı önündeki bir masada başlıyoruz. Kış güneşi sanki armağan ve her an kaçacak gibi. Geçmişin kıvancını kuşanmış eski Rum mahallesinde bir yürüyüşle devam eden gün, insanı meraktan acıktırıyor.
Merak ediyorsunuz, o evlerde önceki yaşamları. Ve anlıyorsunuz ki kentlerde yaşayan biz krizler, stresler, asık suratlı insanlar olarak bir bir ömrü eksik yaşıyoruz. Geçmişte yaşananları, sevinçleri(!) hissedince ozanın ağzından sorguluyorsunuz bir kez daha, "İnsanların çoğunun neden böyle bedbaht olduğunu"; yanıtını binlerce kez vermiş bile olsanız.
Kibirli sokak kedileri, denize inen sokak araları
Küçük kerevetlerde oturmuş ada kadınları sokakları ile bahçelerini ayırt etmeyen bir sevecenlikle bakıyorlar çevrelerine...
Saksı çiçekleri, sarmaşıklar, kibirli sokak kedileri, tümü denize inen sokak araları vakit geçirmenize yetiyor sanki.
Bağların ve çamlıkların arasından kıvrılarak giden yol sizi adanın en geniş kumsalına götürüyor. Ayazma'da salaş bir balık lokantasında öğle yemeğinizi yiyebilir ve yine adanın hiç dinmeyen rüzgarların da soluklanabilirsiniz.
Taze ve lezzetli balık için...
Bu rüzgarlar geçtiğimiz yıllarda kurulan bir tesisle enerji üretmede kullanılabilecek denli verimli. Balık sürülerinin göç yolları üzerinde olan ada sularında mevsimine göre her balık bulunabiliyor; gelgelelim iyi ve ucuz balık yemeniz için balıktan biraz anlamanız ve tercihen balığı sabah erken saatlerde balıkhaneden kendiniz alıp pişirtmeniz alacağınız lezzeti artıracaktır.
"En adalı şey"
Bir de orada yerli üretici olan bir şarap markasının açtığı "showroom"dan söz etmeliyim. Çeşitli damak tadlarına hitap eden şarap çeşitlerini tadabildiğimiz bu otantik mekandan seçeceğiniz şaraplar geri dönüş için yanınıza alabileceğiniz en adalı şey olacaktır.
Eğer yolunuz düşerse özellikle ada sakinlerine yakın durmaya çalışın, yani onların kahvelerinde çay için, keyifli ve size de ilginç gelecek sohbetler dinleyeceksiniz.
Adalı annelerin yemeklerini yaptığı lokantalarda abartısız alışıla gelmiş ikram anlayışından hoşnut kalacaksınız.
Karga şakası
Sizi de şaşırtacak bir şeyi söylemeliyim. Ada da martıdan çok karga var. Bu ayrıntı bile insanı gülümsetmek için adanın yaptığı bir şaka sanki.
Dönüş günü sabahın ilk saatlerinde başlayan yağmur ve fırtına adaların terkedilemezliğini anımsatıyor bize. Neyse ki seferler iptal edilmiyor ve bizde ada günlerim bitiriyoruz. Ada bir özlemdir artık.(NH)
* Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi'nin yayını olan Çağdaş'ın 48. sayısından alınmıştır.